Sabaha kadar aramızda yastıkla tavanı izlemiştik. Ölüm sessizliği odanın içerisini kaplamış ve dört duvara işlemişti. Güneş ışıkları odanın içerisini aydınlatmış hatta evin içerisinden sesler bile gelmeye başlamıştı.
"Yapamam..."
Kısık sesle odanın içerisindeki sessizliği bozmuştu. Bakışlarımı ona çevirmeden acıyla gülümsedim.
"Belki de onu çoktan öldürmüşlerdir. Bilemiyorum, kimse sizin burada olduğunuzu bilmiyor. Eğer ki öyle bir şeye kalkışırsam hayatınızı tehlikeye atarım."
Uzandığım yataktan yavaşça doğrulup sessizce ayağa kalktım. Yapmasını istememiştim, onu affetmemin imkansız olduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Dolaba doğru ilerleyip kapaklarını açtım ve bir kaç kıyafet çıkartıp odanın içerisinde başka odaya açılan kapıdan içeriye girdim.
Odanın aksine baya geniş bir banyoydu. Elimdeki kıyafetleri çamaşır makinasının üzerine koyup üzerimdeki önü açık gömleği çıkardım. Onun gömleğiydi.
Gömleği usulca bir kenara bırakıp kot panolonumu ve beyaz bluzumu giyinerek saçlarımı dağınık topuz yaptım. Ardından lavabonun önünde durup gözlerime baktım.
Yorgunluktan kıpkırmızı görünen gözlerim acı içerisinde bana bakıyordu. Dün yaptıkları sadece Fuat'ın nefretini kazandırmıştı. Benimse...
Elimi yorgun yüzümden geçirip musluğu açarak bir kaç kez su çarptım. Yüzümü silmek için havlu ararken kulağıma dolan tanıdık çığlık sesleriyle gözlerimi büyüttüm.
Yüsra'nın sesiydi...
Bacağımın izin verdiği kadar koşar adımlarla banyodan çıkıp odaya girdim. Kuzgun yatakta arkası dönük oturuyordu. Neden çığlık attığını biliyordu ve bu yüzden kendini incitmiyordu.
Koşarak odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. En alt kattan geln çığlıkları o kadar yüksekti ki dibimde hissediyordum.
Kendimi bodrum katına attığımda kapının önünde durup içeriye baktım. Yüsra yatakta oturur pozisyonda çığlık çığlığa ağlıyordu.
Fuat onu sakinleştirmeye çalışırken tanımadığım bir oğlan uzaktan onları izliyordu.
"Yüsra..." dedim kısık sesle.
Bakışları beni bulduğunda gelmemi ister gibi kollarını açmıştı. Koşar adımlarla yanına gidip yanına oturdum.
"Hande, ablam..." dedi hıçkırıklarının arasından.
"O öldü mü? Öyle diyorlar, yalan söylüyorlar. Yalvarırım sen doğruyu söyle."
Bunun cevabını ben veremezdim. Başımı önüme eğip sessiz kalmayı tercih etmiştim.
"Hande cevap versene! Ablam öldü mü!"
"Doktoru çağırdınız mı?"
Fuat diğer kişiye soru sorarken Yüsra üzerindeki battaniyeyi atıp ayağa kalmak istemişti. Kolundan tutup durdurmak istediğimizde acıyla karnını tutarak inlemişti.
"Henüz iyileşmedin-"
"Sus! Susun! Hepinizin susun!"
Tiz çığlığı kulaklarımızı doldururken zorla da olsa ayağa kalkmıştı. Fuat önünde düşmemesi için beklerken o bakışlarını arkamıza çevirmişti.
"Sen..."
Sesindeki o kini ve öfkeyi fark ettiğimde baktığı yöne döndüm. Kuzgun kapının önüne bana bakıyordu. Oturduğum yerden kalkıp Yüsra'ya döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...