BP- 52

2.1K 79 7
                                    

Başımda keskin bir ağrı vardı, uykusuzluktan gözlerim yanmaya başlamıştı. Ömer'le görüştürmüyorlardı, onu sadece bir kez görmek ya da sesini duymak istiyordum. Böyle olmasının ikimiz için daha iyi olacağından bahsetmişti doktor ama benim aklımda sadece Ömer'in bırakma korkusu vardı. Beni bırakmasından korkuyordum. Odaya bir hemşire girdiğinde umursamaz bakışlarımı gönderdim. Ne kadar direnirsem direneyim beni zorla doktorun odasına götürecekti. O yüzden kendim ayağa kalkarak hemşireye doğru ilerledim. Kolumu sıkı tutup sürüklemesi canımı yakıyordu.

"Aferin öğreniyorsun," dediğinde yüzümü buruşturdum. Doktorun odasına gelerek beni içeri soktu. Benimle fazla ilgileniyorlardı.

"Hoş geldin, İrem. Nasılsın?" Doktor bana her zamanki gibi sevecen bakıyordu.

"Aynı," sesim çatallı çıkıyordu. Ömer'i dinlemeyip burada kaldığım için pişmandım.

"Dün zihninde sadece Ömer adı geçtiğini ve diğer bütün şeylere odaklanamadığını söyledin. Bugün Ömer hakkında sana bir şeyler soracağım," dedi.

Omzumu silktim. Buradan bir an önce çıkmak istiyordum. Ömer'i özlemiştim.

"Ömer'le nasıl tanıştın?"

Gözlerim otomatik olarak kapandığında Ömer'le tanıştığımız o park canlandı gözümde, yanıma oturuşu, gülüşü, bakışları, tavırları tamamen ona hastı. Göz göze geldiğimizde gözlerinin içine bakamayıp bakışlarımı başka yöne çevirmiştim. Sonra aniden sinirlenip beni zorla omzuna alıp sahile götürmesi. Her şey yeniden zihnimde canlandığında gözlerim dolmaya başlamıştı. "Parkta tanıştık."

"Sana kötü davrandığı zamanlar oluyor muydu?"

Beni kırdığı zamanlar oluyordu ama bunu bilerek ya da isteyerek yapmıyordu. Sadece sert birisiydi. Dışarıya yansıttığı sert profilinin ardında aslında yumuşak biri vardı. "Hayır, bana hiç kötü davranmadı."

"Yıpranmış görünüyorsun İrem, Ömer'in sana kötü davranmadığına emin misin?"

"Evet," kaşlarım çatılarak doktora baktım. Beni bırakıp giderdi sürekli her seferinde birbirimize hep geri döndük. Sanki ikimizde birbirimize zincirlerle bağlanmış gibiydik. Ne kadar kaçmaya çalışırsak çalışalım, zincirlerimiz birbirimizi tutuyordu ve sert bir şekilde birbirimize çarpıyorduk.

"Neden Ömer'İn hayatından çıkmasından korkuyorsun?"

"Çünkü... Çünkü hayatımda tanıdığım herkes beni bırakıp gitti. Herkes beni yarı yolda bıraktı. Elimden kimse tutmadı. Ömer'in bana dayanak olmasını istiyorum. Eğer biri daha beni bırakırsa bir daha toparlanamam, bir daha asla güvenemem, yıkılırım."

"İşte İrem ben bunu anlamıyorum, neden Ömer'de olacak bunlar? Ömer'in ne gibi özelliği var?"

"Öyle işte, sadece beni bırakmasını istemiyorum. Onu seviyorum galiba."

"Nasıl bir sevgi bu İrem, sence karşılıklı mı yoksa bu tamamen senin ihtiyacın üzerine doğan bir şey mi?"

Kaşlarım daha fazla çatıldığın da başıma yine bir ağrı girmişti. Doktor çok fazla soru soruyordu ve beni bu sorularla zorluyordu. Cevap vermek istemiyordum, Ömer benim için bir ihtiyaç değildi.

