BÖLÜM 1

11K 225 16
                                    

Doğduğumuzda ağlayan insanlardık, aslında ne kadar kötü bir dünyaya adım attığımızın farkındaydık ve bunun için ağlıyorduk. Bir yaşında, ailelerin pohpohladığı bebek, iki yaşında yeni şeyler tattığımızda bizim yerimize sevinen aileler, üç yaşında yürümeye başladığımızda verilen o şenlikler, dört yaşımızda çizdiğimiz resimle beğenilen ve mutlu olan sabi, beş yaşımızda başladığımız anaokulunda edilen arkadaşlıklar, altı yaşımızda kendi tuvaletimize gitmeyi öğrendiğimizde çok büyük bir şey yapılmış gibi mutlu olduğumuz anlar, yedi yaşımızda okula gitmeye başladığımuzda ödevlerin zor geldiği zamanlar, sekiz yaşımızda okul alışverişini yaparkenki heyecanımız, dokuz yaşımızda gezmeye gideceğimiz için heyecandan yatamadığımız ve sabahın bir saatinde kalkıp yeni aldığımız kıyafetleri heyecanla giyindiğimiz zamanlar, on yaşımızda büyümek istediğimizi söylemeler, on bir yaşımızda elimizdeki bebekleri kendi çocuğumuz gibi kurup oynamalar, on iki yaşımızda ailelelerin ders baskısı, on üç yaşımızda unutulan ödevler yüzünden öğretmenimizden yediğimiz hakaretler....

Ve on dört yaşımızda kulağımıza dolan o kavga sesleri....

Anne baba kavgaları, ikisi arasında kaldığımız ve bir seçim yapmaya zorlandığımız zamanlar....

Evin içerisinde duvarlara çarpan o hakaretler, bağırışmalar, dayak sesleri, çaresiz çığlıklar, kırılma sesleri...

Güzel bir evlat yetiştirdiklerini düşündükleri ve onca yaşattıkları şeylerden sonra efendi bir evlat olarak büyüttüklerini iddia ederek çocuklarını her gün şiddete maruz bırakan anne ve babalar...

Aslında o evden bütün psikolojisi yerle bir olmuş, bir canavar olarak dışarı çıktıklarından bir haberlerdi.

Ben Hande Naz Gülpınar, her ailenin yaptığı gibi on dört yaşıma kadar toz pembe bir hayat yaşayıp on beş yaşında boşanam anne ve babanın istenmeyerek yetimhaneye verdiği kızdım.

Bir çok zorlukla baş ederek kendimi hayatta tutmayı başarmıştım. Fakat lise mezuniyetinde sapığım tarafından silah zoru ile tecavüze uğramak üzereyken Mavi lakaplı bir mafya kadını tarafından kurtarılarak hayatımın en büyük dönüm noktasını yaşamıştım.

O gün yıkık dökük olan gecekonduma son kez eşyalarımı toplamak için gitmiştim...

6 Sene Önce...

O kadar korkmuştum ki bedenim soğuk terler dökerken mezuniyetim için zar zor para biriktirip aldığım mavi elbisemin yırtılan yerlerine bakarak hıçkıra hıçkıra olayın şokunu atlatmaya çalışıyordum.

Bir arabadaydım ama kimin arabası bilmiyordum. Bildiğim tek şey okulun zemin katında sapığım tarafından tecavüze uğramak üzereyken birinin kolumdan çekip beni onun elinden kurtardığıydı.

Beni kurtaran bir kadındı, bulanık bakışlarımın arasından sadece mavi saçlarının olduğunu görmüştüm. Çantasından çıkardığı silahın ucunda bir susturucu vardı. Hiç düşünmeden o pisliği gözünü kırpmadan öldürdüğüydü.

Hıçkırıklarımın arasında nefes almaya çalışırken yanımda oturan kadın koluma dokundu.

"Ağlama..." dedi sakin bir sesle. Bakışlarımı usulca ona çevirdiğimde masmavi gözlerinin olduğunu görmüştüm.

"S-Sen kimsin? Beni neden kurtardın?"

Korkudan sorabildiğim tek şey bu olmuştu. Orta yaşlarda bir kadına benziyordu. Elini usulca omzuma koyup gülümsedi.

"Bu dünyada korkman gereken son kadınım."

Kendinden gayet emin ve sakindi. Üzerimdeki şoku atlatamadan etrafa bakındım. Büyük bir jipin içerisindeydim, karşımda bir koltuk daha vardı ve bulunduğum ortamda rahatlatıcı bir koku dolanıyordu.

DÜZENBAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin