Ela ertesi sabah gazeteden içeriye girmeden önce alışkanlık olduğu üzere etrafına bakındı. Ama sapık yoktu ortalıkta. Huzursuz oldu. Neden görünmüyordu artık bu sapık? Bu kadar çabuk pes edeceğine bir türlü ihtimal vermiyordu Ela nedense. O sapığın saklandığını düşünüyordu. O kadar gün peşinde korkusuzca dolaştıktan, birde Ela'nın yanına gelip konuşma cesareti gösterdikten sonra, bir polis tehdidiyle yok olabileceğine hiç ihtimal vermiyordu doğrusu. Peki ama neredeydi o halde? Bir yerde saklanmış onu mu izliyordu?
Kafasında soru işareti dolu bir şekilde gazeteden içeriye girdi Ela. Önce her zamanki gibi hikâyeyi bıraktı genel müdürün odasına, sonra da arkadaşı Nilay'ın yanına geçti. Nilay ve Alper oldukça gergin gözüküyorlardı bugün nedense. Üzerlerinde büyük bir stres vardı.
-Neyiniz var sizin, diye sordu Ela. Nilay'la Alper bakıştılar ama cevap vermediler.
-Size soruyorum. Neyiniz var, dedi Ela ısrarla. Nilay bir off çekti.
-Senden saklamamıza gerek yok Ela. Başımız belada. Hatırlarsan bir mafya bozuntusunun peşindeydik uzun zamandır.
-Evet?
-İşte onun hakkında çok değerli ve tehlikeli bilgilere ulaştık. Elimizde hem bilgiler var, hem de bunları kanıtlayacak fotoğraflar.
-İyi ama ne güzel işte. Sonu gelmiş o zaman onların.
-Sözümü bitirmedim daha. Bizim bu bilgileri elimizde tuttuğumuzu onlar biliyor.
-Eyvah!
-Eyvah ki ne eyvah. İki gündür ben de Alper de çok ciddi tehditler alıyoruz.
-Artık işimizin bittiğini söylüyorlar Ela. O bilgileri kullanmasak bile bizi yok edeceklermiş, dedi Alper.
-Bu yüzden polise başvurduk. Bize koruma talep ettik ama pek de ciddiye almadılar. Sonuçta ciddiye alınılsak bile o koruma hemen çıkmayacak, bu kesin., dedi Nilay da. Ela duydukları ile dehşete düşmüştü. Keşke hiç sormasaydım diye düşünürken buldu kendini.
-Peki genel müdür ne diyor buna? Yani haber verdiniz değil mi tehlikede olduğunuzu?
-Söyledik ama onun da elinden bir şey gelmez ki. Yani sonuçta kendimiz ettik, kendimiz bulduk. Genel müdürün yapabildiği şey bize koruma araştıracağını vaat etmesi ve üzerinde çalıştığımız mafya görevinden bizi alması oldu.
-Off gerçekten çok kötü bir durum. Peki ciddi olduklarından emin misiniz? Yani sadece korkutmak için yapıyor da olabilirler.
-Hayır ciddiler. Çünkü korkutmak için yapıyor olsalardı, amaçları o bilgi ve fotoğrafları bizden almak olurdu değil mi? Hâlbuki ben elimizde bulunan her şeyi geri vermeyi teklif ettim ama kabul etmediler, dedi Alper.
-Bu işe bulaşmadan önce düşünecektiniz bunları. Bize bulaşan yakasını öyle kolay sıyıramaz. Önce sizi temizleyeceğiz, ardından belgeleri demişler Alper'e. Gerçi aynısını bana da dediler.
-Off çocuklar ne iş açtınız başınıza böyle, dedi Ela çaresizce.
-Gazetecilik aşkı işte, dedi Alper gülmeye çalışarak. Ama beceremedi.
-Şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz peki?
-Bir süre için saklanacağız, dedi Nilay.
-O süre zarfında bizi unutmalarını umuyoruz, dedi Alper de.
-Unutmazlarsa da artık kimlik değiştireceğiz, dedi Nilay. Bir süre sessizce oturdular. Onların gerilimi ve stresi Ela'ya da bulaşmıştı. Ne diyeceğini bilemiyor, yanlarında gergin gergin oturuyordu. En sonunda Alper ayaklandı.
-Neyse ben çantamı falan hazırlamaya gidiyorum Nilay. Sen de gelecek misin, diye sordu. Nilay evet anlamında başını salladı.
-Ben de geliyorum sizle. Bugün yine arabasız geldim. Beni de eve bırakırsınız, dedi Ela.
-Emin misin Ela? Bizimle olman senin için tehlikeli olabilir, dedi Alper.
-Saçmalama. Ne olabilir ki? Hem oldu diyelim. Kaç yıllık arkadaşımsınız. Zaten bir şey olacaksa sizle olsun. Siz ölürseniz ben yaşayabilir miyim sanıyorsunuz be, dedi Ela. Nilay'la Alper ona gülümsediler.
Birazdan Alper'in arabasındaydılar. Ela pencereden dışarıya baktı. Acaba sapığı orada mı diye. Ama yoktu. Yani en azından görünmüyordu olsa bile. Saklanmayı iyi beceriyordu. "Aman böyle daha iyi zaten. Başımdan bir bela eksik oldu hiç değilse." Diye düşündü. Ama hala aklı sapıktaydı.
-Senin sapık yok artık görünürde. Senden vazgeçti herhalde, dedi Nilay gülümseyerek. Yola koyulmuşlardı ve gazete binası geride kaldığı için Ela da pencereden dışarıya bakmaktan vazgeçmişti.
-Evet öyle sanırım, dedi sadece. Nilay sırıttı.
Yaklaşık on beş dakika ilerlemişlerdi ki arabayı süren Alper'in parmakları gerilmeye başladı. İkide bir de dikiz aynasından arkasına bakıyordu.
-Neyin var, diye sordu Nilay endişeyle.
-Takip ediliyoruz, dedi Alper donuk bir sesle. Nilay ve Ela anında arkalarına dönüp baktılar. İkisinin de yüzünden kan biranda çekildi sanki. Gerçekten takip ediliyor gibiydiler. Çünkü simsiyah bir cip hızla arkalarından geliyordu ve üzerlerine üzerlerine sürüyordu arabayı!
-Aman Allah'ım ne yapacağız Alper, dedi Nilay panikle.
-Ne bileyim ben, diye bağırdı Alper.
-Tabanca, tabancan var mı, diye sordu Ela düşünmeden. Alperle Nilay bakıştılar garip garip.
-Tabanca bizde ne gezsin Ela, dedi Alper.
-Ne bileyim koruma amaçlı almış olabilirsin. Tehdit alıyorsunuz Alper hiç mi aklına gelmedi, dedi Ela.
-Hayır gelmedi, dedi Alper.
-Zaten ateş ettikleri falan da yok, dedi Nilay.
-Ya siz salak mısınız? Hem bunlar mafya diyorsunuz, hem tehdit edip duruyorlar diyorsunuz, sonra da ateş ettikleri falan yok diyorsunuz. Bunlar böyle arabayla sıkıştırmakla kalır mı sanıyorsunuz?
-Ya ne bilelim. Şimdilik ateş etmiyorlar diye dedim be.
-Ulu orta yerde tabi ki ateş etmezler. Şimdi sizi ıssız bir yere sürmeye zorlayacaklar. Ben eminim. Ardından da ateş başlayacak. En son tekerleklerinize ateş edilecek ve sonunda da araba durunca yavaşça gelip bizi halledecekler, dedi Ela ateşli bir sesle. Alper ona şöyle bir baktı ve arabaya hız verdi bütün gücüyle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Ardındakiler
Любовные романыParmak izlerimiz dokunduğumuz hayatlardan silinmez!