BP- 29

4.2K 176 4
                                    

Y/N: Bela Sokağı 2 şu an sadece prolog bölümüyle yayında. Birinci kitabın bitmesine daha çok olmasına rağmen
ikiyi yayınladım. Yani Bela Sokağı'nın ikinci kitabı da olacak. Bu arada aldığım mesajlara göre herkes İrem'in ne kadar salak olduğundan bahsediyor ve bu mesajlar beni gülümsetiyor. Yazmak istediğim karakter tam olarak bu olmasa da duyguları karşı tarafa aktarabilmek benim için çok güzel. İrem bazı konularda salak olabilir ya da saf ya da kararsız ... ama çok şey yaşamış biri ve çok yorgun. Ne yapacağını bilmiyor, ne yöne gideceğini, kimden yardım isteyeceğini bilmiyor. Tutunduğu hiçbir dal yok. Bunu da unutmayın diye dedim. Okuyan ve mesajlara cevap veren herkese çok teşekkür ederim.
İyi okumalar!
Multimedia: Bela Sokağı 2'nin kapağı var. Kapak Yapımı: glbayramON ait.
Playist: Coldplay - Hymn For The Weekend.


Aradan geçen sayısız günlerden sonra beklemeyi bıraktım. Gelen giden yoktu. Kutay'la konuşmak, odadan dışarı çıkmak ya da bir şeyler yemek istemiyordum. Düşündüğüm ya da istediğim tek bir şey vardı. Ruhum çürüyordu. Yok oluyordum. Kaldığım oda, rutubetli duvarlar, hastaların çığlıkları her şey üzerime geliyordu. Son iki gündür verilen ilaçları içmeye başlamıştım. Yan etkileri var mıydı, duyduğum şeyler gerçek miydi bilmiyorum ama iyi hissetmemi sağlamıyordu. Beynimi uyuşturması için ilaçları içmek istiyordum. Yıkanma sırası bana geldiği halde kabul etmeyerek odadan dışarı çıkmamıştım. Uyumuyordum. Bir hemşire odaya girdi. Yatağımda kıvrılmış, öylece yatıyordum.

"İrem çıkıyorsun. Hadi hazırlan," dediğini duydum. Hayal olabileceğini tahmin ederek yerimden kıpırdamadım. Kötü bir rüya olabilirdi.
"İrem, duydun mu beni?" Omzumu sarstı. Hala inanmayarak yatmaya devam ediyordum. Buradan hiçbir zaman çıkamayacaktım. Pınar sadece beni bir süre oyalamak istemişti. Ona az kalsın inanıyordum. "Eşyalarını topla arkadaşların bekliyor," diyerek odadan çıktı. Başım ağrıyordu ve hayal olup olmasından korkuyordum. Yerimden kalkarak cama doğru ilerledim ve her zaman baktığım manzaraya bakıyordum ve aşağıda bir kıpırdanma oldu. Her zamanki oturduğum banka bu sefer Pınar, Onur, Ömer ve Kıraç vardı. Pınar el sallayarak ve yerinde zıplayarak bana bakıyordu. Ömer bankın tepesinde oturmuş, her zamanki gibi sigara içiyordu. Onur'da Pınar'a katılarak el sallamaya başladı. Kıraç uzun bir palto giymiş ve ellerini cebine koymuş sadece bakıyordu.

Gerçekti!

Hızla camdan uzaklaşarak, eşyalarımın durduğu dolaba doğru ilerledim. Üzerimdeki hastane kıyafetini çıkarak kendi kıyafetlerimi giydim ve hızla aşağıya doğru koştum. Kapıyı açarak bahçeye çıktım ve dördünün de orada bana baktığını görünce koştum. Pınar ve Onur'la sımsıkı sarıldım.

"Sümüklü çok özledim seni! Sonunda kurtuldun," dedi Pınar.

"Beni buradan kurtardığınız için teşekkür ederim," dedim. Çok uzun zaman olmuştu ve artık buradan kurtuluyordum. "Biz değil Ömer halletti," dedi Onur. Sarılmayı bırakarak Ömer'e doğru ilerledim. Sigarasından derin bir nefesi alıp yere attı ve banktan inerek üzerine bastı. Daha sonra yanıma gelerek sarıldı. Kokusunu, gözlerini, bakışını, sigara tutuşunu, kısaca her şeyini özlemiştim. Benden ayrılarak saçlarımı dağıttı.

Kıraç'a baktığımda bana sadece gülümsedi ve önümden geçerek, gitti. "Sizi arabada bekliyorum," dedi. Pınar'a ne oluyor bakışı attım ama onunda bilmediği belliydi. Ömer sinirle soludu." Artist, elimde kalacak. Sinirlerimi zorlamasın," dedi.

"Ömer sakin olmalısın," diyebildim. Kavga çıkmasını ve ortamın gerilmesini istemiyordum. Aman boş ver der gibi omzunu silkti.

Pınar, "Hadi daha neyi bekliyoruz? İrem'e güzel bir yemek yedirelim ve alışveriş yapalım!" dedi. Herkesten hayır anlamında nidalar yükseldi. Onun bu hareketlerini dahi özlemiştim. "Tamam ya, ne kızıyorsunuz, belki birkaç mağaza bakarız diye şey etmiştim," dedi. Hala alışveriş derdindeydi. Onur Pınar'ın koluna girerek önden yürüttü. Onların bu komik haline bakarak güldüm. Ömer'le yalnız kalabilmiştik.

"Nasılsın?" diye sordu.

"İyiyim, beni buradan kurtardığın için teşekkür ederim," dedim. Tam o sırada adımın seslenildiğini duydum ve arkamı dönerek hastane kapısında duran Kutay'a baktım. Olduğum yerde durdum ve Kutay'a doğru ilerledim. Bizimkiler durmuş ne yaptığıma bakıyorlardı. Kutay'a onu asla unutmayacağımı söylemiştim ama ilk fırsatta onu unutmuş ve az kalsın gitmek üzereydim. Ağlayarak merdivenlerden indi.

"Bana veda etmeyecek miydin?" diye sordu. Gözlerim dolmuştu ve ne diyeceğimi bilememiştim. Elini tutarak sıktım. "Neden veda etmedin bana? İrem, ben seni sevmiştim," dediğinde yaşları daha fazla tutamadım ağlamaya başladım. "Ağlama, ağlama kıyamam ben sana."

"Veda edecektim," diyebildim ama bana inanmamıştı.

"Kalbimi kırdığın için seni asla affetmeyeceğim," diyerek merdivenleri çıkamaya başladı.

"Hayr, hayır Kutay gitme. Çok özür dilerim!" diyerek bende merdivenleri tırmandım ve kolunu tuttum. Beni ittirerek elimden kurtuldu ve hastaneye girdi. Olduğum yere çökerek ağlamaya başladım. En nefret ettiğim şey birini kırmaktı ve şu an yaptığım şeyde tam olarak buydu. Ömer yanıma gelerek beni yerden kaldırdı. Yürütmeye çalışarak hastaneden dışarı tamamen çıkardı. Geri dönerek binaya ve bahçeye baktım. Kutay'a bunu yapmak istemezdim. Arabaya binerek Ömer'e yaslandım.

"İrem ağlama artık. Kaç dakikadır ağlıyorsun, kimdi o çocuk," dedi Pınar. Burnumu çektim. Bir restoranın önünde durduğumuzda indik. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu. Yüzümdeki yaşları sildim ve derin bir nefes alarak içeri girdik. Cam kenarına oturarak Ömer benim yerime sipariş verdi. Biraz toparlanmam gerekiyordu. Kutay'ın yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Onu hayal kırıklığına uğratmak istemezdim.

"Orada tanıştığım biriydi. Doğuştan kör doğmuş ve ailesi onu oraya getirmiş. Orada durmamda bana çok yardım etti," sesim titremişti, " ona söz vermiştim ama sözümü tutulmadım," diyebildim. Pınar elimi sıktı.

Ömer, "Onu ziyarete gidersin," dedi. Daha sonra gözüm Kıraç'a takıldı. Yemeğiyle oynuyordu, benimle tek bir kelime konuşmamıştı. Kafede beni bırakan o olmasına rağmen ona hiçbir dememiştim. Biraz daha oturarak kalktık.

Ömer ben ve Pınar'ı eve bıraktı daha sonra bana sımsıkı sarılarak gitti. Benim için dönmüştü. Onu gercekten özlemiştim ve gitmesini istemiyordum, ne olursa olsun bırakmasını istemiyordum. Çünkü yokluğu daha çok acıtıyordu. Arkasından baktım, eve yürüyerek eve girdim. Aysel teyze koşarak yanıma geldi ve uzun uzun sarıldık.
"Şenay Hanım'ın neden böyle bir şey yaptığını bilmiyorum," dedi.

"Benimle uğraşmayı seviyor. Ziyaretçi kabuk etmeyerek yalnız olduğumu hissettirmeye çalıştı ve başarılı da oldu. Delirmemi bekliyordu."

Pınar, "Ama seni oradan kurtardık," dedi. Ona minnetle gülümsedim.

"Peki, şimdi nerede? Çıktığımı biliyor mu?" diye sordum. Aysek Teyze kıkırdadı.

"Hayır, İtalya'ya gitti babanla döndüğünde ona sürpriz yapmış olursun," dedi.

Bende güldüm, biraz daha sohbet ederek yukarı çıktık Pınar'la odama girdiğimde her şeyin yerli yerinde olduğunu gördüm.

"Pınar sencede Kıraç'ta bir tuhaflık yok muydu?"

Omuz silkerek çantasını yere bıraktı. Bugün beraber yatacaktık. Özlemiştim.

"Olabilir ama ne bekliyorsun ki? Yanında Ömer vardı? Ömer'le birçok kez kavga ettiler. Seni üzdüğünü ve aniden ortaya çıktığını düşünüyor. Haklı," dedi. Kaşlarım çatışmıştı. Kavga etmelerini istemiyordum.

"Evet ama sonuçta Ömer'de hatasını anlayıp geri döndü," dedim.

"Hayır, İrem bak onunla konuşan bendim," dediğinde olduğum yerde durdum.

"Bu ne demek oluyor?"

"Eğer Ömer'le konuşmasaydım, senin orada olduğundan haberi olmayacaktı. Üzgünüm. Onun yanına gittiğimde kötü bir haldeydi, durumu anlattım ve hemen bütün adamlarını çağırıp hepsine emir verdi. Böyle bir şeyi yaptığı için bende ona minnet duyuyorum ama onu bir daha hayatına sokma," dedi.

Çarşafları bulmak için Aysek Teyzenin yanına gitti.

Bir an, sadece bir an benim için döndüğünü sanmıştım. Hızla yatağıma girerek başımı yastığıma gömdüm. Bu, bu olamazdı!

Ne kadar da salağım!

Ömer artık beni sevmiyordu. Ben ise hala onunla ilgili hayaller kuruyorum.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin