Öğleye doğru kahvaltı yapmak için masaya oturduğum da sersem gibiydim. Başım dönüyordu ve ayakta durmakta güçlük çekiyordum. Gözlerimin altı mosmordu çünkü günlerdir gözüme uyku girmiyordu. Kahvemi yudumlamaya başladığımda Ömer iştahlı bir şekilde bir şeyler yiyordu. "Sende yesene," dediğinde yüzümü buruşturarak başımı iki yana salladım.
"Canım bir şey istemiyor," bana sinirle bakarak kendi çatalına peynir alarak bana uzattı. Geri çekildiğimde başımı sertçe kavrayarak kendine çekti.
"Yemiyorsun ya da uyumuyorsun tamam anlıyorum kendine eziyet çektirmek hoşuna gidiyor ama benim için bir şeyler ye İrem," dedi.
Onun için birçok yapabilirdim. Onun için.
"Yerim ama şu an gerçekten bir şey yemek istemiyorum." Bana itiraz eden bir bakış göndererek çatalını zeytine düzgünce batırarak bana uzattı.
"Beni besliyor musun sen?" diye sorduğumda kıkırdadım. Böyle davranması hoşuma gidiyordu. Çocukmuşum gibi hissediyordum.
"Gerektiği zaman beslerim," dedi. Daha sonra kendi çatalımı alıp ağzıma bir tane daha peynir attım ve yavaşça çiğnedim. Canım hiçbir şey istemediği için bilerek yavaş yiyordum. "Sen adamı çıldırtırsın İrem," diyerek ağzıma birçok şey doldurduğunda gözlerim kocaman açıldı. Ağzımı zar zor kapatarak yutkunmaya çalıştım.
"Ömer ne yapıyorsun?"
Umursamaz bir şekilde çayını yudumladı, "bir şeyler yemeni sağlıyorum. Başıma kalma diye yapıyorum," dedi.
Bir süre böyle devam ederek kahvaltı etmeyi bitirdik. "Hazırlan seni bir yere götüreceğim," dedi. Bar? Dövüş kulübü?
"Gelmek istemiyorum," dediğimde bana yine kızarak baktı.
"Zaten sana fikrini sormadım, git ve hazırlan yoksa seni ben giydiririm," dediğinde hızla ayağa kalktım ve merdivenlere yöneldim. Utançla başımı önüme eğdim. Rahat bir şeyler giyerek aşağıya indim. Gazetesini indirerek bana baktı ve ayaklandı. Arabaya binerek kemerimi bağladım. Kaç günden sonra normal bir sabaha uyanmıştık ikimiz de, normal davranıyordu. Belki de eskisi gibi olmaktan vazgeçip normal haline dönmeye karar vermiştir. Belki de gerçekten hiç gitmeyecekti. Yolun kenarına arabaya çekerek durdu. Şehirden bayağı uzaklaşmıştık. Kaşlarım çatılarak ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.
"Ömer?" arabanın içinden ona seslendim. Yürümeye devam ediyordu ve birden durdu. Bende arabadan inerek peşinden gittim. üç adım gerisinde durduğumda aşağısının bir uçurum olduğunu farkettim. "Ne yapıyorsun Ömer?" Çevreme bakındım kimse yoktu. "Buraya gel düşeceksin," diye bağırdığım da beni hala takmıyordu.
Belkiler işe yaramıyordu, eski haline dönmemişti.
"Ne kadar güzel değil mi İrem?"
"Ne güzel? Buraya gel Ömer." Ona bir adım yaklaştım ama hala aramızda bir mesafe vardı. Arkasına dönerek bana baktı ve kollarını iki yana açtı. "Sen hep özgürlükten bahsetmez misin İrem, al sana özgürlük," dediğinde korkum daha fazla artmıştı.
Özgürlükten kastım hiçbir zaman bedenen değil, ruhendi. Ben hep ruhumun özgür olmasını istiyordum.
"Ruhlarımızı özgür bırakalım mı İrem?" dediğinde düşündüm. Şu an ikimizde buradan atlasak ne olurdu?
"Bırakım," dediğimde bana bakmayı kesip tekrar uçuruma taraf döndü. Yanına yürüyüp elini tuttum. "Ben senden gelecek olan her şeye razıyım," dedim.
"Beni neden bu kadar çok seviyorsun?" diyerek bana baktı.
"Sana güzel cümlelerle açıklamak isterdim ama kendimi ifade edemediğimi biliyorsun Ömer, seni sen olduğun için seviyorum, sert görünümünün altında yumuşak biri olduğu için seviyorum, bana hem cenneti hem cehennemi yaşattırdığın için seviyorum. Seninle ne olursa olsun varım. Seni bir an sevmekten vazgeçmeyeceğim," ona ilk defa onu sevdiğimi açıklıyordum.
Bana sımsıkı sarıldığında bende ona sarıldım. "Beni sevme İrem, seni yakarım, seni kırarım," dediğinde başımı omzundan kaldırarak ona baktım.
"Yak, kır umurumda bile değil. Yeter ki beni bırakma," dedim.
Uzun bir süre benden ayrıldığında gözlerin de yaşlar vardı. Onu bu aralar ağlarken çok görüyordum. Gözlerinde ki yaşı sildim.
"Korkuyorum Ömer, her şeyin sarpa saracağından korkuyorum. Gitmenden korkuyorum," ağlamaya başladığımda birbirimize tekrar sarıldık ve ikimizin de yaşları birbirine karıştı. Yüzümü avuçlayarak dudaklarıma eğildi. Sanki şu an birbirimizden kopuyormuşuz gibi hissediyordum. büyük bir tutkuyla dudaklarımı araladım. Acı çekiyormuş gibi öpüşüyorduk. Dilimde hissettiğim tuzlu suyla gözlerimi açtım Ömer ağlamaya devam ediyordu. Birbirimizden ayrıldık ve gözlerimiz buluştu ama beni sertçe kendine çekerek öpmeye devam etti.
O an ondan hiç ayrılmak istemedim. O an zaman dursun istedim. Zaman dursun ve biz öylece kalalım istedim.
Ama durmadı, biz biraz daha orada kalarak eve geri döndük. İkimizde sessizdik. Oraya neden gittiğimizi bilmiyordum Ömer'in yaptıklarına akıl ermiyordu. Son zamanlarda hiçbir şeyini planlayarak yapmıyordu. Başıma bir ağrı girmişti. Eve gittiğimiz de yatak odasına çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Parçaları
Genç KurguMutlu Olmayı Hak Etmeyenlerin Hikayesi Buz Parçaları Serisi- I 2014 Kapak Yapımı: @GlbayramON