Aynı şeyleri o bana beslemiyordu bunun farkındaydım, belli etmese de hala içinde bir yerlerde Ecrin'e olan hasreti vardı. Bunu inkâr etse de belli oluyordu.

"İrem seninle ciddi konuşacağım. Ömer'e olan bağlılığın normal bir bağlanma değil. Sen şu an anlayamazsan da ona karşı hissettiğin şey sevgi değil. İnkâr etme."

Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlıyordu, kulaklarım uğulduyordu, sinir krizine girmek üzere odluğumu hissettim ama ayağa kalkarak bağırmaya başladım bedenim yine benden bağımsızdı. "Hayır! Hayır, asıl siz inkâr ediyorsunuz. Ona karşı hissettiğim duyguların hiçbirini bilmiyorsun bile! Ben onu seviyorum! Neler yaşadığımı, neler çektiğimi bilmeden lütfen bir daha yorum yapmayın." Kapıya doğru hızla ilerleyerek dışarı attım kendimi ve bir çift el beni sımsıkı tuttu.

"Bırak! Bırak istemiyorum artık burada kalmak."

Çırpınıyordum ama hiçbir faydası olmuyordu.

Bir kez daha çığlım attığımda hemşire koluma sakinleştirici verdi. Sadece bedenim uyuşuyordu ama her şeyi görmeye devam ediyordum. Buraya kendi isteğimle ve bir aylığına gelmiştim. Sürem dolmadan çıkmam imkânsız gibi bir şeydi.

Doktorun amacı neydi bilmiyorum ama beni Ömer'den soğutmaya çalışıyordu. Elimden son şansımı almak üzerelerdi ve bu yüzden uyuyamıyordum. Ömer'i de kaybedersem bu sefer yaşayamazdım. Bu sefer olmazdı.

Neden böyle bir konunun üzerinde yoğunlaştığını bilmiyordum ve çok saçma geliyordu.

Yatağıma yatırıldığımda gözlerimi sımsıkı kapattım ama uykum hiç yoktu. Uyuyamamın sebebi korkunç kabuslardı. Sürekli birinden kaçıp, bir yere düşmemle son buluyordu. Bu yüzden günlerdir tek tük uyuyabildiğim saatler dışında uykusuz dolaşmak zorunda kalmıştım.

Başımı geriye atarak, saçlarımı çekiştirdim. Buraya geleli sadece on beş gün olmuştu. Şenay'ın zorla kapattırmak istediği hastaneye göre çöm konforlu ve iyiydi. Hemşireler ilgiliydi. En azından hastaları döven birileri yoktu. Ben çok fazla sorun çıkardığım için bana biraz daha sert davranıyorlardı. Buraya kendi istediğimle gelmiştim ama böyle bir şeyle karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim.

Kırıldım.

Parçalandım.

Tükendim.

Biz bir buz kütlesinin ayrı parçalarıydık.

Nefesim kesildiğinde ciğerlerimin oksijensiz kaldığını hissettim. Ömer'in olmama düşüncesi bile beni bitirmeye hazırdı. Elimi saçıma daldırarak çekiştirdim. Derin bir nefes alarak kendime gelmeye çalıştım.

Soluksuz kaldım.

Yoruldum.

Şu an sadece Ömer'in bana sarılmasını istedim. Bana güç vermesini, elimden tutmasını ve başıma minik bir kondurmasını.

Ondan asla vazgeçmeyecektim. Beni istemese bile onun yanında olacaktım. Canım daha fazla yanacaktı ama onsuz olmaktan iyiydi.

Gözlerimi sımsıkı kapatarak gözümde canlandırmaya çalıştım. Neredeydi? Kiminle? Ne yapıyordu? Ben onsuz nefes dahi alamazken o kiminle eğleniyordu?

Bu düşünceleri kafamdan atmam gerekiyordu.

Gözlerim dolmaya başladığında onu özlediğim için ağlamaya başladım. Fazlasıyla özlemiştim. Buradan kurtulmam için sadece on beş gün kalmıştı.

Onsuz on beş gün.

Daha fazla ağlamaya başladığımda ellerimle yüzümü kapattım.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin