Bazen sevmek insana en büyük zararı veriyordu. Aşk öyle bir şeydi ki en çok seven taraf kendi sevgisi içerisinde yok olup gidiyordu. Acı tüm yüreği sarıyor bütün hayatı zehir ediyordu o kişiye.
Özellikle de yanlış insana aşık olduysan...
"Arsen kapıyı açar mısın oğlum? Bak gerçekten çok üzülüyorum."
"Ben seninle konuşmuyorum anne! Sen bana kızdın!"
Yarım saatin sonunda bir cevap alabilmek içimi rahatlatmıştı. Elimi saçlarımdan geçirip onu daha fazla sinirlendirmemek için kapıdan uzaklaştım. Üzerine gittiğim zaman daha çok sinirleniyordu.
Merdivenleri usul usul inerken avludan telefonumun sesini duydum. Saat akşam sekizdi. Bu saatte kim arardı beni?
Telefonu elime aldığım anda bütün damarlarım gerilmişti. Yine özel numara arıyordu. Derin bir nefes alıp telefonu açtım.
'Tam bu anı bekliyordum biliyor musun?'
"Biliyordun değil mi? Onun burada olduğunu biliyordun."
'Tabi ki de biliyordum Hande.'
"Neden böyle bir şey yaptın? Sen böyle yaptığın için istediğini yapacağımı mı düşünüyorsun?"
'Yaptım çünkü Arsen'in ölü bildiği babasını görmesini istedim. O kadar acımasızsın ki baba ve oğlu birbirinden ayırdın. Bende birleştirdim, yani neredeyse.'
Sinirle alt dudağımı ısırarak cama doğru ilerledim.
"Ben kötü bir anne değilim. Arsen babasının ne kadar kötü biri olduğunu öğrense öldüğünü bilmekten daha çok canı yanardı."
"Her ne kadar kötü olursa olsun o bir baba. Ve Arsen'in de bunu bilmeye hakkı vardı. Çocuk da olsa bu kararı kendi vermesi gerekirdi.'
"Çok haddini aşan konulara giriyorsun."
'Giriyorum ve gireceğim de. Şimdi asıl meseleye dönelim. Sana söylediğimi yapacak mısın? Yoksa Kuzgun, Arsen'in onun oğlu olduğunu öğrensin mi?'
"Bana böyle bir seçenek sunamazsın!"
'Yarına kadar zamanın var. Yarın akşam aynı saatte arayacağım seni.'
"Hayır-"
Telefon yüzüme kapandığında sinirle koltuğa atıp derin bir soluk bıraktım. Telefonun diğer ucundaki şerefsiz her kimse beni çok yakından tanıyordu. Her şeyimi biliyordu ve tek lafıyla oğlumu kaybedebilirdim.
Kuzgun'u onca seneden sonra görmek beni eskisi kadar üzmemişti. Ona karşı o kadar büyük nefretler beslemiştim ki gördüğümde hissettiğim tek şey tiksinmekti. Arsen böyle bir babayı haketmiyordu. Elbet öğrenecekti ama şimdi olmazdı.
Temiz bir havaya ihtiyacım vardı. Sakince düşünebilmem için biraz hava almam gerekiyordu. Koltuktaki telefonumu alıp resepsiyonu aradım.
"Merhaba, sabah buraya gönderdiğiniz hanımefendi bir kaç saatliğine yeniden gelebilir mi?"
'Tabi ki hemen yönlendiriyorum.'
"Teşekkürler."
Telefonu kapatıp Arsen'le yeniden konuşabilme umuduyla üst kata çıktım. Kapı aralıktı, bağırış sesimi mi duymuştu? Usul adımlarla odanın kapısını biraz daha açıp odaya göz gezdirdim.
Yatağında oturmuş arabasıyla oynuyordu. Yavaşça kapıyı tıkladım.
"Gelebilir miyim?"
Önce bir kaç saniyeliğine gözlerime bakmış daha sonra başıyla onaylamıştı. Hemen karşısına oturup boğazımı temizleyerek konuşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...