"Bana dair hiçbir şey canını yakmaz Kuzgun." dedim titreyen sesimle.
Gözlerini açıp gözlerimin içine baktı. Aramızda milimler oynuyordu.
"Yalnızca oğlumuzu dava sonucu senden uzaklaştırmak canını yakar."
Kolumu elinden kurtarıp ondan uzaklaşmadan konuşmaya devam ettim.
"Ama merak etme oğlumu senelerce senden saklayarak bir kez hata yaptım. İkincisini yapmam, dava benden yana olursa bile onu dilediğin zaman görebilirsin."
Sessiz kalmıştı.
Ondan uzaklaşarak burnumu çektim.
"Gelirken Arsen'in senin için çizdiği resimleri de getiririm."
Sözüm bittikten sonra arkamı dönüp yürümeye başladığımda aklıma gelen şeyle durdum ve yeniden ona döndüm.
"Arsen ne zaman bir yere onsuz gitsem beni sarılmadan bırakmazdı. Ama az önce beni öpmedi bile. Bu da demek oluyor ki içten içe bana kırgın ve sırf ben üzülmeyin diye bunu dile getirmiyor."
Gözlerim o kadar dolmuştu ki artık taşıp yanaklarımdan süzülmüştü.
"İkinize de bu acıyı yaşattığım için özür dilerim."
Daha fazla kendimi tutamayıp arkamı dönmüş ve sessizce ağlayarak koşar adımlarla yürümeye başlamıştım. Ağır geliyordu, artık çoğu şey ağır geliyordu bana.
Eski güçlü beni bulamıyordum.
Paramparçaydım...
......
Otogara giderek kendime bilet almış ve saatler sonra İzmir'e gelmiştim. Takside başımı cama yaslamış Kuzgun'un o bakışlarını düşünüyordum.
Bana o kadar öfkeliydi ki, öfkesi sevgisinin üzerine geçiyordu. Gözlerinde bunu görmüştüm. Peki ya ben? O kadar olandan sonra ona yakın olduğum anda yerinden çıkacakmış gibi atan kalbim...
Eda ile o kadar yakınlardı ki ona karşı olan hislerimi gömüyordum. Hissetmek istemiyordum. Bir hafta boyunca eve gelmiş ve sanki Arsen'in annesi o gibi davranmıştı.
Her seferinde annesi olduğunu Arsen'e 'anneciğim' diye seslenerek belli etsem de umursamamışlardı. Seneler önce Serap'ın onu uçurumdan attığı olayını biliyordum.
Aralarının çok iyi olduğunu da biliyordum. Fakat bu bir haftada birbirlerine olan yakınlıkları dostluktan da öte görünüyordu. Bu canımı yakmıştı.
Canımın yanmasına hakkım yoktu ama buna engel olamıyordum. Belki de Arsen kendini Eda'ya çok yakın gördüğü için onunla vakit geçirmekten zevk alıyordu.
Bilmiyordum, belki de ben fazlalıktım.
"Geldik hanımefendi."
Taksicinin sesiyle başımı camdan çekip gözyaşlarımı silerek telefonumun arkasındaki karttan parayı ödeyip indim. Evlerimiz yan yanaydı, saat gecenin onuydu ama Yüsra'ların ışıkları yanıyordu.
Mavi'nin evi arka mahalledeydi. Kendimi toparlayıp düşünmeye çalıştım. Hemen şimdi gidip konuşmalı mıydım? Yoksa yarın dinç kafayla mı anlatmalıydım herşeyi?
O kadar çaresiz ve zavallı hissediyordım ki kendimi. Uzun zamandır bu dünyaya fazla geldiğimi hissetmemiştim.
"Tamam canım."
Düşüncelerimin arasında boğulurken Fuat'ın sesini duymuş ve kendimi toparlayarak eve bakmıştım. Fuat elinde çöple evden çıkmıştı. Yüsra kapıdan ona bakarken ikisi de aynı anda beni görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...