1-Dokuz Yıl Öncesi

11 1 0
                                    

Esma ve Dağhan ertesi günü kendilerine ayırmışlardı. İlk önce en çok sevdikleri şeyi yaptılar. Yarış! Yarış sonunda kaybeden taraf yine diğerine dondurma ısmarlayacaktı. Son zamanlardaki yarışlarının çoğunun ödülü dondurma oluyordu. Ama artık sonbahara girmişlerdi ve dondurmanın keyfini çıkaracakları son günlerdi. Yeni bir ödül bulmaları gerekecekti birkaç yarış sonrasına.

-Anladın değil mi? Buradan bu yolun sonuna kadar koşuyoruz. Yolun sonundaki boşluktan öbür tarafa atlıyoruz. Oraya varan ilk insan dondurmanın sahibi olur, dedi Esma.

-Tamam Esma, salak değilim, dedi Dağhan. Esma yüzünü gülerek buruşturarak onun burnunu sıktı.

-Bu yeni bir haber sevgilim, dedi.

-En azından benimki yeni bir haber. Senin o güzel kafanın içinde beyin olduğuna kimseyi inandıramayacağın için, hiçbir zaman yeni bir haber bile olamayacak, dedi Dağhan alayla. Ve Esma'nın yanağını okşadı sevgiyle. Esma onun yanağındaki eli ısırmaya çalıştı ama başaramadı.

-Kapa çeneni ve başlayalım hadi, dedi. Dağhan güldü. Ve başlangıç noktası olarak belirledikleri yere gittiler aynı anda.

-Üçten geriye doğru sayacağım. Sıfır dediğimde başlayacağız, dedi Esma. Dağhan içinden: "Kesin yine hileyle başlayacaksın Esma Kılıçdar." Dedi.

-Üüüüçç, ikiiiii, biirrr veee, derken birden sıfır demeden koşmaya başladı Esma. Hazırlıklı olan Dağhan onun arkasından hemen zıpladı.

-Bir kere de beni şaşırt hileci, diye bağırdı. Son sürat koşuyorlardı. Esma dönüp ona bakmadı bile. Rüzgâr esiyordu, sert sert yüzlerine yüzlerine vuruyordu. Ama onların rüzgâra falan taktıkları yoktu. Tek amaçları birbirlerini geçmekti. Akıllarından diğer her şeye boşaltmışlardı. Yarışın sonlarına doğru ikisinin de solukları tükenmiş, dermanları kalmamıştı, ama yol da az kalmıştı. Artık bir yoldan diğerine geçmeden önceki tehlikesiz, küçük boşluğu görebiliyorlardı. Esma oradan atlamaya odakladı kendini. Bu sefer dondurma onun olmalıydı. Bunu o kadar çok istiyordu ki, başka bir şey düşünemiyordu. Normalde gidip kendisi alabilirdi dondurma, ama böylesi o kadar tatlıydı ki.

-Esma dondurma benim, dedi Dağhan ve atlamak için gerindi. Fakat Esma son gücüyle öyle bir koştu ki, ondan önce, haykırarak atladı boşluktan. Ve öbür tarafa geçti.

-Bu sefer olmaz Dağhan Yıldızer, dedi gülerek. Zıplayıp da konduğu yerden. Dağhan hemen bir saniye sonra dibindeydi. Usturuplu bir küfür savurdu. Esma soluk soluğa olmasına rağmen alay etmekten geri durmadı.

-Sevgilimin bu kadar pinti olduğunu bilmezdim. Meğer bir dondurma için bu kadar ağzını bozabilirmiş, dedi ve çenesini sıktı eliyle. Şimdi Dağhan'ın dudakları dondurmadan kat kat iştah kabartıcı duruyordu.

-Seni öpebilir miyim, diye sordu. O kadar masum sormuştu ki, Dağhan elinde olmadan güldü.

-Ne zamandır beni öpmek için izin istiyorsun, dedi.

-Şuandan itibaren, dedi Esma ama bunu der demez daha, Dağhan'ın cevabını beklemeden dudaklarına gömüldü. Koşmaktan ikisi de soluk soluğa kalmışlardı, ikisinin de hala kalbi küt küttü koşmaktan. Ama bu öpüşme, ikisini de koştuklarından daha soluksuz bıraktı ve kalplerini koştuklarından daha da fazla çarptırdı.

Esma dondurmasını zevkle yerken bu sefer de spor salonuna gittiler. Biraz da basketbol oynamak istemişlerdi. Son günlerde Esma'nın en eğlendiği spor dalı basketbol olmuştu. Özellikle kuralları kendisinin belirlediği, Dağhanlı basketbol maçları.

Geçmişin ArdındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin