Ela o gün Nilay'ın işi bittikten sonra, Nilay'ın keyfi biraz yerine gelsin diye onu alışverişe çıkartmıştı. Bu alışveriş esnasında, kafası dağılsın diye, kızı bunaltıncaya kadar dedikodu yapmıştı. Nilay'ın üzerinde pek etkili olamamıştı ama kendisi epey eğlenmişti.
Yorgun bir vaziyette eve geldi. On-on beş dakika uzanarak televizyon izledi, sonra dinlendiğine karar vererek romanının başına geçti. Rahatsızlığından dolayı ne zamandır romanıyla ilgilenemiyordu. Hatırlamak için son yazdıklarını şöyle bir okudu. Başkarakter, Esma, yeni bir hayata geçiş yapmış, bu hayatı da gayet güzel kabullenmişti. Kaldığı yerden devam etti Ela. "Esma o gününü kendine ayırmıştı. Kaç gündür ÖSS'ye öyle bir dalmıştı ki, bu tatili hak etmişti. Planı gün boyu uzanmak, müzik dinlemek, gönlünce yemek-içmekti. Ama kafasındakiler onun rahat rahat planını uygulamasına izin vermiyordu. Kafasında pek çok soru vardı. Neden hatırlayamıyordu? Liseden mezun olduğu andan, yeniden ÖSS'ye girmeye karar verdiği bu ana kadar olan kısmı neden çıkaramıyordu? Sanki beyni aradaki yılları silmişti. O dört-beş yıl hiç yaşanmamıştı sanki." Durdu Ela. Bu cümleleri yazmak, kendisini rahatsız hissettirmişti. Silik bir hatıra gibi, bir şeyleri çağrıştırıyor gibiydi. O da bir zamanlar bir şeyleri hatırlamakta güçlük çekmemiş miydi? Evet, öyle günlerinin olduğunu hatırlıyordu. Bir şeyleri hatırlamaya uğraştığı günleri. Ama neyi? Tanrım, hafızası ne kadar da zayıftı!
Olduğu yerde pozisyonunu değiştirdi. Yaraları acımıştı biraz. Yaraları tam iyileşmeden daha fazla yormamalıydı kendisini belki de. Ama roman yazmaktan vazgeçemiyordu. Kaç gündür özlemişti. Bu yüzden yazmaya devam etti. Taa ki saatin geç olduğunu ve Sinan'ın gelmek üzere olduğunu fark edene kadar. Birden panik oldu. Bu saatte ona ne yemek pişirebilirdi? "Belki de ondan, bugünlük dışarıda yemeyi rica etmeliyim." Dedi içinden. Her gün aksatmadan yemek yapıyordu. Bir gün dışarıda yeseler bir şey olmazdı.
Toparlandı, romanlık malzemelerini ortadan kaldırdı. Birazdan da kapı açıldı zaten ve Sinan geldi. Ela hemen en üzgün bakışlarını takındı. Yalan söylemekten nefret ediyordu ama şimdi yalan söylemek zorundaydı.
-Hoş geldin hayatım. Bugün kendimi çok yorgun hissediyordum. Ve yaralarımda rahatsız etti bugün beni. O yüzden yemek yapamadım, özür dilerim, dedi.
-Ben de diyorum neden yemek kokusu alamıyorum. Bilmeden burnum mu tıkandı, dedi Sinan gülümseyerek. Ela onun göğsüne başını yaslayıp, beline sımsıkı sarıldı.
-Acaba diyorum, bir akşamcık da dışarıda mı yesek, dedi nazlı bir sesle.
-Hayatım isterdim. Ama işte en yoğun günümüzü yaşadık cidden. Eve sipariş versek olur mu? Hem sen de fazla hareket etmemiş olursun, dedi Sinan.
-Olur, dedi Ela sevinerek.
-Ne ısmarlayalım?
-Pizzaya ne dersin?
-Olur, dedi bu sefer Sinan. Bu işi halletmenin rahatlığıyla oturma odasına geçtiler. Siparişlerini verdiler. Siparişleri yaklaşık kırk dakika sonra geldi. Yemeği fazla konuşmadan yediler. Yemekten sonra Ela pislikleri topladı ve yeniden oturma odasına geçip Sinan'ın kucağına uzandı.
-Hayatım, sen öykünü yazmayacak mısın, diye sordu Sinan.
-Yazacağım. Ama önce seninle biraz vakit geçirmek istedim, dedi Ela cilveli bir sesle.
-Hadi bakalım, dedi Sinan gülümseyerek. Bir süre sustular yine. Sinan Ela'nın saçlarını okşadı, Ela da Sinan'ın dizleriyle oynadı. Sonra:
-Biliyor musun? Bana bir sapık dadandı, dedi pat diye. Sinan şöyle bir durdu.
-Sapık mı? Ne sapığı?
-Bilmiyorum. Sana söyleyip endişelendirmek istemedim. Yaklaşık bir aydır var. Ama zararlı olmadığını fark ettim. Sadece beni izliyor, başka yaptığı bir şey yok.
-Sadece izliyor olur mu aşkım? Ya uygun bir anını bekliyorsa? Allah korusun, ya sana zarar verirse.
-Bana zarar vermeyecek.
-Nereden biliyorsun?
-Bilmiyorum. Ama biliyorum bana zarar vermez o. İçimde öyle bir his var.
-Hisle olacak iş değil bu. Polise haber vermeliyiz. Hemen şimdi. Şimdiye kadar vermediğin hata.
-Böyle panikleyeceğini bilseydim hiç söylemezdim Sinan.
-Nasıl paniklemeyeyim? Sapık diyorsun Ela. Neler duyuyoruz.
-Off Sinaann...
-Nasıl birisi bu?
-Uzun sayılır ama orta boylu gibi de yani çok uzun değil. Esmer, yeşil gözlü. Sanırım hafif de kası var.
-Ooo, bayağa incelemişiz.
-Kıskanma hemen. Öyle bakıvermişim bir gün. Önemli değil.
-Yarın görmeliyim şu sapığı.
-Ya Sinan!
-İtiraz istemiyorum. Polis istemiyorsun madem, en azından ben görmeliyim.
-Peki tamam. Ama olay çıkartmak yok.
-Söz veremem.
-Off, dedi Ela gözlerini devirerek. Öylesine sohbet olsun diye demişti ama ne gereği vardı ki konuyu açmanın? Yarın ne olacaktı acaba? Sapık yine yerinde olur muydu? Eğer olursa, olay çıkacaktı kesin. Sinan'a şöyle bir baktı. Sapık, Sinan'ı iki saniyede yerdi! Gülmesini zor tuttu Ela. Kocası hakkında neler de düşünüyordu.
bF; B5
