BÖLÜM 50

968 47 3
                                    

Yüsra'nın durumunun iyiye gittiğini öğrenmek içimi biraz da olsa rahatlatmıştı. Bir şey iyiye giderken diğer şeyin kötüye gitmesi artık yormuştu.

Fuat'ın odası bizimle aynı kattaydı. Asansöre binip yavaşça arkama yaslandım. Son konuşmamızdan sonra Kuzgun sadece o adamı yakalamaya odaklanmıştı. Bir haftadır birbirimizi görmüyorduk. Ne eve uğruyordu ne de hastaneye...

Adamlarla birlikte sadece o kansızı arıyordu. Öfkeyle söylediğim her kelimemden tek tek pişman olmuştum. Böyle bir şeyde amacının beni hayatta tutmaya çalıştığını söylemişti. Bunu bile bile resmen ondan nefret ettiğimi söylemiştim.

Asansörün kapısı açıldığında koridora çıkıp son odaya doğru ilerlemeye başladım. Ondan şüphe etmiştim, resmen ona hain olduğunu söylemiştim. Üstelik yaralıydı ve sadece benim için o an kaçtığını söylemişti.

Buna rağmen kaçmasaydın demiştim. İlk defa bu kadar pişman olmuştum ama artık gözünden düştüğümü söylemişti.

Elimi duvara dayayıp nefes almaya çalıştım. Canım acıyordu, asıl hatayı ben yapmıştım ve bedelini yüreğimin acısıyla ödüyordum.

Bir haftadır tuttuğum göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken elimi yüreğime koyup hıçkırıklarımı dışarıya bıraktım. Evde kimse yoktu ve bu yüzden rahat rahat içimi döküyordum.

"İyi misin?"

Göz yaşlarımın sebebi olan o sesle donakaldım. Bu Kuzgun'du...

Yavaşça ona dönüp özlediğim gözlerine baktım. İfadesizce bakıyordu, koşup sarılmamak için kendimi zor tutuyordum.

"İ-İyiyim."

"İyi." diyerek arkasınu dönüp odasına girmişti.

Yüreğimdeki elimi dudaklarıma kapattım. Koluna bir pasuman bile yaptırmamıştı, yüzü yorgun görünüyordu ve ilk zaman ki gibi duygusuz gözleriyle bakıyordu.

Bir haftadır ondan haber alamadığım için içten içe korkuyordum. Şimdi iyi olduğunu görmek beni rahatlatmıştı. Ama sarılamamak içime oturmuştu.

Elimi duvardan çekip yavaş yavaş Fuat'ın odasına yürümeye devam ettim. Odaya girer girmez kapıyı arkamdan kapatıp arkasına çöktüm.

Yaptıklarımdam ve söylediklerimden sonra iki yabancı olmuştuk. Bir bakışlık mesafedeydik, iki hayat kadar uzak...

İyi olduğunun buruk sevinciyle göz yaşlarımı elimin tersiyle silip ayağa kalktım. Bir haftadır  neredeyse hiç uyumuyordum ve adam akıllı bir şeyler de yememiştim. Bu yüzden bir anda ayağa kalktığım için gözlerim kararmış ve masaya tutunmuştum.

Bir kaç saniye bekledikten sonra kendime gelip masaya çıkarak Fuat'ın bahsettiğini kutuyu dolabın üstünden almıştım. İçine bakmadan önce masadan inip odadan çıktım.

Bir yandan yürürken bir yandan da elimdeki kırmızı kutunun etrafına bakınıyordum. Üstü tozlanmıştı, bu da demek oluyordu ki seneler öncesinde almıştı.

Yavaşça kutuyu açıp içindeki yüzüğe baktım. Zarif bir alyanstı, o kadar güzel görünüyordu ki tebessüm edemeden duramamıştım.

Önüme bakmadan ilerlerken birine çarparak geri çekildim. Ne kadar yavaş çarpsam da başım dönmüştü. Bakışlarımı yavaşça çarptığım kişiye çevirdiğimde bir adım daha geri attım.

"Ben özür dilerim önüme bakmıyordum."

"Belliydi." dedi umursamaz bir tonda.

Elimdeki kutuyu kapatıp gözlerinin içine baktım. Bana o kadar yabancı bakıyordu ki buna dayanamıyordum.

DÜZENBAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin