Dağhan evinin önüne gelirken mutluluktan uçmak üzereydi. Yüzünde salak bir sırıtış vardı. Bunu kesemiyordu bir türlü. Esma'nın da onu hala seviyor olma ihtimali, üstelik hafızasını değiştirdikleri halde seviyor olma ihtimali öylesine güzeldi ki. İmkansız da olsa, bir daha bir araya gelemeyeceklerini bilse de, ona dayanma gücü verirdi en azından. Onun da hala kendini sevdiğini bilse, her şeye, her olumsuzluğa dayanabilirdi. Sonra bu gülümseme evinin önündeki arabayı görünce soldu ve yerini şaşkınlığa bıraktı. Bahçesinin tam önünde yabancı bir araba vardı. Dağhan abisinin arabasının böyle olmadığını bildiğinden onlar olmasına ihtimal vermiyordu. Merak içinde arabasını evinin içine girdirdi ve garaja park etti. Sonra hemen garajdan dışarı çıkıp arabaya bakmak için caddeye çıktı. Daha fazla merak etmesine gerek kalmamıştı gerçi. Arabanın içindeki kişi çıkmıştı. Sarı ultra mini eteği, dizine kadar saran topuklu siyah çizmesi ve artık kışa giriyor olmalarına rağmen göğsünün yarısını açıkta bırakan ince badisi ile bu kadın Aslı'dan başkası değildi. Aslı bugün geçen günden çok daha seksiydi ve Dağhan bunun nedeninin kendisiyle ilgili olduğuna dair tuhaf ve rahatsız edici bir hisse kapıldı. Bu olabilir miydi, yeni boşanmıştı, hala kocasını seviyor olması gerekmez miydi? Belki de onu görmeye gitmişti ve sonra Dağhan'ın yanına gelmişti. Dağhan düşüncelerinden sıyrılıp ona gülümsedi. Aslı da gülümseyerek yanına geldi. Geçen günkü gibi ona sımsıkı sarıldı. Dağhan onun parfümünün harika koktuğunu itiraf etti kendi kendine, ama yine de bu sarılışta onu rahatsız eden, yanlış olan bir şeyler vardı. Geçen gün öylesine sıkı sarılmıştı çünkü yıllar sonra Dağhan'ı yeniden görmüştü. Ama bugün buna gerek yoktu. Dağhan kibarca onun kollarından sıyrıldı.
-Hoş geldin Aslı. İçeri geçelim mi, diye sordu. Aslı evet anlamında başını salladı ve eve girdiler. Dağhan onunla biraz havadan sudan muhabbet ettikten sonra yine içececek bir şeyler ikram etti. Sonra konuşmaya devam ettiler.
-Nasıl görünüyorum sence, diye sordu Aslı gülümseyerek. Dağhan bu soruya şaşırsa da bozuntuya vermedi.
-Çok hoş görünüyorsun, dedi gülümseyerek. Aslı havayla:
-Her zamanki gibi yani değil mi, dedi. Dağhan buna cevap vermeden gülümsemekle yetindi. Sonra:
-Demek bugün kiminle buluştuğumu öğrenmek istemiyorsun öyle mi, diyerek yeni bir konu açtı. Aslı ona merakla bakınca, Engin ve Esma ile olan macerasını anlatmaya koyuldu. Aslı onu gülümseyerek dinliyordu ama sanki bir şeylerden rahatsız olmuştu, ya da Dağhan'ın hayal gücüydü bu.
-Senin adına öylesine mutlu oldum ki Dağhan. Senin bu kadar neşeli olman harika. Uzun zaman olmuş senin gülüşünü görmeyeli, dedi hikâye sonunda Aslı ve içini çekti.
-Uzun değil, sadece dokuz yılcık, dedi Dağhan işi alaya vurarak. Sonra:
-Senin Mert ile ne zaman tanışabileceğiz? Bak şimdiden söyleyeyim benim bir yeğenim var, bir içim su. İkisini de çocukluktan kertsek hiç fena olmaz, dedi gülümseyerek. Aslı da gülümsedi.
