BP- 26

4.1K 181 3
                                    

İyi Okumalar!
Playist: Skylar Grey- Winter İn Me.

Günlerim sıradanlıktan soyunmuş daha eğlenceli hale gelmişti. Her gün piyano çalan çocuğun yanına iniyordum. Kutay. Adı Kutay'dı. Beraber çok eğleniyorduk. Doğuştan görme engelliymiş benden dolunayı tarif etmemi istemişti. Elimden geldiğince ona dolunayı anlatmaya çalıştım. Çok güzel piyano çalıyor. Görmemek ona ızdırap veriyormuş ve bir süre davranışlarında gariplik olunca ailesi onu buraya getirmek zorunda kalmış. Ara sıra ziyarete geliyorlarmış. Ben buraya geldiğimden beri beni görmeye gelen kimse olmamıştı.

"Bahçeye çıkmak ister misin?" diye sordum. Hava almak ikimize de iyi geliyordu. Kafasını sallayarak ayağa kalktı, her zamanki yerinde duran çubuğunu alarak koluma girdi. Benden bir yaş büyüktü. "Kutay biliyor musun aslında şanslısın," dedim. Acı dolu bir tebessümle yürümeye devam etti.

"Neden?"

"Çünkü dünyanın hiçbir çirkinliğini görmek zorunda değilsin, bazı şeyler insanın kanını emiyor," dedim.

"İrem düşünsene her yer sana göre siyah. Simsiyah. O siyahlıkta boğuluyorsun. Hiçbir zaman gökkuşağının renklerini göremeyeceğim, odamda duran çiçeği ya da kendimin nasıl göründüğünü bilemeyeceğim. İnsanlar sen görmüyorsun diye türlü türlü şeyler yapıyor. Bir daha asla senden böyle bir şey duymayacağım. Asla!" dedi. Kızmıştı. Onu anlayabiliyordum. Onun yerinde olsam ben daha kötü bile olurdum ama bunları yaşamak yerine görmemeyi tercih ederdim.

Bahçeye çıktığımızda en kenarda duran banka ilerledik. Kutay'ı oturtarak çubuğunu kenara koydum, yanına oturarak bahçeye göz attım. Şengül teyze yoktu, eğer olsaydı yanımıza gelir ve bizi kahkalarıyla güldürürdü. Olmayan şeyleri görüyormuş. Bu ilk zamanlar bana garip gelmişti ama alışmıştım. Değişik kişiler ve hastalık türleri vardı, ilk günler benim için berbattı gerçi hala öyle ama alışmaya başlıyordum. Buradan hiçbir zaman çıkamayacağımı biliyordum. Kimse beni çıkarmak için gelmiyordu. Beni görmek için bile gelmiyorlardı.

"İrem biraz önce sana bağırdığım için özür dilerim," aramızda ki sessizliği bozdu. Uzun süreli küs kalamıyorduk. Elini güven vermek için sıktım. "Önemli değil, çok ileri gitmiştim," dedim.

Aramızda ki sorun bitince ikimize tekrardan neşe gelmişti. Bana komik anılarını anlatmaya başladı, daha sonra birden hüzünlendi. "Ne oldu Kutay, iyi misin?" diye sordum. Kafasını salladı.

"Kafamda ailemle ilgili şeyler canlandı da. Biliyor musun? Hep çok merak etmişimdir anneme mi yoksa babama mı benziyorum diye. Annemi, en çok annemi merak ediyorum. Benim için  fedakarlık yapan birini." Gözlerim çoktan dolmuştu.
Bende annem hala hayatta olsaydı, nasıl olurdu onu merak ediyorum. Her şey daha mı kolay olurdu, daha zor mu? Annemin güvenini hissetmem beni hayata bağlar mıydı? Kavga etsek kaç gün küs kalırdık...

"Ne oldu sessizleştin?" dedi.

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi gökyüzüne sabitledim. "Annem, uzun süre önce öldü. Çok küçüktüm, gözlerimin önünde oldu her şey, annemin çektiği acıları görmek yerine kör olmayı dilerdim," diyerek banktan kalktım ve odama doğru ilerledim. Kutay'ın bir ailesi vardı. Ne olursa olsun oğullarının yanında olurlardı. Benim kimsem yoktu, acılarımı paylaşabileceğim sadece kara bir gece ve sessiz çığlıklarımı yutan duvarlar vardı.

Bahçeye baktım Kutay hala aynı yerinde oturuyordu. Odaya giren hemşireye çevirdim gözlerimi , ilaçlarımı getirmişti. "Beni görmeye kimse gelmiyor mu?" diye sordum. Buraya geldiğim günden beri merak ettiğim soruyu dile getirdim.

"Üzgünüm, bu konu hakkında bir bilgim yok. Şimdi ilacınızı için," dedi. Bir şey demeden avcında tuttuğu ilaçları içtim ve odadan çıkmasını bekledim. Odadan çıktıktan sonra ilaçları sakladığım yere koydum ve tekrar cama yaklaştım. Kutay aynı yerin de değildi.
Hayatımız çok farklıydı ama aynı yerde kesismişti. İkimizde delirme noktasına gelmiştik. Bir süre daha durarak odadan çıktım. Birilerinin beni ziyarete gelmesi gerekiyordu. Hiç mi merak etmiyorlardı beni?

Bir hemşireyi daha durdurarak, "beni görmeye gelen birileri var mı?" diye sordum.

"Bilmiyorum," yanıtımk aldığımda başka bir hemşirenin yanına ilerledim. Sorabildiğim herkese sordum ama hep aynı cevabı aldım. Müdürün odasına gitmeye karar verdim. Kapıyı iki kez tıklattım ve yavaşça kapıyı araladım. İçeri de kimse yoktu. Kapıyı kapatarak odaya girdim. Hasta dosyaları dolapta duruyordu. Bir sürü dosya vardı, adımın yazılı olduğu dosyayı bulmam on dakikamı almıştı. Şu an tehlikeli bir şey yapıyordum ve müdürün odaya girmesi an meselesiydi. Kalbim korku ve adrenalinden dolayı hızlı atmaya başlamıştı.

Dosyayı açarak okumaya başladım. Geldiğim gün üzerinden tam iki ay geçmişti. Ziyaretçi sayım sıfırdı, yüzümü buruşturdum ve bir sonraki sayfaya geçtim.

Şenay Taşkın yazısı dikkatimi çekmişti. Bir rapor vererek kimseyle görüştürülmemi söylemişti. Şaşkınlıkla birkaç kez daha yazıyı okudum. Ayak sesi duymamla hızla dosyayı dolaba bıraktım ve kapıya ilerledim. Tam kapıyı açtığım sıra müdürle çarpıştım. "Ne arıyorsun burada?" bana sinirle baktı.

"Hiçbir şey," diyerek odadan koşarak çıktım. Buranın bir iyi tarafıda kimseye hesap vermek zorunda kalmıyordun.

Odama girerek, hızla kapıyı kapattım. Şenay kimseyle görüşmemi istemiyordu. Ama neden? Saçmaydı. Birilerine ulaşmam gerekiyordu. Buradan çıkmam gerekiyordu. Odanın içinde tur atmaya başladım.

Kimseyle konuşturmuyor, görüştürmüyorlardı. İlaçlarla zihnimi uyuşturmak istiyorlardı. Yalnız kaldığımı düşünmemi sağlamışlardı. Şenay bir kez daha hayatıma burnunu sokmuş ve beni bir kes daha yıldırmıştı. Her seferinde başarıyordu.

Şimdi yapmam gereken şey buradan kurtulmanın bir yolunu bulmaktı. Kaçamam, güvenlik her yerde fazla sıkıydı. En kısa sürede birilerine ulaşmam gerekiyordu.

Bunu neden daha önce neden düşünmemiştim? Kendimi fazlasıyla yalnız bırakılmış hissediyordum. Bu tamamen bir oyunmuş. Şenay'ın beni kandırmasına izin vermiştim. Yenilgiyi baştan kabullenmiştim.

Bu zevki ona vermeyecek kadar güçlüydüm.

O kuyudan çıkacaktım, belki ellerim kanayacak ve çıkmama engel olacaktı ama hiçbir yarayı umursamadan aydınlığa doğru adım adım ilerleyecektim. Bunu yapabilirdim. İçimde filizlenen umutla gülümsedim.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin