Herkese iyi okumalar, yazım yanlışları olabilir.
Doktorun odasından çıktığımda başım ağrıyordu. Sık sık tekrarlıyordu bugünlerde ve bunalmıştım artık. Dışarı çıktığımda havanın iyiye gitmesi ve yazın gelmesinden dolayı canım sıkılmıştı. Yaz aylarından oldum olası nefret etmişimdir. Dünkü tanıştığım beyefendiyi tekrar görmek için bahçeye çıkmıştım. Banka oturarak onu beklemeye başladım. Hoş sohbet biriydi. İstanbul Türkçesi konuşmayı veya nazik olması hoşuma gitmişti.
"Oo Küçük Hanım sözünüzü tutmuşsunuz," diyerek yanıma oturdu.
"Sizinle konuşmak benim için bir zevk," başımla selam verdim. Saçları beyazlamış, yüzü kırışıklarla dolu adama baktım. Birbirimizin adını bilmiyorduk, gerçi öğrenmek gibi de bir amacımız yoktu.
"Benim içinde bir zevk, genç yaşta olmanıza rağmen akıllı cevaplar veriyorsunuz," dedi. Gülümseyerek başımı önüme eğdim. Utanmaktan nefret ediyordum. "Bana hayatınıza giren şu şanslı çocuktan bahsedin," dedi.
Bakışlarımı uzaklara çevirerek düşündüm. "Beyaz tenli, mavi gözlü, siyah saçlı ve son derece yakışıklı. Bakışları, gülüşü, tutuşu her şeyi ona özgü. Göz göze geldiğimizde ürperiyorum ama bu ürperme korku anlamında değil o olduğuna inanamıyorum. Bana aylarca hayal gibi, onu ilk gördüğümde yanımdan öylece geçip gitmişti ve kendimi arkasından koşmamak için zor tutmuştum. Şans ya bu onu ikinci kez parkta gördüğümde kalbim ağzımda atıyor sanmıştım. Sahiplenici biri. Beni çocukmuşum gibi koruması hoşuma gidiyor."
Adama baktığımda bastonuna dayanmış bana baktığını gördüm.
"Kızım sen bu çocuğu bayağ sevmişsin," dediğinde gözlerim doldu.
"Evet, sevdim ama bunun farkında değil. Beni bırakmasından deli gibi korkuyorum. Beni bırakmasını istemiyorum," sesim titrediği halde cümlemi tamamlayabilmiştim.
"Nereden biliyorsun bırakacağını?"
"Çünkü buradaki doktorlar her seansta bana Ömer'in bırakacağı durumunda nasıl tepki vereceğimi soruyorlar. Nasıl tepki verebilirim ki? Düşüncesi bile nefes almamı engelliyor."
Yutkunarak elimle yaşları sildim. Buraya geldiğimden beri sadece Ömer'i düşünüyordum. Beynimin yıkandığını düşünüyordum ama doğruluk payı olabilir miydi? Gerçekten de beni bıraksa ne yapardım?
İlk başlarda sadece geri dönmesini bekler ve saatlerce uyumazdım. Anılarımız gözlerimde canlanırdı. Gelmeyeceğini anladığımda ağlama evrem başlardı. Beni herkes gibi bıraktığı için onu asla affetmezdim ama bu onun umurunda bile olmazdı. Nefes alamaz, karanlığımda biraz daha boğulurdum.
Sonra?
Sonrasını bilmiyorum. Onsuz nefes alabilir miydim? Onsuz yeniden gülebilir ya da bir şeyler yapabilir miydim? Bilmiyordum.
Hiçbir şey bilmiyordum.
"Kendinizi bu kadar üzmeyin."
Adama bakarak daha fazla ağladım. "Bugüne kadar nasıl dayandınız?" sesim titrediğinde yutkundum ve adama baktım. Gerçekten de nasıl dayanmıştı? Kaybetme düşüncesi bile beni yakarken sonsuzluğa göndermek nasıl hissettiriyordur?
"İlk başlarda o kadar zorlandım ki, anlatamam onsuz yaşayamacağımı düşündüm. Yıllarca herkesin yüzünde onu aradım, bir gün çıkıp gelecekmiş gibi geldi. Evimin kapısını hiçbir zaman kitlemedim, evden hiçbir zaman ayılamadım. Komşular sağ olsun bana bakıyorlardı daha sonra beni buraya getirdiler. İçim içimi yiyor acaba şimdi gelir de beni evde bulamazsa ne düşünür diyorum kendi kendime."
Kelimeler dudaklarımda düğüm olduğunda yanağıma yeni bir damla düştü. O hiçbir zaman gelemeyecek diyemedim.
"Bana boşuna bekliyorsun, o gelmeyecek diyorlar ama ben bekliyorum işte."
Ellerimle yüzümü kapatarak uzun bir süre ağladım.
"Ama gelmeyecek," dediğimde adam hızla ayağa kalktı.
"Sende onlar gibisin. Geleck! Bırakmadı beni! Bırakmadı!" Ağlamam şiddetlendiğinde ne yapacağımı bilemedim ve öylece adama baktım. "Sende mi onlar gibi düşünüyorsun? Sende mi?"
Acı dolu haykırışı içimi parçalarken elimden sadece ağlamak geliyordu, bende ayağa kalktığımda adamın kolunu tuttum.
"Lütfen yapmayın böyle."
"Gelecek ama değil mi? Bırakmadı beni? Gelecek?"
Dudağımı dişlediğimde ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Sevdiğim insanları bir bir kaybetmiştim, tutunacak tek bir dalım kalmıştı. Adamın ne hissettiğini anlayabiliyordum ama yalan söyleyerek umut etmesini istemedim. Başımı hayır anlamında salladığımda kolumdan kurtularak beni sertçe ittirdi, daha ne olduğunu anlayamadan yerle buluşmuştum.
"Yalan söylüyorsun, kandırıyorsun beni!"
Sonrası tam bir hayal gibiydi, adamın etrafa saldırması ve tuhaf çığlıklar atması üzerine etrafı bir sürü hasta bakıcı ve hemşire sardı. Herkes seferber olup önce adamı sakinleştirmeye çalıştı, daha sonra koluna iğne saplayarak götürdüler. Hasta bakıcılardan biri kolumu kavrayıp beni yerden kaldırdığında sadece adamın yüzüne bakıyordum. Acı dolu bir ifade vardı yüzünde.
"İyi misin?" Başımı sallayıp banka doğru ilerledim ve adamın götürüşünü izledim.
"Üzgünüm, üzgünüm böyle olmasını istemezdim. Keşke onu hiçbir zaman kaybetmeseydin. Keşke sonsuza kadar çok mutlu olsaydınız. Lanet olsun, çok üzgünüm!"
Kulağımda yankı yapan acı dolu bir çığlık ve haykırış vardı. Tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim. Ağlayamıyordum artık. Donmuş biraz önceki yaşadığım şeyi düşünüyordum. Acaba bende Ömer'i kaybettiğim de böyle olur muyum? Birisi geri gelmeyecek dediğinde bende bu adam gibi çılgına dönecek miydim? Geri gelmesini bekleyecek miydim?
Başımı iki yana sallayarak düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım.
"İrem doktorun seni bekliyor," önümde bir hasta bakıcı durduğunda ifadesiz bir şekilde ona baktım ve sessizce yerimden kalktım. Ezberlediğim odaya doğru ilerledim. Yorulmuştum ve huysuzluk çıkartıp kollarımdan sürüklenmek istemiyordum.
Odaya girdiğimde doktor kağıtlara bakıyordu, direkt karşısına oturarak doktora bakmaya başladım. Bir an bile kağıtlardan bakışlarını çekmeden, "Nasılsın?" diye sordu.
"Aynı," her zamanki cevabımı vererek sıkıntıyla doktora bakmaya devam ettim.
"Biraz önceki hastayla nasıl bir iletişimin oldu?"
"Sadece konuştuk bana sevdiği ve ölen sevgilisini anlattı. Geri gelmesini bekliyorum dediğinde hayır gelmeyecek dedim."
"Neden böyle bir şey söyledin?"
"Çünkü...çünkü kendisini kandırmasını istemedim." Umut ettiğin şey gerçekleşmediğinde daha fazla kırıldığını biliyordum. Kırılmasını ya da daha sonradan üzülmesini istememiştim.
"Aynı şey senin başına gelse ve biri sana gelmeyecek dese senin tepkin nasıl olurdu?" diye sorduğunda başını kaldırdı ve göz göze geldik.
Bir süre sessiz kaldım. "Bende bağırır ve geri geleceğini söyleyerek bu tepkiyi verirdim," dedim.
"Tamam, sadece bunu merak etmiştim şimdi odana çıkabilirsin ve bir daha ki sefere dikkatli ol," dediğinde ayaklanarak hızla odadan çıktım.
Fazla mı acımasız olmuştum bilmiyorum ama o an adamın kendisini kandırmasını istememiştim. Daha sonradan üzülmesini ya da hayal kırıklığına uğramasın diye söylemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Parçaları
ספרות נוערMutlu Olmayı Hak Etmeyenlerin Hikayesi Buz Parçaları Serisi- I 2014 Kapak Yapımı: @GlbayramON