-Kötü fikir değil. Oğlumun geleceğini şimdiden garanti altına almış olurum. Adı ne yeğeninin, dedi.
-Zeze.
-Zeze?
-Şey yani Zeliha aslında ama arkadaşları ona Zeliha Zeybek'in kısaltması olarak Zeze demişler, öyle kalmış.
-Güzel olmuş ama kimse onu unutmaz artık. Zeze kolay unutulacak bir isim değil.
-Öyle. Neyse sen sorumu cevaplamadın ama. Mert ile ne zaman tanışıyoruz?
-Umarım en kısa zamanda. Bakalım benim yakışıklı oğlumu nasıl bulacaksın?
-Ama böyle diyerek beni etkiliyorsun yani direk yakışıklı bulmamı istiyorsun.
-Aşk olsun, sanki böyle bir anneden tipsiz bir çocuk olma olasılığı varmış gibi.
-Havalanma hemen. Hem babasını bilmiyorum, babasının maymun yaradılışlı olmadığını ne bileyim, dedi Dağhan gülümseyerek. Aslı'nın gözleri soldu birden.
-Seni üzmek için dememiştim. Hiç düzelme ihtimaliniz yok mu, diye sordu Dağhan.
-Asla. Bir daha o hayvanla asla barışmam, dedi Aslı sinirlenerek. Dağhan şaşırdı.
-Aslı çok büyük tepkide bulunuyorsun. Yoksa seni dövme gibi bir şerefsizlikte mi bulundu?
-Sence buna ben izin verir miydim?
-Hayır ama ne bileyim. Yani...
-Beni aldattı! O hayvanı iş arkadaşıyla bir kafede öpüşüp koklaşırken bastım. Ondan öncede pek çok işaretler oluyordu, gece gelen telefonlar, telefon konuşmalarını başka odalarda yapması ve telefonun hiç elinden düşmemesi, bana çok daha sıcak davranması falan işte. O zamanlar daha çakmalıydım bunları ama çakmadım işte. Zaten hiç iyi anlaşamazdık, son günler sayılmazsa tabi, bu aldatmada kopma noktası oldu.
-Gerçekten çok iğrenç bir şey yapmış. Böyle bir şeye nasıl cesaret eder, özellikle de sen gibi güzel bir kadına, dedi Dağhan sinirlenerek. Aslı'nın gözlerinin parladığını görünce yanlış bir cümle kurduğunu anladı ve hemen konuyu değiştirdi.
-Çok mu kavga ederdiniz?
-Hem de nasıl? Bizim çocuk yanında kavga etmeme gibi bir derdimizde yoktu. Direk bağrışmaya başlardık. Zavallı mert nasıl korkardı. Onun için de seviniyorum birazda. Çocuğun psikolojisi iyice etkilenmeden bitti, dedi Aslı ve içini çekti yine. Sonra:
-Neyse senin de bu mutlu gününde canını daha fazla sıkmak istemem. Dağhan sana bir şey diyeceğim. Esma ile birgün benimde konuşma gibi bir olayım olabilir mi? Bunu çok isterim. Nasıl oldu, ne alemde gerçekten çok merak ediyorum, dedi. Dağhan şaşırdı ama:
-Bilmem, onu seninle görüştürmek hiç aklıma gelmemişti. Bir gün görüşürsünüz inşallah. Ayarlayalım da. Yalnız seni ne olarak tanıştıracağım?
-Sevgilin olarak olsa, dedi Aslı kurnaz bir gülümsemeyle. Dağhan ona rahatsız bir şekilde bakınca elini omzuna koydu.
-Merak etme şaka yapıyorum Dağhancım. Ama onu benimle kıskandırsan fena olmaz mıydı? Belki sana olan duyguları ne alemde onu görürdük, dedi gülümseyerek.
-Onun bana karşı duyguları olsa bile bu neyi değiştirir ki Aslı? O evli ve hep öyle kalacak. Eskisi gibi gönül oyunları oynayacak zamanlar çok geride kaldı, dedi Dağhan kederli bir gülümsemeyle. Ve kolalarını sanki kadeh tokuşturur gibi tokuşturdular.
