Dünyam başıma yıkılmıştı sanki, yüreğimde hissettiğim o his bıçak saplanmış gibiydi. Arabalar kırmızı ışıkta durduğu an ona doğru koşmaya başladım.
Sırtını direğe yaslamış baygın bakan gözleri beni gördüğünde tam önüne çökmüştüm.
"Ne oldu sana? Kim yaptı bunu!" diyerek karnındaki elini hızla kaldırdım.
Dudaklarının arasından kalin bir inilti çıkmıştı. Karnında gördüğün o bıçak iziyle beynimden vurulmuşa dönmüştüm.
"Bu nasıl oldu! Kuzgun bana bak " diyerek bir elimi karnına bastırıp diğer elimle de çenesini tutarak başını hafif kaldırdım.
Beni gördüğü için gözlerinin içi gülüyordu. O kadar acıya rağmen gözlerime bakarak dudakları tebessüm ediyordu.
"Ölmeden önce..." diyebildi sadece, hemen ardından bir kez daha inledi.
"Tamam konuşma, daha fazka zorlama kendini."
Sözlerinin devamını getirsin istemiyordum. Bakışlarımı etrafa çevirip bağırmaya başladım.
"Yardım edin! Biri ambulansı arasın!"
Etraftaki insanlar bizi görüyor ve korkarak uzaklaşıyordu. İnsanlık kalmamıştı, bir kişi de durup yardım etmiyordu.
"Ölmeden önce seni görebildiğim için çok şanslıyım."
Ağlamak istemiyordum, ölsün istemiyordum. Bakışlarımı usulca ona çevirdiğimde kurumuş dudakları kesik kesik soluk bırakıyordu havaya.
"Zorlama kendini, çok kan kaybettin zorlama."
Başından akan kana bakmak için hafif doğrulup saçlarının içine saldırdım elimi. Parmaklarıma karışan sıvu ve Kuzgun'un inlemesiyle kaşlarımı çattım.
"Kuzgun sana ne oldu?" dedim titreyen sesimle.
"Hanımefendi!"
Arkamdan gelen sesle bakışlarımı oraya çevirdim. Arabayla yanımızda duran bir kadın Kuzgun'a baktı.
"Sizi hastaneye götürebilirim."
"O-Olur! Olur." diyerek çöktüğüm yerden kalktım.
Kadın arabadan indiğinde yerdeki telefonumu arka cebime sıkıştırıp Kuzgun'un kolundan tuttum. Kadın da diğer kolundan tutarak bana yardım ettiğinde ayağa kaldırmıştık.
Acıyla inleyen Kuzgun'u arabaya zor zor bindirdiğimizde hemen yanına oturup başını dizime koydum. Bir elimle karnındaki yaraya bastırırken diğer elimi de yüzüne indirdim.
Yorgun bakışları gözlerimde geziniyordu.
"Eğer öleceksem..."
"Hayır." dedin başımı iki yana sallayarak.
"Ölmeyeceksin."
Göz yaşlarım usul usul yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. Yarı açık gözleri biraz daha kapandı ve fısıltıyla konuştu.
"Ağlama, sakın ağlama. Böylesi daha iyi, hayatını mahfettim. Cezasını canımla ödemeye razıyım."
"Hayır, eğer bir ceza ödeyeceksen yaşarken ödeyeceksin."
Yutkundu, yutkunurken adem elması yavaş yavaş hareket etti. Cümlesini tamamlamadı ama başka cümle kurdu.
"Seni seviyorum Hande, hemde canımdan çok seviyorum."
Cevap veremedim, asla veremezdim...
Yüzü avcumun içine düştüğünde gözlerim büyüdü.
"Kuzgun? Kuzgun kapatma gözlerini! Aç lütfen gözlerini aç!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...