BP- 48

2.5K 106 10
                                    

Playist: Naz Ölçal- Yoksun. (Mutlaka dinleyin.) İyi okumalar.


Gözlerim aralandığında öylece uyuya kaldığımı fark ettim. Gerinerek doğruldum. Başımda hala bir ağrı vardı. Bir süre öylece oturup odamı inceledim. Güneşli havaları sevmediğim için her yeri kapatmıştım, o yüzden saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Odadan çıkarak kararsız kalmış bir şekilde eve baktım. Aşağıya inerek etrafa bakınmaya başladım. Çalışanlar da değişmişti. Bir an Aysel Teyze'nin yokluğunu fark ettim. Hızla Şenay'ın odasına çıktım. Kapıyı çalmadan içeri girdiğimde yatağında uzanırken buldum.

"Aysel Teyze nerede?"

Bana boş bakışlarını göndererek elinde tuttuğu dergiye bakmaya devam etti. Omzunu silkerek, "Kovdum," dedi. Kalbime saplanan acıyla yüzümü buruşturdum.

"Nasıl? Bunu nasıl yaptın?" Aysel Teyze'nin gidebilecek hiçbir yeri yoktu.

"Senden de ondan da kurtulmak istiyordum, yapım işte," dedi.

"Ama gidebilecek hiçbir yeri yoktu onun?" dediğimde dergiden bakışlarını çekerek bana baktı. "Sence bu benim umurumda mı? Beraber yaşarsınız artık, sende alışma buraya. Gideceksin," dedi.

Arkamı hızla dönerek aşağıya inmeye başladım. Nereye gitmişti? Kimle kalıyordu? Annemin yadigarıydı Aysel Teyze bana, kendimi tutamadan ağlamaya başladım. Kapıyı açarak kendimi sokağa attığımda uzaktan Pınar'ı gördüm. Beni fark ettiğinde hızla yanıma geldi.

"İrem, son zamanlar da neredeydin?"

"Pınar onu sonra anlatırım, Şenay Aysel Teyze'yi kovmuş, gidebilecek hiçbir yeri yoktu. Onu bulmamız gerekiyor," dedim.

Bir an kendimi unutarak Aysel Teyze'yi düşünmeye başlamıştım. Daha kendim nerede kalacağımı bilmiyordum. Annemin yadigarı olduğu için ona bağlıydım. Bana her seferinde hiç bıkmadan annemi anlatırdı. Ona benzediğimi söylerdi. Küçükken annemi her gün dinlerdim. En sevdiği yemeği, en sevdiği rengi, en sevdiği hayvanı... Ben annem hakkında hiç o kadar bilgiye sahip olamamıştım. Ben annemi doğru düzgün hatırlamıyordum bile. "Onu bulmalıyız Pınar," diyerek bir kez daha tekrarladım.

"O kadından gerçekten de nefret ediyorum İrem, hadi gel Onur'u da alıp gidebileceği bir yer varmıymış araştıralım," diyerek Onur'u aradı. Bütün gün ayrılarak Aysel Teyze'yi aradık. Sokakları, parkları, gidebileceği yerlere baktık. Bildiğim kadarıyla hiç akrabası yoktu. Ailesini küçük yaşta kaybederek annemin ailesinin yanında çalışmaya başlamış, annemi büyütmüş daha sonra annemde evlendiğinde onu kendi yanında istemişti.

Günün sonunda bir banka çöktüğümde ağlamaklı bir şekilde çevreme bakındım. Fazlasıyla yorulmuştum ve yürüyecek halim yoktu. Pınar'da yanıma oturduğunda başını omzuma koydu.

"Üzülme İrem, daha üç, beş gün oldu bugünlerde bulunur," dedi.

"Pınar yaşlıydı, başına bir şey gelmesinden çok korkuyorum," diyerek cevapladım. Derin bir nefes alarak yorgun bakışlarımla etrafı bir kez daha taradım. Cebimden buruşmuş bir paket çıkardım ve bir sigara yakarak içime çektim. Pınar bana şaşkınlıkla baktığında onu umursamadan ikinci nefesi ciğerlerime gönderdim.

"İrem inanamıyorum, bırak çabuk o sigarayı. Ömer'den mi görerek başladın. O çocuktan nefret ediyorum," dediğinde kaşlarım çatıldı. Kalbim şaha kalktığında, beynim Ömer hakkında yorum yaptı diye çığlık atıyordu. Dişlerimi sıkarak Pınar'a baktım.

