Derin bir nefes aldım ve hafif rüzgarlı havada ellerimi kendime doladım. Etrafa boş gözlerle bakıyordum. Yanımda yürüyen bir adet konuşma makinesi olan arkadaşım hiç susmamıştı. Sanırım en son aldığı giysileri konuşurken dinlemeyi bırakmıştım. Pınar'ı seviyordum. Sonuçta çocukluk arkadaşıyız. Aslında kolay arkadaş edinemem ama babalarımız ortak ve aynı okula gittiğimiz için aramızda ister istemez bir yakınlaşma olmuştu. Küçüklükten beri bana hep karışıyordu. Ne giydiğime, ne yediğime, nereye gittiğime... Bir süre sonra beni sıkıyordu ve büyük bir kavga ediyorduk. Kavgalarımız ilk önce konuşarak daha sonra bağırarak en sonunda ben odayı terk edene kadar sürüyordu. Sonra barışıyorduk. Aslında barışmak için bir çabaya girmiyorduk. Birimiz bir şey sormazsa konuşmazdık. Garip bir arkadaşlığımız var. Bu en başından beri böyleydi.
Evimin önüne geldiğimizde bana sarılarak, yanağıma sulu bir öpücük bırakarak gitti. Onun evi uzaktı ama inatla beni bırakmaktan ve hatta ben kapıdan girene kadar beklemekten vaz geçmiyordu.
Saat biraz geç olmuştu, babam her zamanki gibi burada değildi. Şenay ve Melis'le evde tek başımaydım. Ah, tabii birde Aysel Teyze vardı. Küçüklüğümden beri bana bakan ve beni sevmekten vaz geçmeyen biriydi. Her sabah beni öperek uyandırmaya çalışırdı. Çalışırdı çünkü Şenay benimle bağlantı kurmasını istemiyordu. Aslında şimdiye kadar çoktan işten çıkarırdı ama babam izin vermiyordu. Çünkü annemden kalan tek hatıra Aysel teyzeydi. Anneme de küçükken bakmıştı. Beni kendi çocuğu gibi görürdü.
Annem ölmüştü. Annem öldükten sonra benim bütün dayanağım yıkılmıştı. Meğer beni koruyan sadece annemmiş. Annemin ölümünü atlatamadan babamın bir sevgilisi olduğunu öğrenmiş ve daha bir ay olmadan evlenmek istediklerini duymuştum. Hayat gerçekten acımasızdı. Annem ölüm döşeğinde yatarken babam kendine yeni bir sevgili bulmuş. Buna gerçekten inanamıyordum. Şenay ilk önce gerçek yüzünü göstermemişti bana. Babama her seferinde anlatmaya çalışsam da beni değil de Şenay'ı dinlemeyi tercih ediyordu. Şenay'la tanışmamı hatırlıyorum. Karşıma oturmuşlardı. Ben anlamsız bir şekilde ikisine de bakıyordum. Şenay bana bakarak gülümsüyor, elimi tutuyordu. Vedalaşırken de yanaklarımı sıkarak öpmüştü. Onu ilk önce sevmiştim ama annemin yerine geçmesini istemiyordum. Evlendikleri zaman düğün salonunda duramamıştım. Gözlerim her annemi hatırladıkça doluyordu. Babamın bağırarak, "Evet," yanıtını duyunca koşarak salondan çıkmıştım. Koşuyordum ama nereye gittiğimi bilmiyordum. En son durduğumda bir parka geldiğimi fark ettim. Eskiden annemle geldiğimiz parka. Ben çok küçükken... Annem gerçekten de güzel bir kadındı ama biz hiç benzemiyorduk. Banka oturarak etrafa bakındım. Küçük çocuklar koşuşuyordu ve hepsi çok mutlu gözüküyorlardı. Hayata daha yeni başladıklarını ve hiçbir şey bilmediklerini düşündüm. Bende onlar gibi olup hiçbir şey bilmemek isterdim.
Parkta ne kadar oturduğumu hatırlamıyorum ama eve dönmem gerektiğini ve yokluğumun fark edildiğini biliyordum. Babamın tek çocuğuydum ve beni düğünde görememeleri bir karışıklığa neden olabilirdi. Eve geldiğimde babamın iş çevresinden arkadaşları olduğunu gördüm. Etrafta koşturan ve daha önce hiç görmediğim yeni çalışanlarımız içkileri servis ediyorlardı. Babam mutlu gözüküyordu, yanında duran Şenay yeni insanlar ve zengin camiaya alışmaya çalışıyor gibiydi. Babam frak etmese de para için evlendiği gerçekten çok belliydi. Üvey kardeşimde kenarda oturmuş evi inceliyordu. Beraber yaşama fikri gerçekten çok kötüydü. Şenay gibi kötü biriydi Melis'te ilk tanıştığımız an gülümsemiş ve kulağıma, "Senin yerini alacağım," demişti.
Başarılı oluyorlardı da ilk önce babamı almışlardı benden, sonra evimi ve şimdi de hayatımı almak üzerelerdi. İşte bu anlarda en çok üzüldüğüm şey ise babamın bunları fark edememesi oluyor. Sanki gözünün üstüne bir perde inmiş ve oradan ben boş yere sorun çıkartan biri olmuş gibiydi. Aslında babama kızmamalıyım çünkü ne olursa olsun Şenay kendisiyle ilgili her şeyi kapatıyordu ve suçlu anında ben oluyordum.
Normalde hayatım oldukça sıradandı. Tabii annem ölmeden önce. Varlıklı bir ailenin kızı olmama rağmen hiçbir zaman şımarmazdım. Mütevazi olmaya dikkat ediyordum. Tıpkı annem gibi. Annemde belli etmezdi, hiçbir zaman üste çıkmaz, kendini yükseklerde görmezdi. Özel bir okula gidiyorum ve oradaki kimseyle uyum sağlayamıyordum. Kendimi onlar gibi hissedemiyorum. Onların tek derdi aldıkları kıyafetler, hafta sonları gidecekleri pahalı restoranlar Gerçekten öyle insanlardan nefret ediyorum. Pınar'da onlardan biri ama babalarımız ortak olduğu için zamanla birbirimize alıştık. Önceleri sadece babalarımızın işi olduğunda yemekte karşılaşırdık, daha sonra aynı okulda olduğumuz için arkadaşlığımız ilerledi ve daha sonra Pınar benim sınıfıma geçmek istediğini söylediğince bende kabul ettim. Yani anlayacağınız üzere küçüklükten beri arkadaşız. Lise yıllarında ise Pınar'ın sayesinde Onur'la tanıştım ve onunla da arkadaş olmuştum. Kendini dünyanın en yakışıklısı zanneden aptaldır. Şaka bir yanan gerçekten de yakışıklı ve okulda ki bütün kızları tavlayabilecek potansiyele sahip. Arkadaşta ego tavan yapmış durumda. Garip ama onlara alışmıştım. Her zaman benim yanımdaydılar, Pınar ne olursa olsun beni bırakmıyordu. Onur üzgün olduğum zamanlarda beni neşelendirmek için elinden geleni yapıyordu.
Y/N: Herkese merhaba... Bela Sokağı'nı düzenlemeye çalışırken bölümleri yanlışlıkla sildim ve bölümler silindiği için gerçekten de çok zor birim oldu. İlk kitabım, onca bölüm, oy sayısı ve okunma sayısı havaya uçtu. Ama biraz önce gelen bir mail ile kitabımı geri aldığımı gördüm. Gerçekten çok mutluyum. Yanımda olmanızı istiyorum.
Lütfen, desteklerinize ihtiyacım var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Parçaları
Teen FictionMutlu Olmayı Hak Etmeyenlerin Hikayesi Buz Parçaları Serisi- I 2014 Kapak Yapımı: @GlbayramON