BP- 23

4.6K 190 4
                                    

Y/N: Yazım hatası, anlam bızukluğı olabilir.
Multimedia: Bela Sokağı için yapılan bir çalışma var.
Playist: Duman- Bekle Dedi Gitti.
İyi okumalar.

Uyandığım da kendime gelebilmek için banyoya girdim. Yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra aynada ki yansımamla karşılaştım. Utançtan bir kez daha kızardım. Dün gece planlanan bir şey olmamıştı, her şey benim kontrolümün dışında gerçekleşmişti. Havluyu kenara bırakarak banyondan çıktım. Sarp'la karşılaşmak istemiyordum. Battaniyeyi katladım, dün geceden kalan sandviçi alarak mutfağa ilerledim. Temiz bir bardak bularak su içmek için surahiye yöneldiğim sıra da biri belimden tutarak kendine yasladı ve yanağıma öpücük kondurdu. Beklemediğin bir şeydi ve öylece durdum. Sarp ellerini belimden çözerek yanıma geçti. "Günaydın." Yüzü gülüyordu. Üzerinde beyaz, kısa kollu bir tişört ve siyah pijaması vardı. Bende gülümsemeye çalıştım. Fazla yakın davranıyordu. Aramızda bir şeyin olması imkansızdı. Islık çalarak buzdolabına yöneldi, kapağı açarak bir şeyler çıkardı. Onu anlamsızca izliyordum. Bana arada bakıyor ve sırıtıyordu. Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde sadece bakıyordum. "Rahat uyudun mu?" Tabakları da yerleştirerek sandalyeye oturdu.

"Evet, uyudum." Yalan söylemek hiç hoşuma gitmezdi. Dün gece çok zor geçmişti. Uykum sürekli kabuslarla bölünmüştü.

"Yesene?" Başıyla masayı işaret etti. Masaya göz attım. Güzel bir kahvaltı hazırlamıştı ama canım istemiyordu. Şu an ihtiyacım olan tek şey sert bir kahveydi. Su ısıtıcısına su koyarak kahveyi bardağa boşalttım.

Kahve dolu bardağımı alarak Sarp'ın karşısına geçerek oturdum. "Bir şey mi oldu?" Gözlerimi bardağından çekerek Sarp'a baktım.

"Hayır." Göz göze geldiğimiz de, gözlerimi kaçırmamak için direndim.

"Sanki bir şey olmuş gibi?" Elini elime koyduğunda ürperdim. Çekmek istediğim halde elimi bırakmamıştı.

"Sarp ne yapıyorsun?" Elimi bıraktığında ayağa kalktım. Böyle şeylere alışık değildim. Salona geçerek eşyalarımı topladım.

"Ne oldu? Dün gece altımda böyle demiyordun? İlk öpüşmek isteyen sendin."

Olduğum yerde durdum. Donmuş bir şekilde Sarp'ın dediklerini dinliyordum. Bir kez daha sırtımdan vurulmuştum. Yüzümü hayal kırıklığıyla buruşturdum. Ne bir adım atabiliyor ne de konuşabiliyordum. Gururum bir kez daha kırıldı. Bir kez daha paramparça olmuştum. Yavaşça Sarp'a döndüğümde bana bakıyordu. Gözlerim dolmuştu, buradan bir an önce çıkmam gerekiyordu. Kapıya doğru yöneldim. Sarp kolumdan tutarak durdurdu. "İrem, öyle demek istemedim." Sert bir şekilde kolumu çekerek kapıyı açtım. Hızlıca dışarı çıkarak yürümeye başladım. Başladığım yere geri dönmüştüm. Yine yalnız ve tek başımaydım. Yine sokakta tek başıma kalmıştım. Yanağıma düşen sıcak göz yaşı damlasını sildim. Bu durumlara artık alışmam gerekmiyor muydu? Cebimden telefonumu çıkararak açma tuşuna bastım. Şarjı bitmişti. Telefonumu kotumun cebine tekrar koyarak etrafıma bakındım. Telefon kulübesi arayacaktım. Şu an gidecek bir yerim yoktu. Artık Pınar'ı aramalı ve ondan yardım istemeliydim.

Uzunca bir süre sadece telefon kulübesi aramak için yürüdüm. En son bulduğumda yorgunluktan ölmek üzereydim. Pınar'ın açmasını umarak aradım. Birkaç çalıştan sonra açtı. "Alo Pınar benim, İrem." Biraz duraklayarak anlamasını bekledim.

"İrem niye kendi numarandan aramıyorsun? Başına bir şey mi geldi? İyi misin?" Gözlerimi devirerek durmasını bekledim. Beklediğim tepki tam olarak buydu.

"Pınar bunları sen beni almaya geldiğinde konuşsak?" Telefonda anlatarak zaman kaybetmek istemiyordum. Fazlasıyla yorgun ve üşümüş haldeydim.

"Tamam hemen geliyorum. Şimdi bana çevrendeki şeyleri tarif et."

Kaldıramda oturmuş çevreme boş boş bakınıyordum, tam umudumu kestiğim sırada önümde bir araba durdu. Arabanın kapısını açarak Pınar'ın yanına oturdum. Başımı cama yasladım, yorulmuştum. Hava kararmak üzereydi.

"Seni bulmak zor oldu." Yorgun bakışlarımı Pınar'a çevirdim. Ne olursa olsun yanımda duran tek kişiydi. Ondan uzak davranmama rağmen geri döndüğümde aynı sıcak kucağıyla karşılaşabiliyordum. Beni bırakmıyordu. Yaptıklarımı yüzüme vurmuyordu. Gerçek bir dost.

Vicdan azabı kalbimi ele geçirdiğinde yutkundum. Kötü bir arkadaştım. Pınar bu arkadaşlığa her şeyini verirken ben hiçbir şey yapmıyordum. Çevremde ki herkese zarar veriyordum.

Pınar elimi kavrayarak sıktı. Hala güç verdiğini hissediyordum. Bende ona gülümsemeye çalıştım. Ne olursa olsun hala gülümseyebiliyordum.

Pınar'ın evine geldiğimizde bana bir oda verildi. En son babamla kavga ederek evden hiçbir şey almadan çekip gitmiştim. Tülin teyze beni sevecenlikle karşılamıştı. Birkaç burada kalmama izin verdiler. Eskiden daha sık gelirdim. Her zamanki odam hazırdı. Pınar'la oyunlar oynardık. Her zaman baba olmak isterdim. Her zaman mızıkçılık yapar, oyunu bozardım.

Değişik bir çocuktum.

Her şeyim elimden alındığı için kendimi garip hissediyordum. Kafama göre hareket ediyor, herkesi sinir ediyordum. Gariptir ki bunları yapmak hoşuma gidiyordu.

Banyo yaparak kendime gelmeye çalıştım. Üzerimde Pınar'ın giysilerini giyerek aşağı, yemeğe indim. Pınar'ın kıyafetleri fazla süslüydü. Kendim gibi hissedemiyordum. Sofraya oturduğumuz da alışık olmadığım bir durumla daha karşılaştım, çok fazla aile ortamı vardı. Kendimi bir süre sonra soyutlanmış gibi hissettim.

Pınar'ın ailesini seviyordum. Bana çok fazla ilgili ve yakın davranıyorlardı. İşte tam olarak da sorun bu. Birilerinin bana ilgili davranması huzursuzluk veriyordu. Kendi ailemden göremediğim bir şeyi bir başkasının vermesi canımı acıtıyordu.

--

Yemekten sonra odaya çıktık. Her şeyi anlatmam için başımın etini yiyeceğini biliyordum. Üzerine değiştirerek yanıma geldi. Bir süre susarak karşıma oturdu. Bakışlarından, hareketlerinden neler olduğunu sormak için can attığını görebiliyordum. Onun bu hallerini gülümseyerek ve belli etmemeye çalışarak izledim.

"İrem?" Bana dudağını dişleyerek baktı. Anlamamışım gibi tek kaşımı havaya kaldırdım.

"Neden evden ayrıldın ve kimleydin?" Ömer dışında olduğu için sevinmiş gibiydi. Kendimi kapatmamı istemiyordu.

"Babamla kavga ettik. Bende o sinirle evden ayrldım. Boğazımı temizleyerek konunun buraa bitmesini umdum.

"Tamam, kimde kaldın?" Bana sabırsızlıkla baktı. Söylemek istemiyordum çünkü tepkisinden korkuyordum.
Bir süre karşılıklı bakıştık. "Hadi! Yoksa yeni birini mi buldun?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Kim?"

"Sarp." Bir an durdu, gözlerimi kapatmak ve vereceği tepkiyi görmek istemiyordum. Öylece bana baktı ve sonra çığlık attı. Kaşlarını çatarak Pınar'a baktım.

"Ne bağırıyorsun ya?"

"Ne dediğinin farkında mısın?" Sarp ya, Sarp dedin! Seni kaçıran ve günlerce işkence eden şerefsiz." Dudağımı dişledim. Her şeyin farkındaydım ve bu yaptığımın affı yoktu. Birde bunun üzerine Pınar'ın haklı olması her fırsatta konuşacağı anlamına geliyordu.

"Her şey aniden gelişti." Pınar ayağa kalkarak odada tur atmaya başlamıştı.

"Benden özür diledi, öyle biri değilmiş," dedim. Pınar büyümüş gözlerle bana baktı.

"Ya İrem o bir psikopat, uzak durmalısın ondan." Başımı sallayarak onayladım. Zaten iyi bir şey yaptığımı düşünmüyordum. Pişman olmuştum. Ne yazik ki pişmanlıklar geri alınmıyor.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin