Esma hiç bu kadar acı çektiğini hatırlamıyordu. Hiç bu kadar işkence çektiğini de. Ya da hiç bu kadar birisini beklerken, bu kadar endişelendiğini, dakikaların bile geçmek bilmediğini hatırlamıyordu. Ama Dağhan'ı beklerken aynen bunlar oluyordu işte. Üç gün olmuştu o gideli. Esma'yı bir kere bile aramamıştı. Esma onsuz nasıl, bir kere bile sormamıştı. Esma da onu aramamıştı. Ama içi gidiyordu aslında. Aramak, halini sormak için deli oluyordu. Durumu nasıldı, hala yaşıyordu değil mi?!? Esma onun çok tehlikeli bir görev için gittiğinden emindi. Dağhan ne kadar inkâr ederse etsin durum buydu ve bu yüzden ona kızamıyordu pek. Sonuçta onun Esma'nın güvenliğini düşündüğü ve o yüzden her şeyi göze alıp tek gittiğini biliyordu. Ama bir yanı ise ona çok kızıyordu. Esma onu terk etmekle, bu ilişkiye son vermekle tehdit etmiş ve Dağhan buna rağmen gitmişti! Esma'yı kaybetmek pahasına inadından dönmemişti. Bunu nasıl yapardı? Esma onun için önemli değil miydi?
Hayat Dağhansız hiç geçmediği gibi, çok da sıkıcı geçiyordu. Şef ona Dağhan gelene kadar yeni görev vermek istememişti. "Siz bir ekipsiniz. Ortağın olmadan bir göreve çıkmanın doğru olacağını düşünmüyorum." Demişti. Ama bunun haksızlık olduğunu biliyordu Esma. Yani Dağhan tek başına göreve gitmişti. O neden gidemiyordu? Sonuçta ne kadar isyan ederse etsin, gerçek değişmiyordu. Dağhan gelmeden Esma'ya görev falan yoktu. Bu yüzden Esma da sıkıntıdan patlıyor, Dağhan'ı düşünmemek için bir şeylerle oyalanmak istedikçe, oyalanacak bir şeyler bulamıyordu.
İş verilmese de her gün teşkilata gelmeyi adet edinmişti. Bari burada spor yapıp, ya da arkadaşlarıyla takılıp biraz olsun zaman öldürebiliyordu. O anda bir işi olmayan arkadaşlarından biriyle dövüşebiliyor, tek başına ya da yine bir arkadaşıyla atış talimi yapabiliyor, ya da spor aletleriyle tek başına vakit geçiriyordu. Onunla en çok vakit geçiren kişi Ahmet olmuştu. Nedense içlerinde en boşta olan oydu ve Esma ile en çok o ilgileniyordu. Dağhan'ın olmadığı üç gün boyunca Ahmet'le satranç oynamış, bol bol havadan sudan sohbet etmiş, hatta Dağhan'ın samimi arkadaşı Engin'in görebileceği yerlerde Ahmet'le açık açık flört etmişti! Böyle davranmaktan nefret ediyordu ama Engin'in Dağhan'a neler yaptığını anlatacağını bildiğinden, Esma'nın Ahmet'le flört ettiğini de anlatsın istiyordu. Dağhan bunları duymayı hak etmişti!
Bugün de Ahmet'le masa tenisi oynarken Engin yanlarına geldi. Esma onun gelişinin kendisi için hiçbir önemi yokmuş gibi oyununa hiç ara vermeden:
-Selam Engin. Nasıl gidiyor, bugün boş musun, diye sordu.
-Evet. Ben de bugün senin tembel çetendenim, dedi Engin gülümseyerek. Sonra Ahmet'e dik dik baktı.
-Senin yalnız kalmanı istemedim. Dağhan da istemedi, dedi sert bir sesle. Esma heyecanını gizlemeye çalışarak:
-Sen sağolasın düşündüğün için. Ama Dağhan'a noluyormuş, dedi. Ahmet sırıtırken Engin:
-Yapma ama Esma. Onun ne kadar üzüldüğü hakkında hiçbir fikrin yok, dedi sıkkınca.
-Üzülseydi burada yanımda olurdu. Ya da yanında beni de götürürdü. Neyse ondan bahsetmek istemiyorum. Şimdi masa tenisi oynuyorum. Konsantrasyonumu bozma, dedi Esma gülümsemeye çalışarak. Ama Engin onun sahte neşesine kanmamıştı.
-Bana rol yapmak zorunda değilsin. Senin de en az Dağhan kadar...
-Ondan bana bahsetmeyi kes, diye sertçe sözünü kesti Esma onun.
-Ne yani, eften püften bir şey yüzünden ilişkiniz bitti mi şimdi, dedi Engin de sinirlenerek. Esma buna cevap verebileceğinden emin değildi. Sadece yutkundu.
