BP- 44

3.3K 120 1
                                    

Yazım yanlışı ya da anlam bozukluğu olabilir. İyi okumalar. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Multimedia: glbayramON yapmış olduğu bir çalışma.

"Ağlamandan nefret ediyorum!" Burnumu çekerek Ömer'e baktım. Ağlamam dinesiye kadar yanımda durup elimi sıkmıştı. Bana güç veriyordu. En azından iyi rol yapıyordu.

"Hadi şimdi biraz dinlen," diyerek oturma odasına çekti. Kanepeye oturarak televizyonu açtım. Ömer odadan çıkıp gitti. Bir süre boş boş televizyonda kanaldan kanala atlayarak uykuya daldım.

Kollarımı çizen çalıların arasından koşuyordum. Hava kararmak üzereydi. Karanlık bir gölge sol tarafımdan geçtiğinde boğazımı yakan bir çığlık istemsizce çıktı. Koşmaya bir yandan devam ediyor bir yandan da arkamı bakarak peşimden gelen var mı diye bakınmıyordum. Ayağım boşluğa denk geldiğinde yere kapaklandım. Dişlerimi sıkarak gözlerimi sımsıkısı kapattım. Yüzüme bir sıvı bulaştığında yüzümü buruşturdum. Gözlerimi açtığımda yerde kanlar gördüm. Elimle yüzümü sildiğimde elimede koyu kırmızı kan bulaşmıştı. Yerden kalkarak kanların oluşturduğu yolu takip ettim.

Biraz ilerde yerde yatan cansız bedene baktım. Bir çığlık daha koptuğunda sesimi tanıyamadım. "Baba!?" Olduğum yerde durmuş babamın bedenine bakıyordum.

Birden hızla yanına giderek üzerine yaslandım. Yaşasın istiyordum. Yanımda olsun. Bana destek olsun istedim. Ellerini tutarak yüzüme götürdüm ve okşarmışcasına yüzümde gezdirdim. Bir kez bile okşamak için kalkmayan elini bu kez beni sevmesi için kaldırmıştım.

Yanaklarım ıslandığından kendimi daha fazla tutamayacağımı hissettim ve bedenim babamın bedenine düşerek göğsünde ağlamaya başladım. Soğuk ellerini bırakmak istemiyordum. Elimi yavaşça yüzüne götürerek okşamaya başladım.

Benim babamdı.

Benim.

Sevmiyordu, umursamıyordu, bakmıyordu ama benim babamdı işte.

"Gitme! Yalvarırım gitme! Baba, gidemezsin." Ellerimi göğsüne koyarak sarsmaya başladım. Sesim yankılanıyordu. Yaşlar daha fazla artmıştı.

"Gidemezsin."

Baba.

Omzum sarsıldığında gözlerimi korkuyla açtım. Karşımda Ömer'i gördüm. Bana sımsıkı sarıldığında hala gördüğüm rüyanın etkisindeydim. "İyi misin?" Ömer'in yüzüne öylece bakıyordum. "İrem?" Kollarımı tutarak beni tekrar sarstı.

"Efendim?" Sesimi zar zor bularak fısıltıyla söylemiştim.

"Kötü bir rüya gördün, geçti." Dedi. Başımı sallayarak Ömer'e sımsıkı sarıldım.

"Yoruldum Ömer."

"Biliyorum ama geçecek. İnan bana geçecek. Şu an sadece zamana bırakman gerekiyor."

"Hayır, geçmeyecek. Her seferinde yenilenecek, acının olduğu yer sadece soğuyor ama aynı acı kalıyor." Burnumu çekerek tişörtünü kavradım ve sımsıkı tutundum. Bana birden bire iyi davranmaya başlamıştı. Ceza verilen odayı gördükten sonra olmuştu. Başımı göğsünden kaldırarak Ömer'e baktım.

"Bana acıyorsun."

"Ne?" Bana anlamıyormuş gibi baktı. Ayağa kalkarak önünde durdum, önüme düşen saçları geriye atarak ona bakmaya başladım.

"Bana acıyorsun, bu yüzden bana iyi davranıyorsun." Ellerimi saçlarımın arasından geçirerek çekiştirdim.

"Sana acımıyorum. Bunu nereden çıkardın?"

"Görmüyor musun? Bana iki, üç gündür çok iyi davranıyorsun. Babamın beni kilitlediği odayı gördükten sonra değiştin. Bana iyi davranmaya başladın. Neden Ömer? Bana neden acıyorsun? Acıma! İstemiyorum acımanı." Masanın üzerinde ki vazoyu alarak yere fırlattım. Birilerinin bana acıma fikri beni çıldırtıyordu.

"Hayır, sana acımıyorum. Sadece..."

