BP- 74

1.9K 83 4
                                    

Başım gürültüden dolayı ağrımaya başladığı sıra Ömer telaşla içeriden çıktı. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum, orada öylece ne kadar oturmuştum bilmiyorum. Bana doğru geldiğinde ayağa kalktım. "Gitmek istiyorum buradan," Ömer'in yüzüne bakamıyordum. Midem bulanıyordu, yaptığı şey çok ayıptı.

"Bir şey mi oldu?"

Dizlerim kanadığı için yavaş yürüyordum. "Hayır, sadece düştüm." Kolumdan tutup durduğunda gözlerinin içine bakamıyordum. Eğilip dizlerime bakmaya başladığında kotum yırtılmıştı. Rahatsız olarak geri çekildim. Nasıl da yüzüme hiçbir şey olmamış gibi bakıyordu? Hiç mi utanmıyordu ya? "İrem yarana bakabilir miyim?"

"Seni neden ilgilendiriyor?" Sesim biraz yüksek çıkmıştı ama çok dolmuştum artık. Hiçbir şey olmamış gibi davranması sinirlerimi bozuyordu.

"Çünkü düşmüşsün," dediğinde saçlarımı geriye attım ve tam önünde durarak ilk defa yüzüne baktım.

"Seni ilgilendirmesin Ömer, seni ilgilendirmesi için bir sebep yok. Senin için ben neyim ki? Kimim ben ya? Benim kimse kadar değer yok. Beni boş ver. Yarın bütün eşyalarımı toplar giderim, sana da zorluk çıkarmamış olurum," diyerek yürümeye başladığımda kolumu çekiştirerek durdurdu.

"Ne diyorsun ya? Gidemezsin. Seni bırakacağımı mı düşündün?"

"Neden bırakmıyorsun o zaman?" Gözlerim dolduğunda Ömer'e göstermemeye çalıştım. Güçlü olmam gerekiyordu. Güçlü.

"Çünkü bırakmak istemiyorum," yüzüne şaşkınlıkla baktığım da gerçekten Ömer'i anlayamadığımı fark ettim. Ne yapmaya çalıştığını çözemiyordum.

"Ne yapmaya çalışıyorsun Ömer? Biraz önce bir kızla öpüştüğünü gördüm, şimdi de benim yanımdasın. Yapma artık. Gitmek istiyorum."

Yüzü gerildiğinde bana bakıyordu, yüzümün her karesini ezberlemek istermiş gibi. Bunu ona hep ben yapardım. Ona dikkatli bakan taraf hep ben olurdum. Rahatsız olarak başımı çevirdiğim de bana bakmasını kesmesini umdum.

"O kızla öpüştüğüm için mi böyle davranıyorsun? O kız benim için bir şey ifade etmiyor bile."

O zaman neden ifade etmediği halde öpüşmüştü? Bir şey demeden sessiz kaldığımda elimi tutarak arabaya doğru götürdü. Dizlerim acıdığı için yavaş yürümüştü. Böyle bir açıklama çok saçmaydı. Hatta bu açıklama bile sayılmazdı.

Arabada sessiz kalarak ilerlediğimiz de şu an hiç konuşmak bile istemiyordum. Hatta yüzünü görmek dahi istemiyordum. Kendimi zavallı olarak görüyordum.

Ömer'in evine geldiğimiz de içeri geçtim. Bildiğim bir yerde olmak güvende hissettiriyordu. Hızla yatak odasına doğru ilerlediğim de Ömer'de peşimden gelmişti. Onu yanımda istemiyordum. Banyoya girdiğim de kapıyı kapatmak üzereyken güçlü elleriyle durdurdu.

"Ben temizlerim," dediğinde başımı iki yana salladım.

"Hayır, ben hallederim." Dolapları açıp bir şeyler aradım. Kana bakamazdım ve eğer Öme yardım etmezse hiçbir şey yapamazdım ama şu an yanımda olmasını istemiyordum.

Beni kenara çekerek dolaptan bir şey çıkarıp pamuğa sürdü. Klozete oturtarak dizlerime yavaşça bastırıp çekti ve üfledi. Dizlerime bakmayı bırakıp Ömer'e bakıyordum. Fazla narin davranıyordu. Pamuğu bir kez daha dizime değdirip üflediğin de ürperdim. Dudakları o şeklini alıyordu. Bu kadar kusursuz olmak zorunda mıydı?
Yara bandıyla üzerini kapatınca, bana baktı.

"O kız gerçekten benim için bir şey ifade etmiyor," dediğinde ayağa kalktım.

"Açıklama yapmak zorunda değilsin, teşekkür ederim," diyerek banyodan çıkmak için hamle yaptığım da beni yine durdurdu.

"Etme, bana teşekkür etme. Seni yanımda istiyorum, sana zarar gelmesini istemiyorum İrem."

"Bana en çok zararı sen veriyorsun," dediğimde şaşkınlıkla bana baktı ve kaşları çatıldı.

"Demek sana en çok ben zarar veriyorum? Sen daha beni tanımadın İrem," kolumu sıktığında eski Ömer'in geri geldiğini düşündüm, bugünler oluşturduğu tuhaf Ömer, "seni en çok ben korudum, senin yanında ben vardım, seni bir tek ben düşünüyorum," dediğinde ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum.

Bir tek kelimeler yakabilirdi canımı bunu biliyordu ama üzerimde kullanması acımasızlıktı.

"Evet, bir tek yanımda sen vardın bunu söylemende ki amacın ne? Gitmek istiyorum Ömer."

Aslında gitmek istemiyordum, beni bırakması deli gibi korkutuyordu ama yorulmuştum artık. Biraz zamana ve düşünmeye ihtiyacım vardı.

"Gidemezsin! Anlamıyor musun? Seni bırakmayacağım."

Böyle davranarak sadece kafamı karıştırıyordu. Bana hem değersizmişim gibi hissettirip hemde değerliymişim gibi davranması çelişki de bırakıyordu. Beni duvara doğru ittiğindeki yüz ifadesi hala gözlerimin önündeydi, başka bir kızı öpüşü hiçbir zaman hafızamdan silinmeyecekti. Ecrin'den sonra çok şey değişmişti. Çok değişmişti. Bu değişim ikimizi de etkilemişti.

"Bırakacaksın Ömer, bunu gözlerinde görebiliyorum," gözleri mavinin en koyu tonunu alırken dikkatlice bana bakıyordu. "Biliyorum, hissedebiliyorum, sona yaklaşıyoruz."

"Hayır!" kollarımı sarsmaya başladığında korkuyla Ömer'e baktım. "Hayır gitmeyeceğim, bırakmayacağım. Gitmek istemiyorum İrem," sesi güçsüz çıkıp kollarıma yığıldığında hala anlamsızca bakıyordum. "Bırakmak istemiyorum. Bırakmak istemiyorum." Sayıklamaya başladığında onu taşıyamadım.

"Ömer kendine gel," başını dik tutmaya çalıştım. Gözlerini aralayarak bana baktı. Bir damla yaş süzülüp sakallarının arasına süzüldüğünde elimi yanağına koyup okşadım.

"Bırakmayacağım, söz veriyorum."

Tutamayacağı sözler verdiğinin farkında bile değildi. Bu sözünü tutamayacaktı. Ne kadar inkar ederse etsin her şey apaçık ortadaydı. Biz birbirimizi bitirmiştik. İkimizde birbirimizi tüketmiştik.

Ve yolun bundan sonrasını; kırık bir umut, yarım bir heves, kolsuz sarılmalar ile devam edeceğiz.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin