Esma elindeki küçük valiziyle Dağhan'ın yanında ilerlerken durumun ne kadar da tuhaf olduğunu düşündü. Yani doğru düzgün tanımadığı bir adamla tatile gelmiş gibi bir şeydi. Ve ona hiç kimseye güvenmediği kadar güveniyordu! Evet, bunu hissediyordu. Dağhan'ın çok güvenilir birisi olduğunu, Esma'yı Esma'nın baş edemeyeceği her şeye karşı koruyacağını hissediyordu. Çok saçma değil miydi!?! Bu düşünceler içinde otele girerken Dağhan birden elini kavradı. Parmaklarını Esma'nın parmaklarına kenetledi. Esma içinin ürperdiğini hissetti. Bu çok tuhaftı ama aynı zamanda çok da doğaldı. Sanki Esma için Dağhan'la el ele tutuşmaktan daha doğal bir şey yoktu! Yine de itiraz edecek gibi oldu formalite icabı.
-Napıyorsun salak, diye çıkıştı ve elini kurtarmaya çalıştı. Ama Dağhan eline daha da sıkı yapıştı. Sırıtıyordu.
-Otele geldik. Artık benim karımsın. Elini tutmamdan daha doğal ne var, dedi rahat bir sesle.
-Senin karın olma düşüncesi nedense...
-Çok hoşuna gitti, dedi Dağhan sırıtmaya devam ederek.
-Midemi bulandırdı diyecektim, dedi Esma da sırıtarak.
-Neden, gayet de yakışıklı bir erkeğim. Fiziğim yerinde. Ki geçen gün sen beni arzuyla tepeden tırnağa kadar süzdüğüne göre, sen de benimle aynı fikirdesin, dedi Dağhan. Çok eğleniyordu.
-Şunu unutturmayacaksın bana değil mi?
-Asla. Eğer bunu unutturursam günahkârım demektir. Bu benim en büyük günahım olur. Çünkü beni öyle incelemen çok hoşuma gitti, dedi Dağhan ve Esma onun söylediklerini tam olarak kavrayamadan onu otelden içeriye çekiştirdi. Esma onun son cümlesini kavradığında yüzünde salak bir sırıtma oluştu.
-İyi günler. Biz iki kişilik, tek bir oda istiyoruz, dedi Dağhan resepsiyona. Esma afallamış bir ifadeyle ona bakınca, Dağhan onun parmağındaki yüzüğe çaktırmadan bir bakış atarak evli olduklarını hatırlattı ve Esma hemen toparlandı.
-Tabi efendim. Size denize bakan şahane bir oda tahsis edebiliriz. Fiyatlarımız çok uygun. Düşünürseniz...
-Evet tabii ki, düşünürüz, dedi Dağhan. Esma onun kulağına eğildi.
-Seni pis çıkarcı, paralar teşkilattan diye hiç önemsemiyorsun değil mi, diye mırıldandı. Dağhan hafifçe gülümsedi.
-114 numaralı odaya ne dersiniz? Odalarımızda yirmi dört saat sıcak su, televizyon, içi ihtiyacını karşılayacak yiyecek ve içeceklerle dolu mini bir buzdolabı ve rahat rahat serinlemeniz için klimamız mevcuttur. Ne dersiniz, diye sordu görevli. Dağhan Esma'ya döndü.
-Ne dersin sevgilim, diye sordu. Onun Esma'ya sevgilim diye hitap etmesi Esma'yı kızarttı. Yine de:
-Olabilir sevgilim, dedi o da. Ona sevgilim demek ne kadar da garipti.
-Çok güzel. Memnun kalacağınızdan eminim. Adlarınızı alabilir miyim?
-Yaşar- Funda Yaşar oğlu, dedi Dağhan.
-Birde kimliklerinizi alabilir miyim, dedi görevli. Esma ile Dağhan sahte kimliklerini uzattılar görevliye. Görevli kayıtlarını yaptı.
-Kaç gün kalmayı düşünüyorsunuz acaba efendim?
-Şimdilik belli değil. Biz çıkışta parayı ödemeyi düşünüyoruz, dedi Dağhan. Öyle ya, adamı bu akşam bile bulabilirlerdi. Esma hemen bulmak istemediğini fark etti dehşetle. Sonra bunun nedeninin biraz tatile ihtiyaç duyduğundan kaynaklandığında karar kıldı.