Playist: Tom Odell - Another Love
En baştan başlamak, yeniden başlamak, düşüp ve kalkamaya çalışmak her seferinde zor oluyor. Dar ağacına asılmış ve bana bakan onca kinle dolu insana bakıyormuşum gibi. Birileri beni paramparça ediyor ve hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Nefesim kesilirken, ben onsuz nefes alamazken o gülüp eğleniyor. Kendimi karanlık bir kuyuya kilitlediğimde onun ışığıyla yeniden doğacağımı düşündüğüm de aptallık ettiğimin farkına varmalıydım. Ne zaman güneşli günler olsa hayatımda sonrası fırtına veya kasırgaya dönüşüyor. Her bir hücrem parçalanırken aklım hala ona doyasıya sarılmakta. Sanki beni kırmamış, incitmemiş, yıpratmamış gibi ondan beklediğim tek ve son şey bana gerçekten sımsıkı sarılmasıydı.
Hayallerim enkazların altında can alırken, yüksek katlı bir binanın en üst tepesinden geri de bıraktığım enkazlara bakıyorum.
Onsuz uyuyamıyorum. Onsuz gülemiyorum. Onsuz nefes alamıyorum.
Peki bunu o fark ediyor mu?
Onun umurunda bile değilim. Düşündüğü şey ben değilim. Hala neden onun yanında durduğumu sorduğum da kendime nerede olmam gerektiğini bilemedim. Eğer bu evden ayrılırsam daha kötü olacağımı da biliyorum. Çünkü alışmıştım. Onu her gün görmeye, ona her gün bakmaya, ona her gün sarılmaya alışmıştım. Onun hakkında hemen hemen her şeyi biliyordum. Biz bir bütün olabilirdik. Büyük bir buz kütlesinin parçalanmış parçalarıydık artık. Dağılmıştık. Yok olmuştuk. Yine en fazla zararı gören ben olmuştum. Yine ben yıkılmıştım.
Çıldırmak üzereydim.
Şu an bu odadan çıkıp yanına gitmek ve ellerini sımsıkı kavrayıp neden diye bağırmak istiyordum. Neden beni sevmedin?
Ellerine tutunsam ve ağlayarak beni neden sevmedin diye bağırsam beni sever miydi? Ellerimi sımsıkı tutup sarılır mıydı? Bende seni seviyordum der miydi? Her şeyi geri de bırakalım der miydi?
Demezdi.
Bana sadece boş boş bakar ve ellerimi ittirerek benden uzaklaşırdı. Beni yanında istemiyordu. Beni artık hayatında istemiyordu.
Canım yanıyor.
Hak etmiyor muydum gerçekten? Mutlu olmayı hak etmiyor muydum? Ne yapmıştım? Ne yapmıştım da bu haldeydim? Ne olmuştu da bu kadar boşluğa düşmüştüm?
Beni ittirerek duvara çarpmama sebep olmuştu. Neden o an canımı yakmak istedi? Neden beni o an kırmak istedi? Paramparça oluşumu göstermemek için direnmiştim. Yüzümdeki o kırık ifadeyi göstermemek için kendimle savaşmıştım. O yüzündeki iğrenirmişcesine ifade gözlerimin önünde canlandı. Beni istememesi canımı yakıyordu. Benden nefret etmesini istemiyordum. Eski günlerimize dönmek istiyordum. Eskiden nasılsak şimdi de öyle olmak istiyordum.
Bu kadar zor olmamalıydı. Bu kadar kolay bitmemeliydi. Bana verdiği onca söze ne olmuştu? Ona güvenmiştim. Gözlerim dolmaya başladığında yutkunamadım. Ona gerçekten de güvenmiştim. Güvenimi kıran biri daha. Beni o kuyuya geri sokan biri daha. ruhumu bir kafese yeniden kilitledim. Anahtarın onda olacağını düşünmüştüm. Beni serbest bırakabileceğine inanmıştım. Buna beni inandırmıştı. Güzel gülüyordu. Çok güzel bakıyordu. Çok güzel sarılıyordu. Çok güzel dokunuyordu.
Başım dönüyordu.
Odamın kapısı açıldığında gözlerimi silerek burnumu çektim. Kimin geldiğini görmek için başımı çevirdiğimde Ömer'i gördüm. Bana bakmadan odaya girdi ve tişörtü sıvayarak üzerinden çıkardı ve bir kenara attı, dolabı açarak yeni bir tişört çıkardı ve üzerine geçirdi.
"Hazırlan! Gerçek Ömer'le tanışmaya gideceksin," dedi. Sesi çok fazla soğuk çıkmıştı.
"Gelmek istemiyorum," sesimi bende onun gibi soğuk tutmaya çalışmıştım.
Bana sinirle dönerek elini yumruk yaptı ve sağ gözü seğirdi dişlerini sıktığını belli eden çene kasları gerildi. "Geleceksin!"
"Bana emir veremezsin," başım döndüğü halde ayakta kalmaya devam ediyordum. Gitmek istemiyordum. Sinirle bana doğru geldiğinde kolumu kavradı, küçük bir çığlığımı engelleyemedim. Ayağım takılarak yere kapaklandığım da daha sert bir şekilde kolumu tutarak ayağa kaldırdı. "Canımı yakıyorsun."
"Bana ne!" Sesi o kadar soğuk çıkıyordu ki bir an afalladım. Ömer'i değiştiren bu kadar ne olmuştu böyle?
Merdivenlerden hızla inerek beni öylece arabaya kadar götürüp koltuğa doğru ittirdi. Kapıyı yüzüme kapatarak kendi tarafına geçti. Arabayı acı bir frenle döndürdü, kemerimi bağlayarak sıkıca tutundum. Bu sefer korkmamıştım. Çünkü ölmekten korkmuyordum. Bize doğru son hızla gelen bir arabayla çarpışabilirdik. O an sadece ona biraz daha fazla sarılmadığım için pişman olurdum. Kokusunu biraz daha içime çekmediğim için üzülürdüm. Aklımdan başka bir şey geçmezdi.
"Nereye gidiyoruz?" Bir an kendimi tutamayıp sorduğum da bana cevap vermedi. "Ömer neden benden nefret ediyorsun? Ben sana ne yaptım?"
Her zaman ki gibi alkollü olduğu belliydi. Bir süre aramızda sessizlik oluştu.
Ben sana ne yaptım?
Aklıma bu soru takıldığında Ömer'in kaşlarının çatıldığını fark ettim. Dişlerimi sıkarak ağlamamak için durdum. Hala aynı hızla arabayı sürmeye devam ediyordu. Başımı başka bir yöne çevirdiğimde görmemezlik gelmesi canımı daha fazla yaktı.
Onu seviyordum.
Aşk herhangi bir duygu değilmiş. Aşk herkese rastlamazmış. Aşk acıtırmış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Parçaları
ספרות נוערMutlu Olmayı Hak Etmeyenlerin Hikayesi Buz Parçaları Serisi- I 2014 Kapak Yapımı: @GlbayramON