Nefretimi ve öfkemi yenemeyen biriydim. Bu da çok hata yapmama neden oluyordu. En başından senelerce içimde tutup anneme neden beni bıraktın diyemememdi. Hemen sonrasında da Kuzgun geliyordu. Öfkem beni bir kılıç gibi keskinleştiriyor ve karşımdaki insanı acımadan bıçaklamama neden oluyordu.
Annemi veda edemeden kaybetmiştim. Daha yeni başlamış olan güzel ilişkimi ilerletemeden bitirmiştim. Belki de hepsinin önüne guru geçiyordu. Anneme karşı gurue yapıp da gidememiştim. Kuzgun'dan ayrılma sebebim de Mavi'nin bana söylediklerini sindiremeyip gurur yapmamdı...
Kucağımdaki bana bakan küçük ayıcığa dolu gözlerle karşılık veriyordum. Silik, silik hatırlasam da bu ayıcığın bana yatak arkadaşlığı yaptığını hatırlıyordum.
"Mimi..." dedim çatallaşam sesimle.
Adının Mimi olduğunu hiç unutmamıştım. Anılarımın silik olmasına rağmen ismini çok net hatırlıyordum. Kahverengi siyah gözlü küçük yatak arkadaşımdı...
Bakışlarımı yavaşça odaya çevirdim. O not defterini bulmam gerekiyordu. Yavaşça ayağa kalkıp elimdeki ayıcığı yatağa bıraktım. Nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Dolapları açmaya asla cesaretim yoktu. O unuttuğum kokusunu ciğerlerime çektiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. Yatağın yanındaki çekmeceli küçük vestiyere baktım. Üç çekmecesi vardı.
Yavaşça önüme eğilip ilk çekmeceyi açtım. Gözlerimin önüne serilen bir kaç resim ile olduğum yerde hareketsizce durdum.
Dağılmış ve birbirinin üstünü kapatmıl resimlerdi. Fakat en üsttekini görüyordum, bu...
Titreyen elimle yavaşça resmi elime alıp kendimi yere attım. Sırtımı yatağa yaslayıp resme dikkatlice bakmaya devam ettim.
Kestane saçları omuzlarının altına geliyordu. Kahve gözleri, buğday teni ve o küçük gamzeleri...
Bu annemdi, zihnimden silinen yüzü yeniden canlanmıştı. Ona o kadar benziyordum ki, özellikle de gençliğine.
Resmi yavaşça yanıma bırakıp diğer resimleri avuçladım. Hepsine tek tek bakmak istiyordum.
Diğer resimde benim ilk yaş günü fotoğrafım vardı. Üzerine kocaman bir yazılmış kakaolu bir pastaydı. Kimse yoktu sadece ben vardım.
Hemen bir sonraki resme baktım. Ananem, dedem ve annemin resmiydi.
Hepsine sırasıyla baktıktan sonra göz yaşlarımı silip burnumu çekerek resimleri bir kenara bıraktım. Fazla zamanım olmadığı için bir an önce o notu bulmam gerekiyordu.
Oturduğum yerden usulca kalkıp ikinci çekmeceyi açtım. Boştu, tamamen bomboş. Üçüncü çekmeceyi açtığımda da aynı manzarayla karşılaşmıştım.
Başka nerede olabilir...
Bakılacak tek bir yer vardı o da açmaya cesaret edemediğim dolaplar. Terleyen ellerimi iki yanıma silerek derin bir nefes aldım.
Bunu yapmak zorundasın Hande, ikinci şansım olmayabilir.
Titreyen adımlarla dolabın önüne gidip sakin kalmak için gözlerimi kapatıp bir kaç saniye bekledim. Elimi yavaşça dolabın kulpuna götürüp bir anda açtım.
Aynı saniyeler içerisinde burnuma dolan o kokuyla gözlerimi açıp kaşlarımı çaresizce indirdim. Beklediğim koku değildi, dolabın içerisi bomboştu.
Tozdan başka hiç bir şey duyamamıştım. Ellerimle yüzümü kapatıp başımı iki yana salladım. O kokusunu duymayı o kadar çok istemiştim ki hüsrana uğramak ağır gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...