"Sadece ne? Ne Ömer?" Kolumu sımsıkı kavrayarak kendine çekti. Dişlerini sıkarak gözlerimin içine baktı.

"Bunu mu istiyorsun? Sana böyle davranmam hoşuna mı gidiyor?" Beni geriye doğru ittirerek yere, cam parçaların yanına düşmemi sağladı. "Sana yardımcı olmaya çalıştım. Her ne olursa olsun babanı kaybettin, sana acımıyorum ama senin o küçük beynin bunu algılayamıyorum. Sana acıdığını düşünüyorsun. Suç bende! Kahretsin ki suç bende." Geçip gitti.

Arkasından Ömer'e baktım. Sağ elime batan cam kırığından dolayı elim kanamaya başlamıştı. Hala bana acıdığını düşünüyordum. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Bana iyi davranmıyordu ama bugünler de ondan iyisi yoktu.

Yavaşça ayağa kalkarak mutfağa doğru ilerledim. Musluğu açarak elimi soğuk suyun altına sokarak kanı durdurmaya çalıştım. Bir süre tuttuktan sonra peçeteleri alıp elime bastırdım.

Salona geri dönüp koltuğa geri çöktüm. Başımı ellerimin arasına alıp bir süre öylece durdum. Her şey çok çabuk oluyordu ve hiçbir şeye engel olamıyordum. Olaylar benden bağımsız gelişiyordu.

Balkona çıkarak kararmış havaya baktım. Ilıktı, üşütmeyen bir rüzgar vardı. Derin bir nefes alıp gözlerimi sımsıkı kapattım. Bakışlarımı yıldızlara çevirdim. Ölen ruhların yıldız olduğuna inandırmıştım kendimi. Yıldızlara bakıp hangisinin babamın olduğunu düşündüm. Annemin yanında mıdır? Oradan beni görüyor mudur? Ne kadar acı çektiğimi biliyor mudur?

Omzuma hafifçe bir bırakıldığında arkamı döndüm ve Ömer'e baktım. Bana şal getirmişti. "Hava güzel olabilir ama hasta olmanı istemiyorum," dedi. Yüzü sertti. Hala kavganın tesiri vardı üzerimizde.

"Küçükken hayal kurar mıydın?" Ömer'e baktım. Küçük bir Ömer'in ortalarda koşturduğunu düşündüm. Omzunu silkti ve uzaklara bakmaya başladı. Gözleri mavinin en güzel tonuydu.

"Kurardım," dedi. "Peki ya sen?" Bakışlarını bana çevirdi.

"Evet, bende kurardım," diyerek itirafta bulundum. "En çokta mutlu olmanın hayalini kurardım. Mutluluk şu yıldızlar kadar uzak artık bana."

"Yeniden Mutlu olabilirsin İrem, bu eziyeti sen kendine yapıyorsun. Sanki mutlu olamazmışsın gibi davranıyorsun. Yapma."

"Çünkü Mutlu olmayı hak etmiyorum Ömer," dedim.

"Kendine bunu yapma İrem, yapma. Hak ediyorsun, en çok sen hak ediyorsun."

Bakışlarımı tekrar yıldızlara çevirdim. Babamın orada olduğuna ve beni izlediğini biliyordum. Beni hiç sevmeyen babamın hala acısını hissediyordum, üzülüyordum.

"Hak etmiyorum işte." Omzumu silkerek Ömer'e baktım. O da bana bakıyormuş, gözlerimiz buluştuğunda karanlığın vermiş olduğu cesaretle gözlerinin içine baktım.

"Kaplan gibi gözüksen de aslında kedisin İrem," bana yaklaşmaya başladığında geri geri yürümeye başladım. Sırtım duvara değdiğinde Ömer'e baktım. Ellerindeki iki yana koyarak beni kolları arasında sıkıştırdı.

"Ne yapıyorsun?"

"Farkında değilsin değil mi? Kendinin farkında değilsin. Ne kadar güzel olduğunun, insanlardan soyutlanmaya çalıştığın halde dikkat çektiğinin farkında değil misin? Güzelsin. Seksinin. Ama anlamadığım bir şekilde kendinden nefret ediyorsun."

Nefesimi tutmuş bir şekilde Ömer'e bakıyordum. Gözleri koyulaşmıştı. Nefesini yüzüme çarpıyordu. Kokusu vanilya ve sigara karışımıydı. Beni büyülüyordu. İyice yaklaşarak dudağımın tam yanına minik bir öpücük kondurdu. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Kalbim hızla atmaya başlamıştı.
Bana gülümseyerek baktı. Bu hallerim ona komik gelmiş olmalıydı. Utanarak başımı önüme eğdim.

Karanlık bütün günahları örtüyordu.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin