7-Günümüz Dağhan

7 1 0
                                    

Dağhan'ın kalbi küt küttü. O kadar gerilmişti ki sonunda patlayabilirdi. Esma karşısında böyle durur, ona sorular sorarken ve o da yalanları sıralarken daha farklı olması beklenemezdi doğrusu. En acısı ona yalan söylemekti zaten. Esma'yı kandırmaktan nefret ediyordu. Ama bunu yapmaya mecburdu, başka çaresi yoktu. Gerçeği söyleyemezdi. Onu takip etmesine gerekçe olarak gösterdiği yalan gerçekten iyiydi. Esma'yı kandıracak kadar iyi. Ölen kardeşine benzediğini söylemesi, bu yalana sarılması güzel olmuştu. Ama tam o sırada Dağhan'ı afallatan bir şey söylemişti Esma. Dağhan'la Esma'yı romanında kullandığını söylemişti. Bu, bu nasıl olurdu? Neden bu iki ismi kullanmıştı? Bu kadar tesadüf fazla değil miydi? Yoksa bir şeyler mi hatırlıyordu geçmişine dair!?! Dağhan bu iki ismi Esma'nın ağzından duyduğunda o kadar garip olmuştu ki, kendini tutmasa yığılabileceğini düşünmüştü. Dirençli bir adamdı, kolay kolay bayılmazdı, hatta hiç bayılmamıştı şimdiye kadar. Ama bu çok fazlaydı, ve onun dizlerinin bağının çözülmesine neden olmuştu. Duvara tutunmuştu güçlükle. Aslında Esma'nın geçmişe dair en ufak bir şeyi hatırlaması bile onu nasıl da sevindirirdi. Hakkı olmamasına rağmen sevindirirdi.

-Bunu peki neden sordunuz, diye sordu Dağhan.

-Sorumu cevaplamadınız ama, dedi Ela.

-Hangisini önce cevaplamamı istersiniz acaba, dedi Dağhan şaşkın bir gülümseme takınarak. Aslında hala kalbi küt küttü. Çok gergindi. Ela'nın yani Esma'nın Dağhan'ın Esma adlı sahte kardeşiyle neden bu kadar ilgilendiğine bir anlam veremiyordu.

-Her ikisine de aynı anda cevap verebilirsiniz diye umut ediyorum, dedi Ela gülümseyerek. Ah bu gülümseme. Dağhan bu gülüş için canını bile verebilirdi. O kadar güzeldi ki.

-Kardeşim otuz yaşında olacaktı. Yani yaklaşık sizin yaşlarınızda, dedi Dağhan. Ela'nın gözleri hayal kırıklığıyla doldu.

-Ben otuz bir yaşındayım.

-Diğer sorunuza gelince. Onu neden sordunuz anlayamadım ama kardeşimi ben kendi ellerimle gömdüm. Yani cesedi kayıp değildi.

-Anlıyorum.

-Neden sordunuz peki?

-Şeyy size saçma gelecek biliyorum. Ama ben...

-Siz, diye sordu Dağhan merakla. Bunun altından ne çıkacağını gerçekten çok merak ediyordu. Esma'nın ne düşündüğünü eskiden de çok çözemezdi. Onun mekanizması biraz farklı çalışırdı.

-Ben on sekiz-yirmi iki yaş arasını hatırlayamıyorum. Yani bir sorun olmuş ve o yıllar hafızamdan silinmiş. Ondan öncesini hatırlıyorum ama o yıllar yok ve o yıllarda ne yaptığımdan tam emin değilim. Annemlerin söyledikleriyle biraz bilgim var. Fakat ben hep şüpheli kaldım bu konuda. Yani hatırlayamadığım için neler olduğu hep içimde bir kuşku uyandırdı. Ve ben hep şöyle düşündüm. Ya o yıllardan öncesi de yalansa. Yani on sekiz yaşından önceki zamanı çok iyi hatırlıyorum ama ya beynim bana oyun oynuyorsa ve aslında hatırladığım gibi değilse. Bu yüzden siz kardeşinize ikizi gibi benzediğimi söyleyince ben de...

-O olabileceğinizi düşündünüz.

-Aynen. Biliyorum saçma. Ama neden olmasın dedim. Bir şüphe işte. Yaşı tutsaydı ve kardeşinizin cesedi bulunamamış olsaydı, ben olduğumdan şüphelenecektim.

-Maalesef, böyle bir şey olmasını ben de isterdim. Çünkü kardeşimi çok seviyordum. Ama o öldü. Onun öldüğünü gördüm, dedi Dağhan. Yüzüne acı bir ifade oturttu. Ve bu psikolojisi nedeniyle pek de zorlanmadan yaptığı bir şeydi.

Geçmişin ArdındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin