BP- 65

2K 86 0
                                    

Sabah gözlerim aralandığında hala Ömer'e sarılı bir şekilde durduğumu fark ettim. İkimizde günlerdir doğru düzgün uyuyamıyorduk. Derin bir uykuda olduğu belliydi, o yüzden onu uyandırmamaya çalışarak bir süre izledim. Elimi yavaşça yüzünde gezdirdiğimde gülümsedim. Hissetmemişti bile, bunu fırsat bilerek yanağını sıkmaya, sakallarını asılmaya, burnunu sıktırmaya başladım. Kıpırdamadan uyumaya devam ediyordu. Uyurken bile yakışıklıydı. Kalkıp bir şeyler hazırlamak isterdim ama beceriksiz biri olduğum için yatmaya devam ettim. Anın tadını çıkarmak yemek yemekten daha güzeldi.

Acaba Ecrin'e de yemek yapmış mıydı?

Kafamdan Ecrin'i çıkarmaya çalıştım. Şu an onu düşünerek moralimi bozmak istemiyordum. Ömer gözlerini aralayıp bana baktığında tekrar gözleri kapandı ve yüzünü buruşturdu. "Her yerim ağrımış!" Sesi homurtulu çıkıyordu. Kıkırdayarak üzerine biraz daha yayıldım. Sabaha kadar hiç kabus görmeden yatabilmiştim.

"İrem çok ağırsın," dediğinde hızla üzerine oturdum.

"Demek ağırım? Sensin ağır," diyerek göbeğinde bacaklarımı iki yana koymuş bir şekilde oturuyordum.

"Tamam, değilsin."

Hala göbeğinde oturmaya devam ediyordum. Kolunu başının altına koyarak bana baktı, gözleri kısıktı. "Çok güzelsin," dediğinde utanarak başımı direkt önüme eğdi. Daha ne olduğunu anlayamadan çoktan altına almıştı beni. "Farkında değilsin ama ben farkındayım, hatta kendimi o kadar şanslı görüyorum bugüne kadar kimse seni fark etmemiş, eğer etselerdi seni hiçbir zaman bulamazdım. O yüzden şanslıyım güzelim," dediğinde nefesimi tutarak ona inanamayan bakışlarla baktım. Güzelim kelimesinden bana söylenildiği zaman nefret ederdim. Herhangi birine yakışıyordu ama bana söylenmemeliydi.

Ömer bana iltifat edince öylece donup kalıyordum, zihnimde birçok kelime uçuşuyordu ama ona söylemeye cesaretim olmuyordu.

"Ben senden daha şanlıyım, " dediğimde kaşlarını muzipçe çattı. Bu hali o kadar tatlıydı ki bir an dikkatim dağılarak gözüm dudaklarına takıldı. Söylemek istediğim her şey bir yana dağıldığında yutkundum ve ne yapacağımı bilemedim.

"Nasıl bir şansmış bu?" diye sorduğunda dikkatim dağıldığı için toparlayamadım. Bana kıkırdayarak baktığında bu sesi her zaman duymak istediğimi fark ettim. Bana her zaman gülmesini istedim, her seferinde yanımda olmasını umdum, her seferinde elimi tutmasını istiyordum. Ona sığınmak ve güçlü kolları arasında sığınmak istiyordum. Çünkü beni herkesten daha iyi tanıyordu, biliyordu ve en önemlisi de anlayabiliyordu beni. Gözlerime baktığında her şeyin farkında olduğunu hissedebiliyordum. Mavi, delici gözlerinin içinde kaybolabilirdim.

"Çünkü sana sahibim. Dünyanın en şanslı kızıyım," dediğinde gülümsemesi yüzüne biraz daha yayıldı ve eğilerek yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Ona bakılırsa bende dünyanın en şanslı adamıyım," dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Ömer sen benim açımdan şanslı değilsin," dediğimde işaret parmağıyla dudaklarıma bastırdı ve beni susturdu.

"Bunu hiçbir zaman anlamayacaksın ama öyleyim İrem, ayrıca bu senin işin değil. Ben öyleyim diyorsam öyleyim. Bu kimseyi ilgilendirmez."

Eğilip alnıma dolgun dudaklarını bastırdığında gözlerimi sımsıkı kapattım.

"O kadar masum ve saf birisin ki, senin yanında günahlarımdan arındırıldığımı hissediyorum. Senin yanında cenneti hissedebiliyorum İrem ve cehennemime buluşmanı istemiyorum. Sana zarar vermek istemiyorum. Çok narin ve kırılgansın."

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin