BP- 67

1.9K 81 2
                                    

Ağlamaktan sesim kısıldığında olduğum yerde titriyordum. Biri omzumu kavradığında çığlık atmaya çalışarak geri çekildim. Hava aydınlanmıştı ama dün akşamın etkisi vardı üzerimde.

"İrem?" Viski kokusu burnuma çarptığında yüzümü buruşturdum. Midem bulanıyordu ve her an kusabilecekmişim gibi hissediyordum. "Gözlerin kan çanağına dönmüş," dediğinde gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. "Neler oldu İrem?" diye sorduğunda bayılacakmışım gibi hissediyordum. Beni kaldırdığında başım dönerek Ömer'e tutundum.

"Neden ağladın?"

"Karanlık fobim vardı birde üzerine gök gürültüsü eklenince ne yapacağımı bilemedim, çok korktum Ömer," dediğimde bana sadece baktı ve beni yatağa taşıyarak yatırdı. Sonra hiçbir şey demeden çıkıp gitti. Gitti. Arkasından bakarak öylece kaldım. Yağmur hala yağmaya devam ediyordu.

Her aklıma düştüğünde hücrelerimi dahi acıtırken, yine hatrıma bir buse kondurdun diye gülümsedim. Sahi, ruhumu nasıl esir aldın?

Neden böyle garip davranıyordu bir fikrim yoktu ama canım çok yanıyordu. Gözlerim yorgunlukla kapandığında sadece uyumayı diledim.

Başımda bir ağrıyla kalktığımda yerimde doğrularak Ömer'i bulma umuduyla aşağıya indim. Koltukta oturmuş elinde kristal bir bardak ve kehribar rengi içkisi parlıyordu. Akşam olduğuna göre tam bir gündür uyuyordum. Başımı tutarak Ömer'in önünde durdum.

"Ömer?" Önüne Ecrin'in fotoğraflarını koymuş onlara bakıyordu. İfadesiz bir suratla Ömer'e baktım.

"Öldü İrem, o artık öldü. Artık yok. Anlayabiliyor musun?" Sesi titrediğinde hala ona ifadesiz bir suratla bakıyordum. Ne diyebileceğimi bilmiyordum. Evet, Ecrin'i kaybettiği için bir yıkım yaşayabilirdi ama en azından beni de düşünmeliydi. Her ne kadar duygularımı hep ikinci plana atsam da benimde duygularım vardı, benimde bir gururum vardı.

"Ömer iyi bir insan değilim, biliyorum. Kusurlarım da var, bunu da biliyorum. Ama hiçbir zaman bile istiye seni kırmadım. Hiç yalan söylemedim. Seni hiç kandırmadım. Şimdi karşıma geçmiş bana Ecrin'i mi anlatıyorsun? Kendimi senin yerine koyuyorum ve seni anlayabilirim ama olmaz bu kadarı da fazla. Farkında değil misin?" duraklayarak Ömer'e baktım. Haftalardır içimde tuttuğum zehri dışarı atmak istiyordum. "Seni seviyorum ve gözümün önünde bir başka kız için ağlaman, üzülmen beni ne kadar bitiriyor," diyerek hızla merdivenlere doğru koştum.

Kendimi belli bir yere kadar onun yerine koyabilirdim. Ömer'i belli bir noktaya kadar anlayabilirdim. Ama fazlası olmazdı. Onu bu halde görmek istemiyordum. Dayanamıyordum artık. Odaya girerek sertçe kapıyı kapattım.

Sıkılmıştım artık.

Olacaksa olsun, olmayacaksa olmasın.

Sıkılmaktan çok yorulmuştum aslında. Sürekli rüzgarın estiği yöne göre hareket ediyordum.

Günlerce Ömer'le sadece salonda karşılaştım. Elinde sürekli viski şişesi içiyordu. Odadan çıkmadan yatakta oturuyordum. Sakallarını kesmiyordu, viskiden başka hiçbir şey yemiyor ya da içmiyordu, o koltukta oturuyor ve Ecrin'in resimlerine bakıyordu. Bu günlerdir böyleydi.

Gürültü ayak sesi duyduğumda odadan dışarı çıktım. Ömer hızla merdivenleri inip çıkıyordu. Ne yaptığını merak ederek onu izledim. Ecrin için ayırdığı odaya girip eşyaları aşağıya taşıyordu. Bende aşağı indiğimde bütün eşyaları bahçede topladığını fark ettim. Üzerine sıvı bir şey döküp kibritle yaktığında şok olmuş bir şekilde alev alan eşyalara baktım. Ondan kalan her şey gözlerimin önünde kül olurken Ömer dizlerinin üzerine çökerek yanan eşyalara baktı.

"Neden böyle bir şey yaptın?"

"Çünkü canımı acıtıyordu." Günlerden sonra sesini duyduğumda ellerini tutmak istedim. Ona sımsıkı sarılmak istedim. Ama yapamadım. Eğer sarılırsam beni ittireceğini düşündüm. Günlerdir nasıl olduğumu sormamıştı. Günlerdir konuşmuyorduk.

"Hiçbir şey bırakmadım, ondan geriye hiçbir şey kalmadı artık," sesi titreyerek konuşuyordu.

Bu kadar mı çok sevmişti Ecrin'i? Onun için her şeyden vazgeçecek kadar bağlı mıydı?

Susarak bir şey demedim. Zaten konuşmamı istediğini de bilmiyordum. Eğer bir şeyler isteseydi zaten yapardı. Eğer gerçekten beni sevseydi böyle davranmazdı. Tanıdığım Ömer gitmiş yerine bambaşka biri gelmişti. Canımı yakıyordu ve bundan haberi de vardı ama hiçbir şekilde umursamıyordu. Gitmemi istemiyordu eğer gitmemi isteseydi çoktan beni gönderirdi. Kalmamı da istemiyor gibi bir havası vardı. Kapana kısılmış bir şekilde günlerdir bu evde onunla birlikteydim.

"Hey! Burada neler oluyor?"

Buğra içeri girdiğinde ona baktım, bana ne oldu der gibi baktığında başımı bilmiyorum anlamında salladım.

"Ömer oğlum ne yaptın?"

"Ecrin'in eşyalarını yaktım, bana zarar veriyorlardı."

"Kendine gel Ömer, toparlan sen böyle biri değilsin. Dedikodular yayılmaya başladı. Kendini onlara göstermen gerek. Ömer Vural yıkılmaz. Bunu sende biliyorsun," dediğinde Ömer bakışlarını Alevlerden çekip Buğra'ya baktı. Yine hiçbir şey anlamamıştım.

"Artık hiçbir şey istemiyorum Buğra, her şeyi Sarp'a bırakacağım," dediğinde Buğra sert bir yumruk attığında onlara şaşkınlıkla baktım. Benim tanıdığım Ömer sinirle karşılık verirdi ama hiçbir şey yapmadı. Sadece öylece boş boş baktı. Buğra sinirle bir yumruk daha attığında korkuyla öne atıldım.

"Kendine gel! Düzgün düşün artık! Ecrin öldü ama her şey bitmedi daha sen pes edemezsin!" dediğinde Ömer sadece omuzlarını silkti.

Buğra sertçe bir yere tekme attığında sinirlendiğini fark ettim. Şu ana kadar Buğra'yı hiç bu kadar sinirli görmemiştim.

"Şimdi gidiyorum ama geldiğim de seni toparlanmış bir şekilde göreceğim! Anladın mı beni?" diye sorduğunda Ömer cevap vermedi. Arkasına dönerek beni gördüğünde sanki hiçbir şey olmamış gibi gülümsedi ve yanağımı sıktı.

"Görüşürüz fıstık," dediğinde sesi son derece sakin çıkıyordu. Ani duygu değişimi karşısında şoka girsem de başımı sallamakla yetindim.

Sönmüş ve kül olmuş eşyalara baktım. Bir şeyler daha geride kalmıştı. Bir şeyler daha yok olmuştu. Hiçbir şey demeden içeri girdim ve Ömer'i orada öylece bıraktım.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin