BP- 33

3.8K 172 4
                                    

Y/N: Yazım hatası olabilir, okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Bela Sokağı bu ismi ilk duyduğumda heyecanlanmıştım
çünkü ilk zamanlar Belalı Aşk olarak başladım bu kurguma, her
yıl ismi ve kurguyu beğenmeyerek değiştirdim. Şu an kafam karmakarışık olsa da en yakıştırdığım isim Buz Parçaları oldu. Umarım sizde beğenirsiniz.
İyi okumalar!

Bir haftadır okula tam gidip geliyordum ve bir sürü olaya karışmıştım. Birkaç kere müdür odasında oturup babamın gelmesini bekledim ki zaten babam o dilekçeleri imzalamaya gelmedi, bazen ben dilekçe imzaladım. Bu tür biri değildim ama benden korkmaları hoşuma gidiyordu. İlk başlarda hoşuma giden olaylar artık sıkıcılaşmıştı. Bana kafa tutmaya çalışan sahte kaba dayılar pehdahlanmıştı. Birçok olayda adımın geçmesi hoşuma gitmiyordu ama okulda ezilen sınıfını, böyle adlandırılmasını hiç sevmiyordum çünkü o sınıf kendi gücünün farkında olmayan sınıftı, karşısındaki insan anlamaz diye birçok şeyi anlatmayan insanlardı, onları yanıma alarak gayet de eğlenceli şeyler yapmaya başlamıştık. Okulda bir bölünme değil birlik oluşturmaya çalışıyordum.

İşte her şeyin başladığı o gün olaylar benim istemediğim bir boyuta ulaştı.

"İrem koş dışarıda kavga var," diyerek sınıfa bir kız girmişti. Birkaç gündür kimseyle kavga etmediğim için sınıftan çıkmayı tercih etmemeye başlamıştım. Gürültüsüz, tasasız bir okul günü geçireceğimi düşündüğüm için kendime lanet ettim. Okula gelmek zevk vermeye başlamıştı ama yine ders çalışmayı aksatıyorum.

Hızla yerimden kalkarak bahçeye doğru çıktım ve kalabalık grubunu fark ettim. Kavga ettiğim herkes daha fazla kişiyi toplayarak gelmişti. Kaşlarım çatılarak onlara baktım. Etrafıma topladığım herkes bir anda kaybolmuştu. Köşede İrem ve Onur bana korkuyla bakıyorlardı. Bu olayları bu kadar uzatmamam için beni sürekli sıkıştırıyorlardı ama onları dinlememiştim.

"Sen ezik İrem, ya şimdi bu okuldan defolup gidersin ya da burada bekleyip herkesi dövmemizi izlersin," dedi biri ortaya çıkıp. Kenarda bana korkuyla bakan ezik diye adlandırdığı kişilere baktım. Onları tehlikeye atmak istemiyordum.

"Sizin kavganız benimle onları karıştırmayın," diyerek bağırdım.

Merdivenlerden inerek onlara doğru yürümeye başladım. Buradan sağ kurtulmam mümkün değildi. Kalbim korkuyla atmaya başladı, kendime sakin ol telkinlerime başladım. Gruptaki iki, üç kişide çıkıp bana yürümeye başladılar.

Sonrası müdürün gelişi, herkesin dağılması ve konuşmak için bir grubun atıp tutmasıyla geçti. Sadece bana değil onları koruma sözü verdiğim birçok kişiyi dövmüşlerdi. Herkes konuşmak için sırayla müdürün odasına giriyor ve çıkıyordu. En sona kalmayı tercih ederek öylece yerimde oturuyordum.

En son sıra bana geldiğinde yavaşça yerimden kalkıp odaya girmek için ilerledim. Kapıyı tıklatarak içeri girdim, kapının sağ tarafında aynayla karşı karşıya geldiğimde dağılmış saçlarım, tırnak izleriyle dolu yanağımla karşılaştım. Müdürün karşısında ki koltuğa oturarak gözlerimi odaya çevirdim ve odayı incelemeye başladım. Klasik müdür odasıydı, tozlu raflar, karışık kağıtlar ve bir adet sinirle bana bakan müdür.

"İrem zaten okula gelmiyorsun gelince de kavgalar çıkartmaya başladın, bu kaçıncı kızım. Niye okula geliyorsun?" dediğinde müdüre boş boş bakışlar attım. "Okumak için geliyorsun, kızım bak bu sene son senen, iyi bir üniversiteyi kazanmanı ailen istemez miydi?" dediğinde odada olan keşfimi bırakarak müdüre baktım. Ailem kazanmamı istemez miydi? Annem isterdi ama üniversitemi kazanacağım anları görememişti. Babamın zaten umurunda değildim Şenay zaten benimle ilgilenmiyordu.

"Hayır, benimle ilgilenen bir ailem yok," dedim.

"Öyle söyleme, bak birazdan baban gelecek onunla da bazı şeyler konuşup karara varmak zorunda kalacağım. Burası özel bir okul ve pek iyi şeyler duymayacak," dedi. Babamın geleceğini duyduğum zaman heyecanlanmıştım. Benim için okula gelecekti. O an kapı tıklatılarak içeri biri girdi, kafamı çevirdiğimde babamın gelmiş olduğunu görerek ona baktım. Bir an bile bana bakmayarak odaya girdi ve müdürün elini sıktı. Bana bakmasını, halimi görmesini istedim ama bakmadı. Müdür dışarı çıkmamı istediğinde yavaşça yerimden kalkarak odadan çıktım.

Beni görmezden gelmesi canımı yakıyordu. Buraya gelmeyi her seferinde reddetmişti, benimle ilgilenmek dahi istemiyordu. Beklediğim koltuklardan birine oturarak beklemeye başladım.

Babam odadan çıktığında ayaklandım. Hızlı adımlarla okuldan çıkıyordu, ona yetişmek için bende hızlanmıştım. Okulda kavga çıkardığım için mutlu değildim ama bu kadar sinirlenmesi gereken bir durum yoktu ortada.

Arabaya binerek dışarıyı izlemeyi tercih ettim. "İrem?" dediğinde babama baktım. Babam. Kızların ilk aşkına ama benim sonsuz acıma.

"Efendim?"

"Neden böyle şeyler yaparak adımı lekeliyorsun? Taşkınlar holding'in kızı okulda kavga çıkarıyor, adam dövüyor, insan sıkıştırıyor... Bunları kendine yakıştıyor musun?" dediğinde sessizce baktım. Cevap vermemeyi tercih ettim. Düşündüğü tek şey soyadına uygun bir çocuk olmamamdı.

"Cevap ver!" diyerek bağırdı. Kılımı bile kıpırdatmadan sadece dikiş aynasında ki gözlerine baktım.

"Aynı annene benziyorsun. O da sessiz kalır ve beni çıldırtırdı!" Kan akışımın hızlandığını hissettim.

Dişlerimin arasından, "Sakın annem hakkında bir daha yorum yapma," diyerek bağırdım. Ses tonumu ayarlayamamıştım.

"Saygılı ol! Ben senin babanım," dediğin de, zihnimde milyon kez yankılandı.

Ben senin babanım...

Ben senin babanım...

Ben senin babanım...

"Hiçbir zaman hissettirmedin." Zihnimde hala aynı cümle yankılanırken, dudaklarımdan istemsizce dökülmüştü. Direksiyondaki parmakları bembeyaz olduğunda ellerini sıktığını fark ettim.

Derin bir sessizlik oldu. Eve geldiğimizde hızla eve doğru yürüdüm. Aysel Teyze kapıyı açtığında, yüzüme uzunca baktı. Merdivenleri tırmanmaya başladığımda babam da eve girmişti.

"Evden çıkmama yasağın var," dedi. Omzumu silkerek, merdivenlerden çıkmaya devam ettim. Alışık olduğum cezalardı bunlar.

Sinirle ceketimi çıkarak yere fırlattım. Odada tur atmaya başladığım sıra ayağım yakılarak yere düştüm, küçük bir çığlık atarak ayağımı ovuşturdum. Ayağım halıya takılmış olmalıydı. Yerden destek alarak ayağa kalktım ve halıyı düzelmeye çalıştım ama daha önce görmediğim bir tümsekle karşılaştım. Parkenin altında bir şey var gibiydi. Daha önce hiç farketmemiştim. Halıyı toplayarak parkeyi çıkardım ve bir kutuyla karşılaştım.

Kaşlarım çatılarak kutuyu çıkardım ve parkeyi yerine taktım. Kuyunun üzerinde altın renkli ve güzel bir yazıyla "İrem." Yazıyordu.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin