"Micahit ve ben adamlarla bir arabada Hande Kuzgun ve Eray da bir arabada olsun. Diğerleri de diğer arabalara gitsinler."
Herkes Eda'yı onaylarken itiraz etmek istemiştim. Kuzgun'la aynı arabada olmak istemiyordum. Fakat şu an bunu tartışmanın sırası değildi.
İtiraz etmeden herkes arabalara dağılmıştı. Arkaya binmeyi planlarken Eray bilerek yapmış gibi benden önce binmişti arkaya. Kuzgun da benim gibi sinirlenmiş ama sesini çıkarmamıştı.
Arabaya binip kemerimi bağlayarak arkama yaslandığımda Kuzgun çoktan arabayı çalıştırmıştı. Bugün oğlumu alacaktım, o umutla ayaktaydım. O umutla bu kadar sessizdim.
Ve bir umudum daha vardı...
Oğlumu da alıp gitmek...
Bu haksızlığı ona yaptığım için ilk başlarda kendimi suçlasam da sonradan söylediği sözler sayesinde artık kendimi suçlamıyordum. O bir baba olmayı haketmiyordu. Onun gibi bir adam da asla baba olmamalıydı.
"Hande bir soru sorabilir miyim?"
Dikiz aynasından Eray'a bakıp başımı salladım.
"Arsen'in babasının adı neydi?"
Kuzgun da benimle birlikte dikiz aynasından Eray'a bakmıştı. Çok zamansız yerlerde zamansız bir soruydu.
"Neden soruyorsun?"
"Aynen neden böyle gereksiz işimize yaramayacak bir soru sordun koçum?"
Bakışlarım anında Kuzgun'a çevrildi. İnadıma alttan alttan laf vuruyordu. Eray aramızdaki gerilimi fark edince arkasına yaslanıp gülümsedi.
"Sadece merak ettim. Gerçi en başından merak ediyordum anca sorma fırsatı buldum. Ama neyse cevaplama sen istersen."
"Bence de." dedi Kuzgun.
"Kuzgun eşim hakkında konu açıldığında neden hakkın olmayan konuşmaya katılma gereği duyuyorsun?"
Yüzünde alaylı bir gülümseme ile arabayı sağa çevirdi.
"Çünkü senin hakkında hiçbir şey duymak istemiyorum. Sana dair olan hiçbir şeyi."
Bedenimi biraz ona doğru çevirdim. Artık onumla savaşacak bir gücüm yoktu. Senelerdir savaşmıştım zaten onunla. Daha fazlası gereksiz ve fazlalıktı.
"Kuzgun bak biliyorum, bana karşı öfkelisin. Zamanında bende sana karşı öfkeliydim-"
"Ne öfkelisi ya?" dedi gülerek ve Eray'a baktı.
"Duydun mu? Öfkeliymişim."
Eray aramıza girmemek için ellerini teslim olur gibi kaldırmıştı.
"Kızım sana karşı öfke bile beslemiyorum. O kadar hissizim sana karşı. Şu an gözümde yoldan geçen bir yabancıdan farksızsın."
İstediğim buyken neden bu kadar canım yanmıştı? Sözleri ilmek ilmek işlemişti yüreğime.
"Tamam öyle olsun." dedim ve zorla yutkundum.
"Kısa ve öz söyleyeceğim şey oğlumu alır almaz gideceğim. Yani beni fazladan bir saniye görmek zorunda bırakmayacağım seni. Ama lütfen, bak lütfen diyorum daha fazla benimle tartışma içerisine girme."
Ona karşı ilk defa bu kadar alttan davranmıştım. Bunun şaşkınlığıyla bir bakış atmış ve sessiz kalarak önüne dönmüştü.
Bir buçuk saatin sonunda adamın tarif ettiği yere varmıştık. Tam da Eda'nın anlattığı gibi bahçesinde yirmiye yakın adam vardı. Kuzgun bahçeden içeriye girmeden önce sirenleri çalıştırmış ve giriş yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...