BP- 9

9.8K 405 45
                                    

(Multimedia: Bela Sokağı için yapılan bir çalışma var.

Playist: Teoman- Uçurtmalar

Okuduğunuz için teşekkür ederim! İyi okumalar.)

Bir rüyadan uyanırmışçasına silkelendim. Şaşırmıştım, şaşırmaktan çok hayal kırıklığımı demeliydim? Melis'le beraber olabileceklerini hiç düşünmemiştim. Melis daha Ömer'in ne olduğunu bilmiyordu ve onu öylece bırakamazdım, üvey kardeşimde olsa başına bir şey gelmesini istemiyordum. İtiraf edecek olsam onu kıskanmıştım. Bedenimi saran kıskançlıkla bir taksi durdurdum. Son Sokağının adresini vererek koltuğa yaslandım.

Ne olursa olsun bir şekilde buraya gelmeyi başarıyordum. Sanki bir mıknatıs gibi burayı çekiyordum. İçeri girip girmemek konusunda emin değildim. Korkuyordum, birinin tekrar aynı acıyı yaşatmasına dayanamazdım. Bu sefer toparlanamazdım. Melis'i orada tek başına da bırakmak istemiyordum.
Telefonum çaldığında sokağa bakmaktan vaz geçerek telefonumu buldum. Pınar arıyordu ve ben hemen geleceğim diye söz vermiştim.

"Alo?" İstemesem de telefonu açmıştım. Eğer açmasaydım Pınar bütün şehri ayağa kaldırırdı.

"Neredesin sen? İrem söz vermiştin! Neden gelmedin? Bir şeyin yok değil mi?" Sesi fazlasıyla telaşlı geliyordu.

Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım, yüzümü buruşturmuştum. Sesi zaten ince ve yüksek çıkıyordu birde bağırması da eklenince katlanılmaz bir şeye dönüşüyordu.

"Pınar, sakin ol. Hadi sesimi duydun, iyi olduğumu biliyorsun. Görüşürüz." Cevap vermesine izin vermeden telefonu kapattım. İyi bir şey yapmıyordum ve bütün şehri ayağa kaldırmazsa iyiydi. Kararlı ve emin adımlarla sokağa doğru ilerledim. İçeriye girdiğimde gerilmiştim. Korktuğumu belli etmemem gerekiyordu, kimseyle göz teması kurmamaya dikkat ederek ilerledim. Nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Barlara tek tek bakmaya başladım. En sonunda ileride Buğra'yı gördüğümde ona ilerledim.

"Buğra?" Bira şişesini masaya koyarak bana döndü, beni gördüğünde gülümseyerek ayağa kalktı.

"Oturmak ister misin?" Dedi.

Bu kadar iyi davranması, sıcacık gülümsemesi kasılan kaslarımı birazda olsa gevşetmişti. Bende ona gülümseyerek; "Aslında ben... Benim Ömer'i görmem gerekiyor."

"Neden? Şuan müsait değil."

Tabi olmazdı Melis'leydi. Kıskançlık tekrar boy gösterdiğinde ellerimi yumruk yaptım. Dişlerimin arasından; "Onu görmem gerekiyor işte. Buğra uzatma nerede o?"

Elini sırtıma koyarak bardan çıktık. "Şuan yanında biri var, eğer rahatsız edersek gerçekten çok kızar. Onu tam olarak tanımıyorsun ama seni onun gizli odasına götürebilirim."

Kocaman gülümsedim ve kafamı evet anlamında salladım. Yavru köpek bakışlarımı yollamaya hazırlandığımda tekrar elini sırtıma koydu ve beni yönlendirmeye başladı. Çeşitli yollardan geçerek bir kapının önünde durduk.

"Benim gitmem gerekiyor, Ömer mutlaka buraya uğrar. Korkma kapıda bir sürü koruma var."

Tekrar gülümsedi ve gitti. Bir süre arkasından ona baktım, çok fazla iyi biriydi. Derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve arkamdan kapattım. Odaya göz attığımda her şeyin çok fazla sade olduğunu gördüm. Sağda kocaman, uzun bir dikdörtgen şeklinde masa, solda geniş ve konforlu gözüken çalışma masası, masanın önünde koltuklar vardı.

Başka birinin eşyalarına izinsiz bakmamam gerekiyordu ama merakıma yenik düşmüştüm. Çekmecelerin birini açarak elime gelen kâğıtları inceledim. Çekler, sokakla ilgili belgeler, daha bilmediğim bir sürü belge. Kâğıtları tekrar çekmeceye tıkarak başka birini açtım, aynı kâğıtları daha farklı hiçbir şey görmediğimde tekrar çekmeceyi kapattım. Dönen sandalyeye oturarak bir tur döndüm. Gülerek tekrar döndüm o anda en alttaki çekmeceye bakmadığımı fark ettim. Tam olarak ne aradığımı bilmiyordum ama çekmeceleri karıştırarak oyalanmaya çalışıyordum.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin