Y/N: Bir şeye açıklık getirmek istiyorum. Dikkat ederseniz kurgu hiç değişmedi sadece kısa ve saçma olan kurgumu düzeltmeye çalışıyorum. Bir, iki tane mesaj aldım ve bir türlü endişelerini anlayamadım. O yüzden açıklama gereği duydum.
Okuyan herkese teşekkürler!
Multimedia: Pınar var.
Playist: Demi Lavato - Let it goO günden beri onu düşünüyordum. Mavi gözleri, bana bakışı, kısık sesle beni korkutması... Her şeyi baştan düşündüm. Benim hayatım sıradan, o gün olanlar rüya olabilir miydi?
Hiç sanmıyorum. Ama olma olasılığı var mıydı?"İrem kaç gündür düşüncelisin. Eskisi gibi benimle paylaşmıyorsun. Neden? Neden bana anlatmıyorsun?"
Yerimden hızlıca kalkarak yemekhaneden çıktım. Pınar'a anlatmak istiyordum ama eğer anlatırsam beni oradan uzak tutmak için her şey yapardı, biliyorum. Başımın belaya girmesini istemiyordu ve ona anlatmadan önce oraya bir kez daha gidecektim.
Nedenini bilmiyorum ama oraya gidecektim.
--
Taksiden indiğimde Ömer'le geldiğim sokak şimdi daha bir korkunç olmuştu. Ama onu görmek istiyordum. Son kez. Buraya gelme sebebim yoktu. Buradan deli gibi korkuyordum ama yinede buradaydım.
Kendimden emin adımlarla sokağa girdim. Etrafta gerçekten iğrenç insanlar vardı ve bana garip bakıyorlardı. Sanırım buralarda yeni biri olduğum belliydi.
Ömer buraya bir daha geleceksin derken haklıymış. Nasıl bildi benim buraya geleceğimi? Bilmiyordum.
Onu nerde bulabilirim bilmiyorum ama bulasıya kadar aramaya kararlıydım.Yanımdan geçen herhangi birine sormak en mantıklısıydı. "Ömer diye biri var mı burada? Nasıl bulabilirim?" Korktuğum ses tonumdan belli oluyordu. Yutkunarak gülümsemeye çalıştım. Karşımda ki erkek bana sırıtıyordu. Açık kahverengi saçları, koyu renk gözleri ve gamzeleriyle oldukça iyi biri gibiydi.
"Ömer Vural'ı mı arıyorsun?"
Bir an düşündüm, soyadını bilmiyordum ve o olmama olasılığı vardı. "Soyadını bilmiyorum."
"Tabi parası olduğunu duyunca soyadına gerek yok değil mi?"
Ona anlamsızca baktım. Parası için gelmemiştim. Neden geldiğimi kendime bile açıklayamıyordum.
Birden kolumdan tutularak duvara çarptırıldığımda acıyla gözlerim doldu ve çığlık atmamak için dudaklarımı kemirdim.
"Bak güzelim Ömer yok ama ben varım. Seni beğenirsem ondan daha çok para veriririm."Beni beğenmesi mi? Ne dediğini anlayamıyordum. "Bırak beni! Gideceğim. Bırak diyorum."
"Beni duymadın herhalde daha çok para. Senin gibilerinin istediği şey nedir? Para?"
Nasıl bir şeyin içindeydim bilmiyorum ama etraftan yardım eden kimse yoktu. Kendimi bırakmıştım ve ağlıyordum. Tanımadığım biri tarafından sürükleniyordum. Ondan kurtulmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Ellerini çok sıkı bir şekilde bileklerime geçirmişti.
"Yardım edin! Beni kaçırıyor. Lütfen! Yardım edin!" Korkudan ne yaptığımı bilmiyordum ama şuanlık en iyi çözüm avazım çıktığı kadar bağırmak. Üç, beş kişinin dikkatini çekebilmiştim. Bana sadece bakıyorlardı.
Bu kadar mı duygusuz, vicdansız olunurdu? Kimse yardıma gelmiyordu ve benim çığlıklarım daha çok artmıştı. Bir kapıyı açarak beni içeri fırlattı. Bize bakan sayısı artmıştı ve yine yardım eden yoktu.
"Evet baş başa kaldık. Baya dişli çıktın. Hadi benim çok vaktim yok."
Ona korkuyla baktım. Bana ne yapacağını bilmiyordum ama daha önce gerçekten böyle korkmamıştım. Ayağa kalkarak kapıya koştum, kapıyı tam açtığımda omzumdan tutarak beni içeri tekrar fırlattı. Kapının önünde gerçekten büyük bir kalabalık oluşmuştu. Kapıyı sert bit şekilde kapatarak kilidi çevirdi.
"Şimdi zorluk çıkarma, küçük cadı."
Yanıma gelerek ellerimi üstümde birleştirdi ve yanaklarımdan öperek aşağıya doğru kaymaya başladı.
Çığlıklarımı engelleyemiyordum. Sırtım, kollarım, bileklerim yanıyordu. Normalde acıya dayanıklı biri olmama rağmen her tarafım ağrıyordu. Morardığına da emindim.
Tişörtümü yırtarak çıkardığında bir kez daha çığlık attım. Artık kendimi bırakmak üzereydim. Buraya en başından gelmemeliydim. Ne kadar tehlike olduğunu asıl şimdi anlıyordum.
O anda kapı kırılarak biri içeri girdi. "Buğra kızı al." Üzerimden pisliği kaldırarak bir şey sardı ve beni kucağına aldı. Yeni birinin varlığı gerçekten beni tedirgin ediyordu. Bir kaç kez çırpınarak inmeye çalıştım.
"Düzgün dur, tamam ben sana zarar vermeyeceğim. Her şey geçti."
Hala tedirgin olmama rağmen gözlerimi kapattım ve sakinleşmeye çalıştım.
--
Gözlerimi karanlık bir odada açtığımda kalkabilecek durumda olmadığımı fark ettim. Başım çatlıyordu. Omzum, sırtım ve bileklerimi düşünemiyordum bile. İçeriden fısıltı halinde konuşma sesleri geliyordu. Boğazım kurumuştu ve suya ihtiyacım vardı. Yerimden doğrulmaya çalıştım. Iki, üç kez denedikten yerimden kalkabildim. Zaferle gülümsedim!
"Kıza zarar vermiş olabilir mi? Buğra ona ne yapmıştır kimbilir? Pislik herif, Sarp'ı şimdi öldürmek istiyorum."
"Ömer biraz sakin ol, Sarp'ın işine bakıcaklardı."
"Onu ben öldürmeliyim."
Kapının kenarından onları izliyordum. Ömer'in beni kurtarması şaşırtmıştı. Ya da şaşırmadım. Bilmiyorum. Onu tam tanımıyordum ve ne düşüneceğimi bilmiyordum. Teşekkür etmem gerekliydi, tam odaya girecekken onun yüzünden bunların başıma gelmiş olduğunu hatırladığımda olduğum yerde tekrar durdum. Beni kurtardığı için Kahraman ilan edemezdim onu. İçeriye kararlı bir şekilde girdim. Ömer ayakta bir ileri bir geri gidiyordu. Beni görünce olduğu yerde durdu. Bir süre gözlerini üzerimde gezdirdi bu cidden rahatsız edici bir durumdu.
"Beni kurtardığın için teşekkür ederim." Hemen arkamı dönerek çıkışın nerede olduğunu anlamaya çalıştım. Burada daha fazla kalamazdım.
"Hey nereye gidiyorsun?"
Arkamdan bağırmasına rağmen durmadım. Ondan nefret ediyordum. Kolumdan çekerek durdurmaya çalıştı.
"Ne istiyorsun artık benden ne? Kurtardığın için teşekkür ettim zaten. Başka ne istiyorsun? Kahraman değilsin tamam mı? Bunların hepsi senin yüzünden oldu."
Olanlar tekrar hatırladığımda ağlamaya başladım. Pis elleriyle bana dokunmuştu."Özür dilerim, bilmiyordum. Onu öldüreceğim. O pis herifin bütün ellerini kıracağım."
"Beni buradan çıkar." Üzerime bir ceket vererek kilitli olan kapıyı açtı. Çeketin şapkasını kafama geçirdim ve başımı öne eğdim. Kimsenin beni görmesini istemiyordum. Ömer'in spor arabası biraz ileride duruyordu. Hızla arabaya bindim. Bir süre sonra başımdan şapkayı çıkardım.
Yine Ömer'den yardım istemem canımı sıkmıştı. Oradan çıkmak istiyordum ve bunu tek başıma yapamazdım.
"Telefon numaramı senin telefonuna kaydettim. Beni her zaman arıyabilirsin."
"Hayır bir daha seni aramayacağım. Hatta görüşmeyeceğiz bile." Arabadan inerek eve doğru yürüdüm.
Aynı hatayı bir daha yapmayacaktım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Parçaları
Teen FictionMutlu Olmayı Hak Etmeyenlerin Hikayesi Buz Parçaları Serisi- I 2014 Kapak Yapımı: @GlbayramON