BP- 27

4K 173 9
                                    

İyi okumalar!

Playist: Julia Stone- Heart Beats Slow



Odamda kalmayı tercih ederek tur atıyordum. Buradan kurtulmanın bir yolunu bulmaya çalışıyordum. O anda Kutay odama gelmiş ve sessiz bir şekilde yanıma oturmuştu. "Özür dilerim, anlatmak istediğin şeyi anlayamadım, annenin öldüğünü bilmiyordum," dedi.

"Önemli değil." Sıkıntıyla kıpırdandım, benim düşündüğüm şey başkaydı. Zaten Kutay'a alınmazdım.

"Bir şey mi oldu, sıkkın gibisin."

"Evet, aylarca burada tutuldum ve beni ziyarete kimse gelmedi. Üvey annem kimseyle görüştürmemek için dilekçe varmış." Heyecanla ayağa kalktım ve odada tur atmaya başladım.

"Neden böyle bir şey yapsın ki?"

"Bende bilmiyorum, neden böyle yapıyor?" dedim. Kafam çok dağınıktı ve elimi kemirmeye başladım. Kutay sessizleşmişti. Neden sessizleştiğini bilmiyordum. Şenay'ı hiçbir zaman anlamamıştım. Gözüm Kutay'a takıldığında tur atmayı bıraktım ve elimi bırakarak Kutay'a döndüm. "Neden sessizleştin?"diye sordum.

Bana dönmeye çalıştı ama yanlış yöne bakıyordu. Ona bir şey demeden sessizce baktığı yöne geçtim. "Gideceksin İrem, beni bırakacaksın," dedi.

Anlamsızca Kutay'a baktım. Buradan gitmek istiyordum ama böyle yapması çok saçmaydı. "Seni bırakmak istemezdim ama burada kalmak istemiyorum."

"Seninle çok güzel vakit geçirdik, günler seninle anlamlıydı. Siyahtan başka renkleri anlattın bana. Yıllardan sonra başka renkleri kafamda canlandırabildim ben," dedi.

Kutay'a acıyla baktım. Ona bunu yapmak istemezdim. "Kutay çok özür dilerim."

Çubuğu alarak odadan çıkmak için hareketlendi, kolundan tutmak istedim ama ittirerek odadan çıkıp gitti. Elimden bir şey gelmiyordu. Benim yerimde olan bir başkası da aynı şeyi yapardı.

Odadan çıktım ve hemşirelerin kaldığı odaya ilerledim. Kapı aralıklıydı, içeriye göz attığımda sadece bir tane hemşirenin olduğunu gördüm. Akşam olmuştu ve bu gece nöbetçiydi. Onu odadan çıkarmanın bir yolunu bulmaya çalıştım. Aklıma bir fikir geldiğinde hızla odaların bulunduğu yere yöneldim. Bunu yaptığım için kendimi affetmeyecektim. Bir odaya girerek hastayı kolundan tutup dışarı çıkardım ve koridora bıraktım. Bağırmaya başlamıştı. Köşeye sinlenerek hemşirenin gelmesini bekledim. Hemşire hızla hastanın yanına geldi ve sert bit tokat attı, gözlerimi kapatarak kendime gelmeye çalıştım. Gerçekten de kendimi hiç affetmeyecektim. Benim yüzümden hemşire tarafından şiddet görecekti. Ayağa kalkarak hızla hemşirenin odasına girdim ve telefonu alarak merdivenlere yöneldim. Pınar'ın telefon numarasını tuşladım ve kulağıma götürerek bekledim. Bir defa çalıp kapandığında umutsuzca bir kez daha tuşladım numarayı çevirdim uzunca bir süre açılmadı daha sonra cılız bir sesle "Alo," dedi.

"Pınar, benim İrem. Beni buradan çıkarmanız gerekiyor," dedim. Acele davranıyordum çünkü her an birine yakalanabilirdim. Konuşmanın yarım kalmasını istemiyordum. Yakalanırsam ceza alabilir ve bir daha telefon bulma şansım olmazdı.

"İrem, inanmıyorum! Oradan kurtulman için elimizden geleni yapıyoruz. Şenay bir şeyler yapmış ve seninle görüşmemizi engellemiş. Ömer çok sinirlendi ve Şenay'ı sıkıştırıyor, yakında seni almaya geleceğiz," dedi. Şaşkınlıkla durdum. Ömer mi? Benim için mi yapıyordu?

Biraz daha beni soru yağmurana tuttuktan sonra telefonu kapattık, uzaktan gelen piyano sesiyle durdum. Kutay piyano çalıyordu. Bu konuda gerçekten çok yetenekliydi. Odaya doğru ilerledim ve kapıyı araladım. Elleri piyanonun tuşlarında gidip geliyordu. O kadar hızlı ve kendini kaptırmış çalıyordu. Endişeyle kolunu sarstım. "Kutay iyi misin?" bir süre durarak ona baktım. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Kolunu daha fazla sarsarak, "Kutay kendine gel. Lütfen! iyi misin," dedim. birden durarak bana doğru döndü. Yaş yanağında çizgi bırakarak aşağıya doğru indi.

"İrem gitme, beni bırakma!"

Şaşkınlıkla Kutay'a bakıyordum. Omzunda duran elimi alıp dudaklarına götürdü ve minik bir buse kondurdu. Ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum. "Seni hiçbir zaman bırakmayacağım," diyebildim. İçim acıyordu, bunu yapmak zorundaydım.

"Gitmeni istemiyorum. Karanlık yoluma ışık tuttun. İlk defa siyahtan başka renkleri canlandırdım. İlk defa nefes almak anlamlı geldi. Işığım şimdi beni bırakamazsın, bunu bana yapamazsın."

Ne yapacağımı ya da Kutay'ı bırakmama konusunda nasıl ikna edeceğimi bilmiyordum. "Hayır, seni asla bırakmam. Böyle düşünme," dedim.

Sımsıkı sarılarak bir süre öyle kaldık. İkimizde göz yaşlarımızı serbest bıraktık. Daha sonra yatağına yan yana uzanarak sabaha kadar konuştum. Ona her şeyi anlattım, her şey hakkında konuştum. Normalde konuşmayı sevmeyen biriydim ama Kutay'a bunu borçlu hissediyordum. Sabaha karşı uyuduğunda yanından yavaşça ayrıldım. Çok masum uyuyordu. Odasından çıkarak kendi odama doğru ilerledim. Hemşirenin odasından geçerken elimde tuttuğum telefonu kapıya bıraktım.

Kendi odama geldiğimde cama doğru ilerledim ve güneşin doğuşunu izlemek için bekledim. Kollarımı kavuşturarak önümde uzanan sonsuz manzaraya baktım ve an içim büyük bir huzurla doldu.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin