Dört gündür uyuyormuş gibi hissediyordum kendimi. Sırt üstü dönüp ellerimi iki yana açarak esnedim. Kendimi çok iyi hissediyordum.
Bakışlarımı tavandan çekip gülümseyetek yanıma çevirdim. İstediğim manzarayı göremeyince yüzümdeki gülümseme silinmişti.
Kuzgun neredeydi?
Yataktan doğrulup battaniyeyi üzerime sardım. Odada yok görünüyordu, ses gelmiyordu. Saate bakmak için bakışlarımı yanımdaki komidine çevirdim. Küçük bir not vardı, yavaşça elime aldım.
Günaydın prenses, giyisi odasında elbisen var. Güzel bir akşam yemeği yerken adamı takip ederiz. Seni seviyorum.
Yeniden yüzüme bir gülümseme yerleşmişti. Nota gülücüklerimi dağıtarak yataktan kalktım. Üzerimdeki battaniyeyi bırakıp yavaş adımlarla banyoya girdim. Geniş, gri duvarları olan banyonun kabinine ilerledim.
Dünden sonra fazla yorulmuştum. Sıcak suyun altında kendimi rahatlatırken hala kasıklarımda hissettiğim tatlı sızı bedenimi ele geçiriyordu. Hayatımda ilk defa hem tatil hem de ajanlık yapıyordum.
Özellikle de sevdiğim adamla...
Kabinin hemen yanındaki havluya uzanıp bedenime sararak odaya girdim. Bakalım Kuzgun beyin bana aldığı elbise nasılmış?
Giyisi odasına girip etrafa bakındım. Bulmam uzun sürmemişti, elbise hemen karşımda asılıydı. Omuzlarından askılı straplez diz kapaklarıma gelem eflatun bir elbiseydi.
Elbiseyi gülerek askısıyla alıp aynanın karşısıma geçtim. Genellikle siyah ve kırmızı tonları giyiniyordum. İlk deda böyle güzel bir elbise giyinecektim. Üzerimdeki havluyı tek hamlede üzerimden atıp valizimden iç çamaşırlarımı aldım. Yavaşça giyindikten sonra elbiseyi askısından çıkartıp yavaşça giyindim.
Elbise üzerimde o kadar güzel görünüyordu ki bir elbiseye aşık olacağım hiç aklıma gelmemişti. Islak saçlarım için banyota gidip kuruttum. Hemen kıvır kıvır olmuştu. Hiç bir şey yapmama gerek yoktu. Saçlarımı omuzlarımın üstüne döküp getirdiğim bir bak makyajla sade bir şeyler yaptım.
Saatin kaç olduğunu öğrenmek için odaya girip duvara baktım.
"Ne? Akşam beşe kadar uyumuş olamam."
Şimdi neden dört gündür uyuyormuşum gibi hissettiğimi anlamıştım. Uyku düzenim berbattı...
Kuzgun'un aşağıda olduğunu tahmin ederek daha fazla bekletmek istemediğim için valizimden parfümümü çıkardım. Henüz birlikte değilken odama girip beğendiği parfümü sıkmıştım.
Çıkmak için artık hazırdım. Hayatımda ilk defa aşık olduğum adamla randevuya çıkacaktım. Aslında tam olarak randevu sayılmazdı ama en azından baş başa yemek yiyecektik.
Tam çıkmak üzereyken kapım çalmıştı. Yine bir şeyler mi göndermişti? Yoksa hala uyanmadığımı düşünerek geri mi gelmişti? İki seçeneği de gülerek düşünürken kapıyı açtım.
Karşımda bir garson vardı. Elinde de bir mektup...
"Hande Naz Gülpınar?"
"Evet benim." dedim neşeyle.
Elindeki mektubu bana uzatıp "Bu mektup size." dedi. Kuzgun'un oyunlarından olacağını düşünerek mektubu aldım.
"Teşekkür ederim."
Kapıyı kapatmak üzereyken eliyle tutup durdurmuştu.
"Bir de Kuzgun bey aşağıda sizi beklediğini söylememi istedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...