BP- 71

1.9K 78 7
                                    

"Ömer yapma dur! bırak," sesim gürültülü barda duyulmuyordu bile ama olduğum yerde çırpınmaya devam ediyordum. Biraz daha devam ederse adamı öldürebilirdi. Kavgayı Ömer başlatmıştı ama kendini haklı gördüğü için adamı şu an dövüyordu. Bayağı alkollüydü, sanrım içkinin de etkisi vardı. Son günlerde fazlasıyla sarhoş olup etrafına zarar veriyordu. Beni bahise koyduğundan beri ona olan güvenim yerle bir olmuştu. Sonuna kadar güvendiğim, yanında iyi olduğum ve yaralarımı sardığım adamı kaybediyordum. Bu gerçekten de berbat bir duyguydu. Kendimden, ondan ve yaşadığım her şeyden nefret ediyordum. Beni zorla peşinde sürüklüyordu.

Ömer'i zar zor tutup ayırdıklarında adamın yerde öylece yattığını gördüm, yüzü kandan gözükmüyordu. Telaşla adama doğru koşarken Ömer belimden kavrayarak durdurdu. "Gidiyoruz," her zaman ki gibi beni sürüklemeye başladığında gitmemek için direndim.

"Adam ne halde? Neden yaptın bunu Ömer?"

Kolumu sıkarak beni kendisine çevirdi ve dişlerinin arasından, "beni sinir etti ve yaptım ayrıca sana hesap mı vereceğim."

"Abi adam ölmüş."

Duyduğum sesle donarak bize doğru koşan adama baktım. Adam ölmüş müydü? Ömer'in yüzünde hiçbir duygu kıpırtısı olmadı, soğukkanlı bir şekilde bakıyordu.

"Ortadan kaldırın, kimse görmedi," diyerek elini belime koydu. Yüzündeki ve ellerinde ki yaralar hiç kapanmıyordu, her gün bir yenisi ekleniyordu.

"Bir insanın canını aldın Ömer, bunu neden yaptın?" bedenim korkuyla titriyordu. Elini belime bastırarak yürütmeye devam etti. Eğer eli belimde olmasa her an ayaklarımın üzerine çökebilirdim. Düşündükçe kötü oluyordum.

"Sana ne! Biraz daha konuşursan senide öldürürüm," dediğinde onu umursamadım bile.

"Bu sen değilsin Ömer, bu sen değilsin. Seni böyle tanımadım ben." Sesim soğuk çıkıyordu. Aklım hala ölen adamdaydı.

"Dünya bir pislikten daha kurtuldu."

Arabaya gelerek kendi tarafına hızla geçti. "İlla öldürmek zorunda mıydın ya?" kendi tarafıma geçerek oturmuş ve kemerimi bağlamıştım. Acaba ailesi var mıydı, onu evde bekleyen bir karısı veya çocukları var mıydı? Ne olursa olsun ölmeyi hak etmemişti.

"Artık bu konuyu kapatalım."

Ellerimi kavuşturarak yola bakmaya başladım. Normal bir hızla ilerliyorduk. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Kafayı yemek üzereydim, çıldırmama az kalmıştı.Soluğum hızlanmaya başladığında camı açarak başımı hafifçe çıkardım ve gözlerimi kapatarak sakinleşmeye çalıştım.

"İyi misin?" Ömer'in sorusunu dikkate almadan başımı dışarıda tutmaya devam ettim. İyi değilim diye bağırmak istedim. Lanet olsun ki değilim. Beni parçalara ayırıp nasıl iyi olmamı bekliyorsun demek istedim ama kelimeler boğazımda düğüm oldu ve konuşamadım. Hiçbir şey söyleyemedim.

Çok mu şey istemiştim ya? Ben ondan sadece beni sevmesini istemiştim. Şimdi karşıma geçmiş iyi misin diye soruyor. Nasıl olabilirim? Kendimi işi bitince kenara atılmış bir eşya gibi hissediyordum.

"İrem iyi misin?" Eli omzuma dokunduğunda bir ürperdi geçti içimden. Bana dokunmasını özlemiştim. Gözlerimi tekrar sımsıkı kapattığımda bir sürü elini hissetmeye çalıştım. Başımı olumlu anlamda sallayarak geri çekildim. Camı kapatarak kendime gelmeye çalıştım.

"Ne oldu?"

"Sadece nefes alamıyormuşum gibi hissettim ama şimdi iyiyim."

Bana dikkatlice baktığında gözlerimi kaçırdım. Midem bulanmaya başladığında bir an önce eve gidip dinlenmeyi umdum.

Eve geldiğimizde kapıda bekleyen üç tane siyah arabayla karşılaştık. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi kıstım. "Neler oluyor?" Ömer'de dikkat kesilmiş bir şekilde arabalara baktı.

Telefonunu cebinden çıkararak birini aradı. "Bizim eve dört araba dolusu adam gönder, bir şey dönüyor ortada," her zaman ki gibi karşıdan cevap beklemeden kapattığında korkuyla Ömer'e baktım. Artık bir şeylerin olmasını istemiyordum. "Sen arabada bekle," diyerek arabadan indi. Dikkat kesilerek Ömer'e baktım.

Saçları dağılmış, tişörtünün arkası kırışmıştı, alkolün etkisi geçmiş gibi görünüyordu. Adamların önünde kasılarak durduğunda kalbim korkuyla tekledi. Bir şey olmasından deli gibi korkuyordum. On dakika sonra Ömer'in emri üzerine dört araba dolu adam gelmiş ve arabadan inmişlerdi.

"Ömer Vural seni görmek güzel," Ömer'in dövüştüğü adamı görünce yüzümü tiksintiyle buruşturdum. "Şimdi bana vermek istediğin kızı almaya geldik."

Ömer yüzünü gevşeterek adama baktı. "Kazanırsan demiştim, bunu anlamak bu kadar mı zor?"

"Ama ben o kızı istiyorum," adam gevşekçe konuşmaya devam ediyordu. Midem bulanmaya başladığında başımı dizlerime dayadım. Konuşmalarını zar zor duyabiliyordum.

"Benim olanı alman zor," dediğinde başımı dizimden kaldırdım.

"İyi bir fiyatta anlaşabiliriz."

Ömer adamın yüzüne sert bir yumruk indirdiğinde yumruğun şiddetini ben bile hissetmiştim. Tırnaklarımı avuçlarıma bastırarak izlemeye devam ettim. Adam burnunu tutarak Ömer'e baktı, beklemediği bir anda olmuştu.

Sonra iki tarafın adamları silahları çıkartıp çatışmaya başladıklarında kulaklarımı tıkadım. Biri sürücü koltuğun kapısını açtığında korkuyla yerimde kıpırdandım.

Buğra'yı görünce rahatlayıp gevşedim. Her yerden kurtarıcı gibi çıkıyordu.

"Seni götürmeye geldim fıstık," kıkırdayarak Buğra'ya baktım. Sonra Ömer'in burada kalacağını düşünerek bir korku sardı bedenimi.

"Ömer ne olacak?" Endişeyle Buğra'ya baktım.

"O kendini korur, önemli olan sensin," dediğinde hala Ömer'e bakıyordum. Gitmek istemedim. Ne olursa olsun onu burada bırakmak istemedim. Yanında olmak istiyordum. Beraber olmak.

"Buğra ben gitmek istemiyorum."

Buğra bana şaşkınlıkla baktığında ağlamaya başlamıştım. "Onu burada bırakamam," dediğimde sesim titredi ve dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Sen gerçekten de seviyorsun," dediğinde bana şaşkınlık bakıyordu. Başımı evet anlamında salladığımda bana şaşkınlıkla bakmaya devam ediyordu.

"Bir şey olmaz değil mi?" diye sorduğumda elimi sımsıkı kavradığında güç vermek ister gibi sıktı.

"Olmayacak söz veriyorum. Ben senin yanındayım hep," dediğinde bende Buğra'nın elini sıktım. Sonra sessizce arabayı çalıştırdı ve oradan ayrıldık.

Ömer'i deli gibi seviyordum. Her ne yapmış olursa olsun onu seviyordum.

Bir evin önünde durduğumuzda arabadan indim. Eve doğru ilerledim. "Burayı da kendi evinmiş gibi görebilirsin," dediğinde ona kocaman gülerek başımı salladım.

"Teşekkür ederim."

"Önemli değil fıstık," diyerek yanağımı sıktığı

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin