Kalbi küt küt atıyordu. Görecek de yine dünkü tepkiyi verecek diye ödü kopuyordu saklandığı yerde. Görmemişti ama Ela. Sanki biran görür gibi olmuştu ya da ona öyle gelmişti. Sonra da gazeteden içeriye girmişti. Saklandığı yerden çıktı. Biraz rahatlamışti şimdi. Onun kendisini görmesine izin vermeyecekti artık ama hergün onu takip etmeye devam edecekti. Onun güvende olduğuna hergün gözleriyle şahit olacaktı. Yoksa içi hiç rahat etmezdi. İsterse Ela onu tanımasın, isterse o gözler artık ona yabancıdan da öte, bir düşmana bakar gibi baksın ama yeter ki güvende olsun. Onu sapık sanıyordu. Kızıyor, bağırıyordu. Ama ona bunlar batmiyordu. Ela'nin yerinde kim olsa aynısını yapardı çünkü. Onu artık hatırlamıyordu ki, yabancı olarak biliyordu, takip ettiği için kızması doğaldı. Aslında bu kahrediyordu onu. Ela'nin kendisine yabancı gibi bakması, o güzel günlerin hicbirini hatirlayamamasi, yeni bir yaşamın parçası olması ve onun olanları Ela'ya soyleyememesi. Ela olanları bilse nasıl bir tepkide bulunurdu acaba? Ona Böyle birşeye izin verdiği için çok kızar miydi? Anlayışla mi karşılardı yoksa? Yoksa hiçbir zaman affetmez miydi? Bunların hicbirini, hiçbir zaman ogrenemeyecekti o. Güvenli bir yaşama devam etmesi için bu şarttı. Yarım saat sonra çıktı Ela. O hemen saklandı yine. Ela etrafına bakınıp onu ararken yine aynı korkuyu yaşadı. Görecek olmasının korkusu. Ama görmedi onu Ela. Arabasına binerken uzun uzun süzdü onu adam. Hasretle baktı arkasından. Şimdi bir yabancıdan farksız sapığıyla bir zamanlar yaşadıklarını bilmeyen Ela ise arabasının gazına bastığı gibi çekti gitti. Adam o gider gitmez olduğu yere çöktü kaldı. Başını elleri arasına aldı. Kendini çok kötü, cok yalnız, cok çaresiz hissediyordu. "Esma'm! Seni çok seviyorum. Çok özledim seni!" Diye inledi.