"Ömer hakkında düzgün konuş Pınar, eğer şu an sigara içtiğimi görseydi senden daha çok tepki verirdi bana," diyerek onu cevapladım.

Bir yanım o seni istemiyor diye tepiniyorken bir yanım ise hala onu özlediğini vurguluyordu. Onu özlemiştim. Bana bakmasını, bana sarılmasını, kokusunu, gülüşünü, kızdığında kaşlarının çatılmasını ve çatılan yerde ki kırışıklıkları özlemiştim. Onu iliklerime kadar hissetmiştim. Şimdi birden ellerimden arasından ayrılması boşlukta kalmama sebep olmuştu. Beni boşlukta bırakmıştı.

"Ne olursa olsun onunla görüşmeni istemiyorum İrem," dediğinde gözlerimi devirdim. Ömer benimle görüşmek istemiyordu. Pınar'ı cevaplamadan sigara içmeye devam ettim. Pınar'ın telefonu çalmaya başladığında yeni bir sigara daha yakıyordum. Bir an sessiz kalarak boş bakışlarını bana çevirdi, iyi rol yapamıyordu ve kötü bir şey odluğunu direkt sezmiştim. Kaşlarım çatıldığın da Pınar'a bakmaya başladım. Gözlerini benden kaçırıyordu. Kalbim korkuyla tekledi. Ne olduysa bunu duymaya hazır değildim.

Hazır değildim!

Gözlerim dolmaya başladığında dişlerimi sıktım ve yaşların akmasına engel olmaya çalıştım. Boğazım düğümlenmeye başlıyordu. Telefonu kapatarak bana baktı. "Ne oldu?" diyerek sordum. Sesim fazlasıyla sakin çıkıyordu. Tekrar gözlerini kaçırdığında, kötü bir şey olduğunu hissetmeye başladım. "Pınar söyle ne olmuş," sabırsızlıkla sordum. Ağlamaya başladığında bende kendimi tutamamış ağlamaya başlamıştım. İkimizde öylece boş bakışlarla ağlıyorduk.

"Üzgünüm İrem..." Banktan kalkarak karşısında durdum. Elimdeki sigarayı yere düşürmüştüm.

"Pınar ne olmuş," sesim titrediğinde yutkundum.

"Böyle olmasını istemezdim İrem."

Geri geri yürüyerek ağlamaya başladım. Tutamıyordum yaşları, yanaklarımı ıslatarak aşağıya doğru düşmeye başlamışlardı.

"Maalesef Aysel Teyze'yi de..." Cümlesini tamamlamasına izin vermeden koşmaya başladım. Bir yandan ağlıyor, bir yandan koşuyordum. Pınar birkaç kez adımı seslendiği halde durmadan koşmuştum. Koştum. Koştum. Ciğerlerim patlayacak gibi olduğu halde koşmaya devam ettim.

Neden? Neden böyle şeyler benim başıma geliyordu? Ne yapmıştım? Kime ne zararım dokunmuştu? Kimin canını bu kadar yakmıştım?

Ölmek istedim.

Herkesin gidişini izliyordum.

Durduğumda başım dönmüştü, duvara dayanarak gözlerimi kapattım. Parka gelmiştim. Her kötü bir şey olduğunda kendimi bulduğum yerdi burası. Annemle oynadığım park, Ömer'le tanıştığım yerdi burası.

Şimdi hiçbiri yoktu yanımda. Yalnızdım.

Ömer'in olmasını istedim. Bana sarılmasını, elimi tutmasını, destek vermesini istedim. Şu an o nasıldı? Beni düşünüyor muydu? Ben onu düşünmekten bir saniye bile vazgeçmiyorken o düşünceleriyle beni besliyor muydu? Hatalı olduğum da beni sevmesini, korktuğum da bana sarılmasını ve gittiğimde beni durdurup sımsıkı sarılmasını istedim. İhtiyacım olan tek şey şu an oydu. Acımı dindirebilen tek kişi oydu.

Ama artık o da yoktu.

Bir banka oturarak ağlamaya devam ettim.

Yalnızdım.

Kendi gözyaşlarımı kendim sildim. Kendimi, kendim teselli ettim. Gelmedi. Gitmedim. Nefes alamadım. Göz yaşlarım yanaklarımda dondu. Gelmedi. Tükendim. Özledim. Öldüm.

Yine de gelmedi...



Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin