BP- 64

1.9K 86 7
                                    

Sıcak su kasılmış bedenime çok iyi gelmişti. Havluyu vücuduma sararak banyodan çıktım. Temiz iç çamaşırlarını üzerime geçirerek altıma bir tayt ve üzerine de bir tişört geçirdim. Saçlarımı daha küçük bir havluyla sararak kendimi yatağa attım. Yorgundum. Gözlerim kapanmaya başladığında uyumamak için direndim. Şu an uyumak istemiyordum. İstediğim tek bir şey vardı, o da yalnız kalıp düşünmekti. Bir sonuca varmam gerekiyordu. Kapı çalındığında yerimden hiç kıpırdamadım Ömer tereddütle içeri girdiğinde tavana bakmaya başladım.

"Bir şeyler yiyelim mi?"

Hiç cevap vermeden yatmaya devam ediyordum. "İrem? Bana cevap ver!" omzumu silkerek yatmaya devam ettim. Homurdanarak yanıma geldi. "Kes artık şu saçmalığı."

Bakışlarımı umarsızca Ömer'e çevirdim. "Ne yapıyorum?"

Saçlarını çekiştirerek bana baktı, "ne yaptığını bilmiyor musun? Ecrin'i kıskanıyorsun, seni bırakacağımı düşünüyorsun bunlar yeterli sebepler bence."

Yerimde doğrularak başımdaki havluyu çektim. "Ecrin'i kıskanmıyorum. onu neden kıskanayım ki? Ben sadece seni kaybetmekten korkuyorum. İşte bunu anlamıyorsun kaç gündür seni izliyorum, kaç gündür gözümün önünde eriyişini izliyorum. Seni ilk defa ağlarken gördüm. Ağlıyordun Ömer. Kaç aydır beraberiz Ecrin için ağladın. Beni ittirdin, onu da geç yıpratıyorsun kendini," nefesimi düzene sokmak için duraksadım.

"Seni ittirdiğimin farkında bile değilim, bunun için senden özür dilemiştim. Evet, beni ilk defa ağlarken gördün ve bu konuda konuşmak istemiyorum," diyerek bana baktı.

"Artık başımın çaresine kendim bakmak istiyorum, sana daha fazla yük olmayacağım," dediğimde bana kızgınlıkla baktı.

"Bir yere gitmene izin vermeyeceğim," dedi.

"Senden izin almama gerek yok zaten, gitmek istiyorum."

Yataktan kalkarak çekmecelere doğru yöneldim. Tarak bulmam gerekiyordu, saçlarım neredeyse kurumuştu. Kolumu sımsıkı tutarak gitmemi engelledi.

"Şunu kafana sok, asla benden kopamazsın. Seni asla bırakmam. Artık hayatında ben varım. Bundan sonrada sadece ben olacağım. Nereye gidersen git, bulurum seni."

Kolumu sinirle çekerek tarak arama işlemine geri döndüm. Nereye gidersem gideyim beni zaten bulabileceğini biliyordum, istediği her bilgiyi çok kısa sürede elde edebiliyordu ama önemli olan bulması değildi. Önemli olan gitmemi engelleyen şeyler yapmasıydı. Ben ondan direkt olarak Ecrin'den vazgeçmesini bekleyemem, Ömer'i de anlıyorum yıllardır görmediği eski sevgilisi, öldüğünü düşünmüştü, haber alamamıştı, onun için endişelenmesi normaldi ama kendisini çok yıpratmıştı ve bunu istemiyordum. Kendisini üzmesini istemiyordum.

Kıskanç biri değildim. Ecrin'in güzelliğini ya da Ömer'in ona olan bağlılığını kıskanmıştım ama bu kıskançlık öyle bir kıskançlık değildi.

Düşünmeyi keserek saçlarımı taramaya çalıştım. Ömer öylece durmuş bana bakıyordu. Onun varlığını umursamadan hareket ediyordum.

"İrem?" Bakışlarımı Ömer'e çevirdim. Biraz daha yumuşamıştım. En azından şimdi onu düzgünce dinleyebilirdim.

"Efendim?"

"Beni bırakıp gitmeyi mi düşündün?" kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Bir an ne diyeceğimi şaşırarak öylece kaldım.

"Hayır, seni bırakmayı düşünmedim." Yutkundum, nasıl bırakıp gidebilirdim ki? Bunu kendi isteğimle asla yapamazdım.

"Ama bana gideceğini söyledin, gidecektin değil mi?" sesi fazla sakin çıkıyordu. İkimizde çok yorgunduk.

"Gitmeyi şöyle düşündüm, eğer Ecrin uyanırsa diye bir plan yaptım. Eğer onun yanında mutlu olacaksan ben aradan çekilebilirim Ömer," bunu söylediğimde yüzümü buruşturdum. Aradan çekilmek mi demiştim? aradan çekilmek falan istemiyordum. Bunu sadece o an öylesine demiştim.

"Eğer Ecrin uyanırsa aradan çekilmeni istemiyorum İrem, sen hep benimle kalacaksın." Bana hızlıca gelip sarıldığında hasretle bende kollarımı boynuna doladım ve kokusunu içime çektim. Özlemiştim. Her hücreme kadar hemde. Daha sıkı sarıldığımda hasretle ağlamaya başladım. Birbirimize daha fazla sarılarak dakikalarca öyle durduk.

"Özlemişim seni," diyerek kulağına fısıldadığım da beni kendisine biraz daha fazla bastırdı.

"Bende özlemişim İrem," diye itirafta bulunduğunda gülümsedim. Hem ağlıyor hemde gülüyordum. Bana birçok farklı duyguyu bir arada yaşatıyordu.

Gideceğini biliyordum.

Hissediyordum.

Onsuz olmak nefes alamamak gibiydi.

Eğer nefesim giderse yaşayamazdım.

"Gel buraya," diyerek beni yatağa çekiştirdi. Yatakta yan yana yatarak birbirimize yine sarıldık. Başımı tam kalbinin üzerine koyarak bir süre kalp atışlarını dinledim. Elimin altında hissettiğim bu atışlar o kadar güzeldi ki. Varlığını yanımda hissetmek, bana sarılması mükemmel bir duyguydu. Düşündüğüm her şeyi, yaptığım bütün planları tek bir sarılmasıyla yerle bir edip yıkmıştı. Artık gitmek istemiyordum, artık Ömer'i bırakmak istemiyordum.

Her şeyi geride bırakabilirdim. Her şeyi silebilir, her şeye yeniden başlayabilirdim. Beni yeter ki bırakmasın.

"Bir gün bizde mutlu olacak mıyız Ömer?" Başımı göğsünden kaldırarak gözlerine baktım, dalgın bir şekilde tavana bakıyordu, ona baktığımı görünce bana baktı.

"Olacağız," dediğinde yanağına bir öpücük kondurdum.

Varsın mutlu olmayalım. Onun varlığı yeterdi.

Varsın peşimi bırakmasın keder, o yanımda olsun yeter.

Varsın sonsuza kadar kuyumda saklanayım, yeter ki o hiç gitmesin.

Her şeye razıydım. Her şeye dayanabilirdim ama biri daha hayatımdan çıkarsa dayanamazdım. Onu da artık kaldıramazdım.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin