BP- 56

2.1K 87 14
                                    

Kollarımı sımsıkı Ömer'in boynuna doladım ve uzun bir süre öyle kaldık. "Seni çok özledim." Hala sarılmaya devam ediyorduk. Benden ayrıldığına yüzünü inceledim. Zayıflamıştı, gözlerinin çevresi daha fazla kırmızıydı. Ellerimi tereddüt ederek yanaklarına götürdüm ve okşadım. Yüzüne tekrar tekrar baktım. Her karesini ezberlemeye çalıştım. Gözlerim dolduğunda bir kez daha sarıldım. Günlerdir bu anın hayalini kuruyordum. Günlerdir ona sarılma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Şaşkınla Ömer'de bana sarıldı.

"İyi misin?" Elini belime koyduğunda yürümeye başladık. Varlığını yanımda hissetmek muhteşem bir duyguydu. İçim huzurla dolduğunda her şeyin geride kaldığını tekrarladım.

Ömer yanımdaydı. Her şey geride kalmıştı.

Her şey.

Temiz bir sayfa açabilirim artık. Yeniden Mutlu olabilirdim. Yeniden bir şeyler başarabilirdim. Üniversite sınavını kaçırmıştım ama çalışır ve seneye yeniden daha iyi bir şekilde girebilirdim. Eli elimi tuttuğunda bakışlarımız buluştu ve utanarak bakışlarımı çevirdim.

"Seni güzel bir yemeğe götüreceğim," dedi. Başımla onu onayladım. Bir restauranta geldiğimizde sandalyemi çekti. Akşam olmak üzereydi ve hava son derece güzeldi. İlk defa yaz aylarını sevdiğimi fark ettim. Normal de soğuk ve yağmurlu havaları severdim ama bu Ömer'le değişmişti. Saçlarım dağınık, üstüm paspal bir halde olduğum halde kocaman gülümseyerek bakıyordum etrafa.

Mutluydum!

Bir an içime bir kuşku düştüğünde kaşlarım çatıldı. Eğer mutlu olursam büyüsü bozulabilirdi. Mutlu olmayı hak etmiyordum.

Zihnimden şu anlık bu düşünceleri atmam gerekiyordu. Ömer'in yanındaydım. Onunlaydım ve mutlu olmam gerekiyordu.

Göz göze geldiğimizde ezbere bildiğim yüzüne kaçınca kez olduğunu saymadım ama yeniden baktım. Onu kaybetmekten deli gibi korkmuştum. Evet, belki şu an beni bırakmayacaktı ama bir gün, o korktuğum gün başıma gelecekti. Bunun farkındaydım. Beni bugüne kadar bırakmayan kimse yoktu.

"İyi misin?"

"Evet, haklıymışsın orada kalma fikri iyi değilmiş."

Çenesi gerildiğinde nefes alışverişi hızlanmıştı. Elleri yumruk olduğunda bakışlarını başka yöne çevirdi. Yerimde öylece durmuş Ömer'e bakıyordum. Bana kızabilir ya da bağırabilirdi. Bu sefer hak etmiştim. Bakışlarını bir süre sonra bana çevirdiğinde, "Sana demiştim, beni dinlemiyorsun. Her seferinde burnun dikine gidiyorsun."

"Tamam, bundan sonra sözünden çıkmam."

"İyi edersin," sesi biraz sakinleşmiş geliyordu ama hala sinirli olduğu belliydi.

Garson yanımıza yaklaştığında kendine ızgara bana salata söylemişti ve kırmızı şarap isteyerek menüyü garsona uzatmıştı. Vejetaryen olduğum için bana salata söylemek zorunda kalmıştı. Çok fazla yemek seçerdim. Garson iki tane bardak getirerek benim bardağıma şarabı doldurmak için eğildiğinde Ömer anında müdahale etti. "Sadece bana koy." Sinirle Ömer'e baktım. Garson başıyla onaylayarak Ömer'in bardağına şarabı bırakarak yanımızdan ayrıldı.

"Bende içmek istiyorum."

"Ama içemezsin."

"Nedenmiş?" Sinirle Ömer'e bakmaya devam ediyordum.

"Çünkü sana zarar veren her şeyden uzak tutacağım. Bundan sonra eline kıymık dahi batmayacak." Bir süre yüzünü inceleyerek ciddi olup olmadığına baktım.

"Ben kırılgan biri değilim." Sesim çok uzaktan geliyormuş gibi kısık çıkmıştı. Böyle davranılması beni her zaman garip hissettirmiştir. Ben narin biri de değildim.

"Bundan sonra kırılgan ol o zaman."

"Böyle bir şeyi neden yapıyorsun?" Şarabından bir yudum alarak dirseklerini masaya dayadı ve öne doğru eğildi.

"Çünkü canım böyle davranmak istiyor. Kendine haksızlık ediyordun ve buna bir dur demem gerektiğini fark ettim. Farkında değilsin ama İrem daha on sekiz yaşındasın. Genç bir kız gibi davranmıyorsun. Şu ana kaç erkeğin elini tuttun? Kaç erkekle öpüştün? Bir erkeğin hiç hayalini kurdun mu? Ya da bir erkekle beraber oldun mu?"

Dişlerimi sıkarak Ömer'e baktım. Gözlerimi kaçırmamak için direniyordum. Yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Bu konulara nasıl gelmiştik?

"Daha lafı geçtiğinde bile utanıyorsun. Hiç kendini genç kız gibi hissettin mi?"

"Hissetmem önemli değil bana bunlar hiç hissettirilmedi ki," sesim o kadar kısık çıkmıştı ki bir an ben bile duyamayacağımı düşünmüştüm.

"Saçmalama, kendini her şeyden kısıtlayan sensin. Güzelliğinin farkında bile değilsin."

Bunlar hiç sevmediğim konulardı, bütün kaslarım gerilmişti. "Lütfen, güzellik konusunu açma. Güzel değilim. İnsanlar sokakta yanımdan geçtiğinde bile yüzüme bakmıyorlar."

"Onlardan kendini çeken sensin İrem. Neden? Neden böyle bir şey yapıyorsun?"

Dişlerimi ağlamamak için sıktım. "Çünkü bundan daha önemli konularım vardı. Aynaya baktığımda güzel bir kız görmedim hiçbir zaman. Dağınık, paspal, çirkin biri vardı karşımda."

"Öz güvenin eksik. Halbuki böyle bile çok güzelsin."

Başıma yine bir ağrı girmişti. "Beni buna neden inandırmaya çalışıyorsun?"

"İnandırmak değil, farkında olmanı istiyorum. Artık oluşturduğun kabuğunu kırmanı ve dışarı çıkıp dünyayı keşfetmeni istiyorum. Her şeye baştan başlayacağız. Her şeyi tatmanı istiyorum İrem. Tabii bunları sana zarar vermeden yapacağım," dediğinde yutkundum.

"Nasıl?"

"Aklına gelebilecek her şeyi ben sana göstereceğim," dedi.

O sırada biraz önceki garson sipariş ettiğimiz yemeklerle yanımıza gelmişti. Kafam karışmıştı. Garson gittikten sonra, "böyle bir şey yapmana gerek yok."

Düzgün bir şekilde etini keserek ağzına attı ve şarabından bir yudum aldı. "Sana fikrini sormadım, ben böyle istiyorsam böyle olacak. Her şeyi sana göstermek istiyorsam gösteririm. Bitti."

Kaşlarım çatıldığında sinirle Ömer'e baktım. Sessiz bir yemekten sonra kalktık. Arabada sessizliğimizi koruyarak ilerledik. Eve girdiğimizde bir aydır burayı özlediğimi fark ettim. Kedi her zamanki gibi ayağıma dolandığında eğilip kucağıma aldım ve başını okşamaya başladım.

"Geç oldu İrem, yatmalıyız."

Belimi tutarak beni yukarıya yönlendirmeye başladığında ne olduğunu anlamamıştım. Yatak odasına geldiğimizde bana bir tişört çıkartarak kendi eşyalarını alıp odadan çıktı. Saat daha erkendi ve ben bu saatte uyuyamazdım. Üzerimi değiştirerek Ömer'i beklemeye başladım. O da eşyalarını alarak odaya girdiğinde direkt yatağa yöneldi.

"Ömer saatten haberin var mı? Ben uyuyamam bu saatte."

"Düzenli bir hayatın olmalı, o yüzden bu saatte uyumaya çalış."

Neden böyle davranıyordu hiç bilmiyordum ama hoşuma gitmemişti.

"Düzenli bir hayat mı? Ömer ne saçmalıyorsun?"

"Artık böyle, alış bunlara." Yatağa yatarak bana bakmaya başladı. Bir aydır tam bu anı beklemiştim. Onu uyurken izlemeyi özlemiştim, bana sarılmasını, elini belime yerleştirmesini... İtiraz etmeden yanına ilerledim. Büyük gelen tişörtüm çok açılmadan yatmaya çalıştım. Üzerimde Ömer'in kokusu vardı. Yatağa yatar yatmaz belimden kavrayıp kendine çekti ve çenesini boynuma soktu.

"Artık benimsin İrem. Seni kimseye vermeyeceğim. Kimse sana yaklaşamayacak. Kimse sana zarar vermeyecek. Sana sadece ben zarar veririm. Sadece ben," diyerek boynuma bir öpücük kondurdu.

İkimizde geceyi uyumaya çalışarak geçirdik çünkü ikimiz içinde erken bir saatti. Alıştığımız durumun çok dışındaydı.

Ömer'in yanındaydım. Her şey artık bitmişti.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin