8 Saat önce....
"On saat neyin on saati olabilir?"
Fuat elindeki kağıda bakıyor ve bize soruyordu. Mavi çoktan kendine gelmiş sessizce düşünüyordu.
"Bilmiyoruz ama yerimizi öğrendiğine göre durmaz. Hem o adamlar da uyarıya gelmedi bence. Çünkü İlyas uyarmaz, direkt yapar ne yaparsa."
Sözlerim üzerine hepsini bir düşünce almıştı. Ne olabilir diye düşünürken aklıma gelen ilk şeyle oturduğum yerden kalktım.
"On saat ya bombanın süresiyse?"
"Bomba koysa neden on saat versin?"
Yüsra beni tersleyerek cevap verdiğinde Fuat başını salladı.
"Olabilir, biz on saati çözene kadar bombanın süresi azalabilir."
"O zaman evi arayalım. Bulan dokunmasın diğerlerini çağırsın."
Sekiz saat sonra...
Evi aramıştık ama hiçbir şey bulamamıştık. Geriye tek bir şey kalıyordu. On saat sonra buraya geleceği.
Fuat ve ben kapıda nöbet tutarken hava çoktan aydınlanmış sabah sekizdi. Yüsra Süsen ve Mavi ile evin içerisindeydi. Notun üzerinden henüz sekiz saat geçse de ortam hala sessizdi.
"İlyas adresimizi nereden bulmuş olabilir?"
Saatlerin sessizliğini bozan ilk o olmuştu. Dün geceki konuşmadan sonra yüzüne bile bakmamıştım. O da hiç konuşmamıştı.
"Bilmiyorum ama çıkar kokusu."
Verdiğim cevaptaki tonda yabancıyla konuşur gibi bir tın bırakmıştım. O bahçenin dışındaki bir duvarda ben diğer duvardaydım.
"Bugün neler olacağını bilmiyoruz. O yüzden kötü ya da iyi nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bunları söylemeden ölmek ya da öldüğünü görmek istemiyorum."
İstifimi bozmadan cevap verdim.
"Kimse ölmeyecek."
"Bize karşı olan tepkini anlıyorum Hande. Ama sende bizi anlamalısın, o adam bizim evimizi yıktı. Ailemizi dağıttı ve neredeyse Mavi'nin ölümüne sebep oldu."
"Ben bunları konuşmak istemiyorum artık. Konuyu kapatabilir miyiz."
Sorar gibi değil direkt emir vererek söylemiştim.
"Kapatalım ama bilmeni isterim ki her ne kadar kararına saygı duymasam da arkandayım."
Ona bakma sebebim son sözleri olmuştu. Bana bunları söylemişti ama içten söylemediğini iliklerime kadar hissettirmişti. Ama cevap vermemeyi tercih etmiştim.
O da daha fazla uzatmamıştı.
"En sevdiğin silah kemerin ve silahın mı?"
Gülerek söylemişti, bakışlarım kemerime kaymıştı. Seneler önce ağlayarak çıkarmıştım bu kemeri belimden. Şimdi ise yine aynı düşman içim takmıştım.
"Evet, aynı kemer..." dedim anlamlı bir tonda.
"Hande!"
Kuzgun'un sesi mahallenin içerisinde yankılandığında Fuat'la aynı anda doğrulmuştuk.
"Hande! Neredesin!"
"Bu adamın burada ne işi var! Adresi sen mi verdin!"
Fuat'ın saçma öfkesini umursamadan yola attım kendimi. Mahallenin diğer ucundan nefes nefese beni gördüğünde rahat bir nefes vermiş ve koşar adımlarla bana doğru gelmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...