Elimde viskiyle camın önünde aydınlanan havayı izliyordum. Seneler sonra onunla karşılaşmıştım. Umudumu kessem de onu ilk gördüğüm anda sanki bunu bekliyormuş gibi hissetmiştim.
Sevgimin nefrete dönüştüğünü hissederken onu gördüğümde hala onu sevdiğimi anlamam beni bir kez daha düşürmüştü.
Senelerdir aradığım kadın bir çocukla çıkagelmişti. Viskimden bir yudum daha alıp usulca yuttum. Canımı en çok yakan şeyse beni o hastane köşesinde terk ettiği için hiç pişman olmayışıydı. Ben başka bir kadınla olmayı kendime haram bilmişken o beni unutmuş evlenmişti bile...
Sekiz sene önce...
Gözlerimi ilk açtığım anda acımı umursamadan onun ismini sayıkladım.
"Hande..."
Dilim damağım kurumuştu ve karnımda büyük bir sancı vardı. Mücahit, Eda, Eray ve Ebrar başımda uyanışıma sevinirken onun ismiyle yüzleri asılmıştı. Zar zoe açık tutabildiğim gözlerimle Mücahit'e baktım.
"Mücahit, Hande..."
Bakışlarını benden kaçırıp diğerlerine bakmıştı. Kötü bir şey olmuştu, yoksa hemen cevap verirlerdi.
"Biri bir şey söylesin, Hande'ye bir şey mi oldu?"
Hepsi suskunken Ebrar yine gaddarlığını kullanmıştı.
"Hande yok, dün gece seni terk etti."
Zar zor açabildiğim gözlerim büyürken duyduğum sözleri ok gibi saplanmıştı yüreğime.
"Hay Ebrar..."
Mücahit sinirle mırıldanırken yattığım yerden kalkmaya çalıştım. Aynı saniyeler içerisinde dudaklarımdan bir inilti döküldü.
"Kuzgun dur kardeşim."
"Ne diyor bu? Hande beni terk etmez."
Hala bir umutla konuşuyordum. Bütün ümidim Ebrar'ın canımı hakmaya çalışmasındandı.
"Ebrar doğru söylüyor Kuzgun abi, Hande sen yoğun bakıma geçerken gitti."
"Şaka yapıyorsunuz değil mi?"
Yeniden kalkmaya çalıştığımda acı iki katına çıkmış ve öfke ile acı içerisinde bağırmıştım.
"Eray doktoru çağır!"
"Bırak! Hande beni bırakmaz! Mücahit bırak dedim! Bırakın lan!"
O an ki acım hala dün gibiydi. Bir insan bir kez ölürdü. Ama ben defalarca ölmüştüm. Her seferinde de silah sevdiğim kadının elindeydi.
İlkinde beni terk edişi ile....
İkincisinde evlendiğini öğrendiğimde...
Üçüncüsünde ise bir çocuğu olduğunu öğrendiğimde...
"Benim işler tamam."
Mücahit'in sesiyle bakışlarımı camdan çekip avluya döndüm. Elindeki poşetleri yere indirip viski masasından kendine bir bardak viski doldurdu.
"Siz ne yaptınız? Kimlikleri çıkarttınız mı?"
"Evet hallettik." dedim sert bir tınıyla.
Ses tonumu duyar duymaz kaşları çatılmıştı.
"Hayırdır bir sorun mu var? Sesinin hali ne böyle?"
Viskimden son yudumumu da alıp masaya bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENBAZ
Teen Fiction"Aşk mı? Ölüm mü?" dedi gözlerimin içerisine derin derin bakarken. Elimdeki silah tam kalbine doğru bakıyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken hırsla alıp verdiğim soluğun sesini duyabiliyordum. "Tabi ki de ölüm, senin gibi bir adam için asla aşkı s...