14-Dokuz yıl öncesi

21 0 0
                                    

                  

Dokuz Yıl Öncesi

Ağacın epey yüksek bir dalına tünemiş, ayaklarını dala boylu boyunca rahat bir şekilde uzatmış manzaranın tadını çıkartıyordu Esma. Bir yandan da elindeki bira kutusundan yudumluyordu. Bugün de boş oldukları günlerden birisiydi, yeni bir görev telaşı olmadan etrafı izleyerek temiz havanın keyfini çıkarmak gibisi yoktu. Yazın son günlerini yaşadıkları şu günlerde ılık esen rüzgar dalgalı saçlarını hafifçe havalandırınca mutlulukla gülümsedi. Etrafta hışırdayarak salınan ulu çınarlar, aşağıda ağzını sonsuza doğru açıyormuş gibi uzanan masmavi göl, etrafnda cıvıldayarak uçuşan minik serçeler, gücünü yitirmiş ama yine de inatla parlayan güneş, bir araya toplanmaya cesaret edemeyen dağınık, minik, beyaz bulutlar... Ve gökyüzü, huzura açılan kapı. Huzur burada, bu ağacın tepesindeydi. Gözlerini yumdu, sadece doğayı dinlemek istiyordu. Nadiren yakalndığı bu dinginlik halini seviyordu. Hızla akıp giden macera dolu hayatında küçük bir es görevi görüyordu adeta.

On dakika mı durdu bu şekilde, on beş dakika mı? Oturduğu dal sallanınca gözlerini açtı. Aşağıda bir kığırdanma oluyordu, birisi ağaca tırmanıyordu. Kim olduğunu bilmesine rağmen bir eliyle dala sıkı sıkı tutunup aşağıya eğdi kafasını. Dağhan sırıtarak yukarıya bakıyordu.

-Ayyaşlar gibi gündüzden mi içmeye başladın artık, diye seslendi.

-Sana ancak bu şekilde katlanıyorum tatlım, dedi Esma ve kafasını yeniden kaldırdı. Birazdan Dağhan yanındaki dala tünemişti bile.

-Bu kadar etkilediğimi bilmekten onur duydum, dedi, sonra:

-Ne yaptın bugün, diye sordu. Esma omzunu silkti.

-Hiç. Öğle sonuna kadar uyudum. Yeni kendime geliyorum.

-Dün gece seni fena hırpalamışım o zaman. Yorulmuşsun, dedi Dağhan sırıtarak. Esma ona aşağılar gibi baktı.

-Önce şu dudak ve boynundaki yaraya bak öyle konuş, dedi.

-Vampirler gibi kanımı emmek isteyen bir kadına hayır diyemezdim. Bu benim hırpalandığım anlamına gelmez.

-Neyse, sen ne yaptın, diye sordu Esma.

-Ben sabah erken kalktım. Senin evden salona geçtim, biraz spor falan anlarsın. Sonra da canın cehenneme pis zenci oynadım geldim, dedi Dağhan. Esma içtiği birasını yarım bıraktı ve ona şaşkınlıkla baktı. Alnındaki morluğu yeni farkediyordu ve bunu kendisi yapmamıştı.

-Bir dakika, bir dakika, o da ne demek şimdi, diye sordu ve endişeyle genç adamın alnına dokundu. Dağhan onun dokunuşunun baskısından hemen kurtuldu ve umursamaz bir sesle anlatmaya koyuldu.

-Hani şu arabada giderken bize saldıranları hatırlıyor musun? Dondurma yedikten sonra hani? Tokat oyunu oyanyıp, şamarlarımla canından bezdirip ben kazandığımda.

-Evet kısa kes!

-Bizi takip ediyorlar. Kimin kovanına çomak soktuysak fena sokmuşuz demek ki uğraşmadan vazgeçmiyorlar.

-Başka bir deyişle yağlı kazığı iyi geçirmişiz.

-Yağlı olsaydı bu kadar acıtmazdı canım, dedi Dağhan ve Esma'nın birasını kaptı.

-Herhalde yağlı kazık bir yerlerine pekçok defa girdi ki acısını biliyorsun, dedi Esma alayla.

-Hayır daha çok girdirdiğimden biliyorum, dedi Dağhan yine sırıtarak.

-Terbiyesiz abazan, dedi ve manzaraya çevirdi bakışlarını Esma.

-Bana olan sevgin arttıkça daha da seviniyorum ama bana bu kadar iltifat etme şımarıyorum!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 06, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Geçmişin ArdındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin