Her güçlü insanın bir fobisi vardı, bir korkusu bir zaafı vardı. Önceden yaşanmışlıkların bıraktığı yaraların izleri hala o kalpte kalırdı. Her ne kadar ben bunları yaşadım ve ders çıkardım, artık olduğum insandan daha güçlüyüm diye düşünse de aynı şeylere maruz kaldığında o yaralar kendini belli ederdi. Tıpkı az önce bende olduğu gibi...
Silah patlamış ve direkt Harun'un kalbine denk gelmişti. Patlama sesi ile Fuat da dahilinde bütün adamlar odama toplanmıştı. Görüntü karşısındaki bir kaç saniye duraksasalar da hemen kendilerine gelip Kuzgun'u Harun'un üzerinden almışlardı. Fuat Kuzgun'un yakasına yapışıp onu kendi ile arasına alarak hesap sorarken ben hala olduğum yerde cansız yatan Harun'a bakıyordum.
"Hande bu olay nasıl oldu? Harun'un ne işi vardı burada?"
Bakışlarımı hemen onu kaldıran Ali'ye çevirdim. "Bana saldırdı." bakışlarımı Kuzgun'u tehdit eden Fuat'a çevirdim. "Beni Kuzgun kurtardı." sözlerim üzerine Fuat bana dönmüştü. Gözlerimdeki o donukluğu gördüğünde Kuzgun'u bırakıp yanıma gelmişti.
"Sen iyi misin? O köpek sana ne yaptı?"
Donuk bakışlarımı ona çevirdim, eğer az önceki olayları anlatırsam neden daha önce söylemediğimi soracak ve kızacaktı. Hiç bir şey söylemek istemediğim için kolumdaki elinden kurtulup dolabıma yöneldim. Bir kaç kıyafet alarak yeniden banyoya girip hızlıca giyinmeye başladım.
Harun iyi bir adamdı, tek sorunu takıntılı olduğu şeyleri elde edemeyince psikopat bir ruh haline bürünüyordu. Kurşun tam kalbine denk gelmişti ve büyük ihtimalle ölmüştü, ben şimdi Mavi'ye ne açıklayacaktım? Ne söyleyecektim? Sırf onun buradaki işi yüzünden arıza çıkartmamaya çalışmıştım ama çok zorlamıştı. Ben sadece bacağından ya da omzundan vurarak engellerim diye düşünürken aralarındaki silah patlamıştı.
Üzerime giyindiğim normal bir t-shirt ve gecelik altı ile ıslak saçlarımı öylece bırakarak banyodan çıkmış ve odamda bekleyen diğerlerini umursamadan koşar adımlarla odamdan çıkmıştım. Nefes almam gerekiyordu, kendime gelmem ve mantıklı düşünmem gerekiyordu. İçimdeki o korkuyu yenmem ve az öncekileri unutmam gerekiyordu. Başka şekilde asla kendime gelemezdim, lisede yaşadığım o olay zihnimde travma gibi kalmıştı.
Asansöre bindiğim anda nefes nefese aynadan kendime baktım. Gözlerimde büyük korku ve şaşkınlık vardı. Rengim atmış ve nefes alamıyordum, asansörün kapısı açılır açılmaz en kendimi terasa attım. Ellerimi demirlere dayayarak derin derin nefesler almaya başladım. Küçücük bir olay beni nasıl bu kadar derinden etkileyebiliyordu? Hani ben bunları atlatmış ve kendimi koruyabilecek duruma gelmiştim?
"Hande?"
Fuat'ın sesi tam olarak arkamdan geliyordu. Ona bu şekilde aciz görünmek istemiyordum, kendimi sakinleştirmeye çalışarak usulca ona dönüp sırtımı demirlere yasladım.
"Sen iyi olduğuna emin misin? Harun sana bir şey mi yaptı? Ya da o getirdiğin o adam?"
"Ben iyiyim Fuat, sadece ailemizden birini kaybetmek beni ufak bir şoka soktu. Biliyorsun buradaki herkes benim için çok değerli ve ölümleri bende etki yaratıyor."
Ellerini omuzlarıma koyup o şüpheli gözlerini bedenimde gezdirdi. Bana inanmadığının farkındaydım ama üstelemeyeceğini de biliyordum. "Geç hadi şöyle otur." dedi beni koltuklardan birine götürerek. Yanında odamdaki koltuğun üzerinde duran şalımı da getirmişti.
Şalı omuzlarıma atıp yeniden bana baktığında bakışlarımı gökyüzüne çevirdim.
"Orada ne oldu? Mavi sesleri duymuştur, mutlaka sorgular. Yanına gittiğimizde bir nedenimiz olabilsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...