BP- 15

7K 294 7
                                    

Y/N: Bu bölüm hiç gelmeyen ve hiç olmayan sevgilime ithaf ediyorum. Ömer hiçbir zaman İrem'in yanına gelmezdi ama ben bu sefer gelmesini istedim. Eğer hiç gelmeyen sevgilim bir gün bu yazdıklarımı okursan, benim ne kadar acı çektiğimi gör. Bölüm sıradan bir bölüm ama eğer dikkatli okunursa birçok ince ayrıntı var.
Multimedia: Bir önceki bölümde koymaya çalıştığım ama hiç başaramadığım resim.
Playist: En özel şarkı; Mutlaka dinleyin.
Cem Adrian- Islak kelebek.

Her şey artık eskisi gibi değil. Hiçbir zamanda olmayacak. Acı tüm bedeni her taraftan kuşattı, hançer son kez kalbe saplandığında her şey bitmiş olacak.

Bedenim parçalara ayrılmıştı. Dağılmıştım. Bir ben mi mutluluğu hak etmiyordum? Ne yapmıştım, bunları hak edecek? Babam gözlerimin önünde benden kopuyordu. Arkalarından baktım. Mutlu aile tablosuna baktım. O benim babamdı! Benim. Melis hak etmiyordu. Onlar değil ben babamla eğlenmeliydim. Arkalarından bakmamalıydım; gülen, eğlenen biz olmalıydık.

Babam bavulları yerleştirdikten sonra bagaj kapısını kapattı ve Melis'e sarılarak arabaya yönlendi. İstemsiz dolan gözlerimi kırpıştırarak ağlamamaya çalıştım. Yalnızdım ve bu tokat gibi yüzüme çarpılmıştı.

Telefonumu elime alarak bir süre kimi arayacağımı düşündüm. Kararsızca Ömer'i aradım. Açmasını ya da teselli etmesini beklemiyordum. Şuan sadece yalnız olduğumu hissetmemeye çalışıyordum.

"Alo?" Telefonu açtığını duyunca olduğum yerde durdum, donmuş bir şekilde tekrar alo demesini dinledim. Sesi birden huzur vermişti. Güneş yeniden doğabilirdi, umut geri gelebilirdi ve ben hiç tatmadığım duyguları tada bilirdim. Onu istiyordum, sımsıkı sarılmak ve bir daha hiç bırakmamak üzere sarılmak. Her şeye inat ayakta dimdik durmak. Bana kimsesiz olmadığımı hissettirmesini, beni sevmesini ve beni korumasını istiyordum.

"Ömer, ben İrem." Sesim cılız ve çatallıydı. Ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Biliyorum numaranı ben kaydettim." Sesi fazlasıyla alaycıydı. Umursamadım, zaten şuan unursayacak halde değildim. Beni yanına çağırmasını istiyordum.

Bir süre nefes alış verişini dinledim. Fazlasıyla güzeldi. "Neden aradın?" Neden aramıştım, neden aradığımı unutmuştum.

"Şey..." Bir süre durarak söyleyeceklerimi düşündüm. "Ben, yalnızım ve yalnız kalmak istemiyorum Ömer." Demiştim ve buraya gelmesini umuyordum.

Bir süre daha nefesini dinledim, "Gelmemi ister misin?" Beklediğim soruydu ve yerimde zıplayarak zaferle dans ettim.

"Evet, istiyorum." Kalbim heyecandan hızlı atmaya başlamıştı.

"Hemen geliyorum." Telefon kapandığında sırıtarak kendimi yatağa attım. Gülümsedim ve rahatladığımı hissettim.

Kapı çaldığında koşarak aşağıya indim ve Aysel Teyzeden önce kapıyı açtım. Ömer her zaman ki yakışıklılıyla karşımda duruyordu. Düşük bel siyah pantolonu, siyah tişörtü ve deri ceketiyle nefes kesiyordu. "İçeri girer misin?" Elimle içeriyi işaret ediyordum. Etrafa göz gezdirdikten sonra bana döndü.

"O kadın buradaysa girebileceğimi sanmıyorum." Etrafa iğrenirmişcesine baktı. Şenay şuan Babamla tatil yapıyordu, canım bir kez daha yanmıştı.

"Şuan burada yok." Sesim cılız ve üzgün gibiydi, bunları konuşmak ve ya düşünmek istemiyordum.

"Ben yinede içeri girmek istemiyorum."

"O zaman hemen giyinip geliyorum." Hızla odama çıktım ve dolabımı açarak giyebileceğim şeylere baktım. Ne giyebilirdim, nereye gidecektik hiçbir şey bilmiyordum. Elime ilk gelen kotu çektim. Üzerine bir tişört giyerek aynanın karşısına geçtim. Saçlarım dağılmıştı ve berbat haldeydim. Yüzüm solgundu ve fazlasıyla çirkin görünüyordum.

Kendimi daha fazla izlememek için aynanın karşısından çekildim. Merdivenlerden inerek montumu aldım. Ömer duvara yaslanmış sigara içiyordu beni görünce ayağını duvardan indirerek yanıma geldi. Sigarasından son nefesi çekerek yere atıp, ezdi ve bir yenisini yaktı. Derin bir nefes alarak nefesini verdi. Ona büyülenmişcesine baktım. "İleri de arabam var, merak etme bugün seni yürütmeyeceğim." Dedi.

Onunla her şekilde olabilirdim, yürümek ya da arabaya binmek fark etmezdi. Başımla onayladım. Hava hafif serindi, üşümüştüm. Kaç gündür okula gitmiyordum, bu duruma seviniyordum çünkü ders çalışan bir tip değildim ve gidebileceğim üniversite çoktan ayarlanmıştı. Pınar ve Onur'la yine ayrılmıyordum. Her zamanki gibi özel okuldu. Ders çalışsam da çalışmasam da aynı okula gidecektim.

Spor arabasının otomatik kapısını açtı ve sürücü koltuğuna yönlendi. Arabaya büyük bir hevesle bindim. Kısık sesle müzik açtı.

Arka planda çalan müzik, nereye gittiğimi bilmediğim ama akıp giden yollar ve güvende hissedebileceğim biri vardı yanımda.

Arabayı park ettiğinde her zamanki parka gelmişti. Arabadan indiğimde onu taklit ederek bende indim, "Neden buradayız?"

"Çünkü ilk önce burada tanışmıştık. Unuttum deme, ben bile hatırlıyorum." Dediğini daha yeni fark ediyormuş gibiydi.

Banka oturduk, hava hala serindi. Gökyüzü bulutlu ama yağmur yağacak gibi değildi. Kıkırdamamı engelleyemedim. "Burada, benimle olduğuna inanamıyorum."

Gülümseyerek yanağımı sıktı ve bana doğru eğildi, gözlerimi kapatarak kendimi ona teslim ettim. Yumuşak dudakları dudaklarımı esir almıştı, benden ayrıldığında büyülenmiş bir şekilde gözlerimi açtım. Gözleri patlıyordu; mavi gözleri bu sefer soluk değil, canlıydı.

Ayaklandığın da ne olur der gibi baktım. "Kalksana hadi, bugün daha önce hiç yapmadığımız şeyleri yapıcaz, bugünün özel olmasını istiyorum."

Şaşkınlıkla Ömer'e baktım, rüyada olma şansım var mıydı? Yoksa deliriyor muydum?

Ömer elimden tutarak ayağa kaldırdı. İlk defa kendimi bırakmak, bir sonraki şeyi düşünmemek istedim. Bugün istediğimiz kadar saçmalayabilirdik.

Bir kez daha kıkırdadım, içten ve gerçekçiydi. En son ne zaman gülmüştüm bilmiyorum. Ömer beni yeniden hayata kazandırabilirdi, beni mutlu biri yapabilirdi.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin