Dağhan elindeki ekmek ve kolanın olduğu poşeti mutfağa koydu. Acıkmıştı. Biber, domates, patates kızarttı. Pratik bir yemekti, lezzetliydi. Tam yemek için oturuyordu ki, koca, grimsi, kalın tüylü bir kurt köpeği içeriye daldı. Dilini çıkarttı ve umutla Dağhan'a baktı. Dağhan tüy yığınını okşarken:
-Acıktın ha Mongo, dedi gülerek. Ekmekten bir parça ona uzattı.
-Senin de maman az kaldı. Hatırlat da bir dahaki sefere alayım, dedi. Köpek onun yanağını sevinçle yaladı. Dağhan hemen yanağını sildi.
-İğrençsin Mongo, dedi yine gülerek. Sonra az kalan mamadan tabağına koydu. Köpek yemeğe yumuldu. Dağhan elini yıkadı ve o da yemeğine yumuldu.
Bulaşıkları yıkarken telefonu çaldı. Gerildi. Arayan Ahmet'ti. Uzun zamandır Dağhan'ı aramıyor, haber vermiyordu.Telefonu açmadan bir iki defa gergince nefes alıp verdi. Sonra açtı.
-Efendim?
-Selam Dağhan.
-Merhaba.
-Nasıl gidiyor?
-Beni boş ver. Esma'dan haber ver.
-Sana şunu söylemek için aradım. Artık ondan sana haber vermeyeceğim.
-Ne!
-Farkındaysan zaten uzun zamandır seni aramıyorum. Onu unutman için. Artık unut Esma'yı. O yeni hayatında mutlu.
-Bunu biliyorum. Eğer o mutlu olmasa bir saniye katlanmazdım bu cehenneme. Ama ondan haber almamın ona bir zararı yok.
-Bence var. Senin onun hayatıyla artık ilgilenmeni istemiyorum.
-Lanet olsun Ahmet! Seninle böyle anlaşmamıştık. Ondan haber etmeye devam etmek zorundasın.
-Sanırım hiçbir şeye devam etmek zorunda değilim.
-Sana izin verdim.
-Senden izin almadım.
-İzin verdim sana. Bana her zaman onun haberini vermen şartıyla, bu iğrençliğine razı oldum. Şimdi bunu yapamazsın.
-Bir ayrıntıyı kaçırıyorsun. Sen razı olmasan da bu olacaktı. Esma ile ilgili olanlar senin rızan dışındaydı.
-Kapa çeneni!
-Artık kapıyorum zaten çenemi. Ve bir daha senin isteğin doğrultusunda açılmayacak.
-Sen bir pisliksin. Sen lanet olası bir pisliksin!
-İyi akşamlar Dağhan. Hoşçakal.
-Bekle! Bunu bana yapamazsın. Bu benim için çok önemli biliyorsun.
-Artık onun hayatından uzak dur.
-Zaten uzağım. Onun hayatında yokum. Ama sadece bilgi istiyorum. Bunu bana çok göremezsin.
-İyi akşamlar.
-Bekle. Alo, alo..., telefonu çoktan kapatmıştı Ahmet. Dağhan hırsla duvara çarptı telefonu. Telefon parçalara ayrıldı.
-Pezeveng! O...pu çocuğu, diye bağırdı öfkeyle. İnanamıyordu. Ahmet'in iğrenç bir pislik olduğunu biliyordu ama böyle bir darbeyi beklemiyordu. Bu çok kötü olmuştu. Ahmet'ten aldığı haberler, Esma'nın iyi olduğuna dair aldığı haberler, avutuyordu onu. Ama şimdi artık alamayacaktı. Esma ile tek bağlantısı kendisi olmak zorundaydı artık. Ama ya bir gün bu bağlantıyı da koparmak zorunda kalırsa?
-Pezeveng, dedi yine öfkeyle. Her şey üst üste geliyordu geldiğinde. Önce Esma'nın yaralanması ve şimdi de bu. Sekiz buçuk yıldır pek çok şeye katlanıyordu ama artık katlandığı şeyler gitgide kötüleşiyordu. Biraz hava almaya ihtiyacı vardı. Bulaşıkları daha sonra yıkardı.
-Mongo, yürüyüşe gidiyoruz oğlum, diye seslendi içeriye. Köpek hevesle yanına geldi. Dağhan onu kucakladı. Tüy yığınına gömüldü yine.
-Benim sadık dostum. Tek arkadaşım, dedi gülümsemeye çalışarak. Onun tasmasını taktı incitmemeye özen göstererek.
-Üzgünüm Mongo. Sana bunu takmaktan nefret ettiğimi biliyorsun. Ama bu cüssenle serbestçe dolaşamazsın sokakta, dedi bu sefer gerçekten gülümseyerek.
Köpeği hazırladıktan sonra kahverengi tişörtünü giydi. Sporlarını da ayağına geçirdi. Anahtarını alıp dışarıya çıktı. Hava serindi. "Keşke hırkamı da alsaydım." Dedi içinden. Bir süre dalgın dalgın gezindi. Eski günlerini, Esma'sını düşündü. Ondan böyle uzak olmak, ilk günkü kadar canını yakıyordu. Hatta belki daha fazla. Aradan sekiz buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen!
Yanından geçen iki kızın Mongo'dan irkilerek uzaklaşması dikkatini çekti. Köpeğe baktı, gülümsedi. Esma'yla Mongo'yu buldukları gün ve Mongo ile tanışmaları çok ilginç olmuştu cidden. Esma'nın o tepkileri hala aklındaydı. Tam yine dalıyordu ki telefonu çaldı. Bu sefer arayan abisinin karısıydı.
-Alo?
-Alo Dağhan selam.
-Selam yenge, dedi Dağhan şaşkın bir sesle. Yengesinin sesi çok neşeli geliyordu, bu yüzden Dağhan meraklanmıştı.
-Sana çok güzel bir haberim var.
-Öyle mi? Nedir?
-Duyduğunda inanamayacaksın.
-Söylesene hadi.
-Sıkı dur. Abini evlatlık çocuk almaya ikna ettim.
-Ciddi olamazsın!
-Çok ciddiyim. Uzun uğraşlarım boşa gitmedi bak. Benim üzüntüme ve ısrarlarıma dayanamadı artık. Yarın, bize uygun çocuk var mı, araştırmaya başlayacağız.
-Gerçekten müthiş bir haber bu yenge. Hadi gözün aydın. Çok sevindim, dedi Dağhan. Yalan söylemiyordu. Cidden mutlu olmuştu. Öz olmasa bile, bir yeğeni olacaktı artık. Abisiyle yengesinin ne kadar mutlu olacağını bilmek, daha da mutlu ediyordu onu. "En azından tanıdığım birileri mutlu olsun. En azından bu olsun." Dedi içinden yine.
