BP- 42

2.6K 112 3
                                    

Y/N: Yazım hatası ya da anlam bozukluğu olabilir. İyi okumalar.

Banyodan çıktığım anda Ömer'le burun buruna geldik. Saçımı elimle arkaya attım. Elimi tuttuğunda kaşlarım çatıldı. "Biraz önce düşündüklerimi savunuyorum ama üzerine fazla geldim. Bu konuyu daha sonra konuşacağız. Hadi şimdi gel." Yine beni çekiştirdi. Daha sonra ne konuşacaktık hiçbir fikrim yoktu. Kendimi her zamanki gibi Ömer'e bırakmıştım. Kendi yatak odasına çekerek durdu. "Bugün çok yoruldun, iyi bir uykuya ihtiyacın var," diyerek üzerinde ki tişörtü sıyırarak yere bıraktı. Kasları ortaya çıktığında bakışlarımı başka yöne çevirdim. Kemerini çözdüğünü görünce arkamı dönerek bekledim.

Odasında gri ve siyah renk hakimdi. Kitaplar, filmler ve müzikler raflarda düzenli bir şekilde sıralanmıştı. Bir çalışma masası ve dolap vardı. Ortada yatağı ve kenarlarında komidini duruyordu. Fazla düzenli ve özenilmiş bir odaydı.

"Lütfen benim yanımda soyunma." Dudağımı dişleyerek beklemeye devam ettim. Kemerin parkede ses çıkartılıp, Ömer'in gülüşü ve ardından dolabın kanıp açılma sesi geldi. Sırıttığını biliyordum. Beni utandırmaktan zevk alıyordu.

"Tamam, işim bitti. Dönebilirsin."

Yavaşça ona döndüğüm de altına eşofman altı geçirmişti. Üzerinde hiçbir şey yoktu. Bakışlarım yine kaslarına kaydığında kendimi toparlamaya çalıştım. Siyah yorganı kaldırarak yatağa girdi.

"Orada tişört var, onu giy," diyerek yastığını düzeltti. Beyaz tişörtü alarak odadan çıktım. Biraz önce girdiğim banyoya ilerledim ve üzerimi değiştirerek odaya geri döndüm. Yatağın boş tarafına kıvrılarak yattım. Beni kendine çekerek sırtımı göğsüne dayadım. Elini belime koydu.

"Gerçekleri ne zaman göreceğini merak ediyorum." Boynuma minik bir öpücük kondurdu ve sonra nefesi ritmik bir hal aldı.

Gerçekleri ne zaman göreceğini merak ediyorum.

Bu cümle neyi ifade ediyordu bilmiyordum. Birkaç kez daha zihnimde yankılandı. Bunları umursayacak kadar kendimde değildim. Dünden beri neredeyse hiç uyumamıştım. Sabaha kadar oturarak sadece babamı düşünmüştüm. Gözlerim tekrar dolduğunda dişlerimi sıktım. Babamın bana veremediği güveni ve sevgiyi başka bir erkeğin kollarından alıyordum. Her seferinde babama değilse Ömer'e sığınmıştım. Bu canımı acıtıyordu. Gözlerimi sımsıkı kapattığımda yanağımdan aşağıya birkaç damla yaş yuvarlandı ve yanağımı ıslattı. Kıpırdamamaya çalışarak ağlamamı dindirmeye çalıştım. Ömer'de benimle beraber uyumamış sürekli yanımda olmuştu. Sahi yanımdan bir saniye bile ayrılmamıştı.

Ona dönerek yüzüne baktım. Yüzü gevşemişti. Kaşları çatık değildi. Dişlerini sıkmıyordu. Kızgın veya sinirli değildi,ç. Elimi istemsizce yanağına götürdüm ve birkaç damlanın daha dökülmesine izin verdim. Mavi gözleri karanlık odada belli olarak açıldı. Korku dolu bir bakış atarak tek kolunun üzerinde doğruldu. "Bir şey mi oldu?" sesi telaşlı çıkıyordu. Başımı iki yana salladım ama hala ağlamaya devam ediyordum. "İrem cevap ver, bir yerin mi ağrıyor?" eliyle yüzümü okşadığın da daha fazla ağlamaya başladım.

"Babam... Hiçbir zaman yüzümü okşamadı Ömer. Bana hiç sımsıkı sarılmadı. Bana hiç şefkat göstermedi. Hiç güven vermedi." Ağzımdan dökülen her bir kelime bir yakarış, bir çığlık ve büyümemiş bir çocuğun sözleriydi. Hala baba sevgisine muhtaç bir çocuktum.

"Bunları düşünme artık." Başıma minik bir buse kondurduğunda ağlamam şiddetlendi.

"Anlamıyorsun," yatakta doğruldum. "Bana bunları hiç babam göstermemişti. Şimdi hiç bilmediğim şeyleri seninle tanıyorum. Bu canımı acıtıyor Ömer. Babam beni hiç sevmedi. Başımı okşamadı. Ona hiçbir şeyimi anlatamadım. Bunlara alışmıştım ama şimdi sen geldin ve her şeyi yerle bir ettin." Yataktan çıkarak Ömer'e baktım. Saçları dağılmıştı. Bana şaşkın bakışlarla bakıyordu.

"Anlamıyorum, kötü bir şey mi yaptım?" Sıkıntıyla nefes verdi.

"Hayır, ama babamın bana göstermediği şevkatı sen gösteriyorsun."

Kaşlarını çatarak bana baktı. "Bu kötü bir şey mi?"

Saçlarımı çekiştirerek Ömer'e baktım. Uykusuz kaldığı zaman gözlerinin çevresi kızarıyordu ve şu an bana çok fazla anlayışla yaklaşıyordu.

"İrem bak saçmalama ve gel yatalım. İki gündür uykusuzsun. İyi değilsin ve dinlenmeye ihtiyacın var," yatağa geri yatarak başını yastığa gömdü. Ayağımı yere vurarak, olduğum yerde tepinmek istedim.

"Ömer? Gerçekten anlamıyorsun."

Hızla yerinden kalkarak yanıma geldi. "Ne yapmamı istersin İrem?" Sıkıca kolumu kavradı, ani hareket yüzünden canım acımıştı. "Canını yakmamı mı istersin?" Kolumdaki elini biraz daha sıktığında yüzümü buruşturdum. "Anlamıyorum seni. Ne yapmaya çalıştığını, ne istediğini. Hiçbir şey anlamıyorum. Duygu geçişlerin gerçekten çok yoğun, seni şu an anlayabiliyorum ama şu an. Elimden gelenin daha fazlasını yapıyorum. Görmüyor musun?" Yüzüme doğru bağırdığında arkaya doğru bir adım atarak geriledim. "Görmüyor musun? Senin için sınırlarımı zorluyorum!"

"Ben sadece...sadece bilmiyorum işte." Başımı öne eğerek dudaklarımı ısırdım. Sadece bu duyguları Ömer'le yaşadığım için kendime yediremedim ya da bu duygular bana çok yeni olduğu için. Hiçbir şey bilmiyordum.

"Gel buraya." Beni kendine çekerek sımsıkı sarıldı ve birden kendimi bırakarak ağlamaya başladım. Yeniden Ömer'e sığınmıştım. Yeniden onun yanındaydım. Ne olursa olsun onu hep yanımda istiyordum.

"Hadi şimdi uyuyalım ve her şeyi silelim tamam mı?" Yüzümü avuçlarının arasına alarak yaşları sildi.

"Bana neden böyle davranıyorsun?" Sesim fazla boğuk çıkıyordu, boğazımı temizleyerek Ömer'e baktım.

"Nasıl davranıyormuşum?" Elimi tutarak beni yatağa çekiştirdi.

"Bilmiyormuş gibi yapma Ömer. Fazla iyisin. Tamam, bu çok güzel ve kendimi bir anlığına da olsa önemli biri gibi hissediyorum ve şevkatin için teşekkür ederim ama ben fazla iyimserliğe alışkın değilim. Bana her gün değersiz olduğum hissettirildi. Böyle davranma," dedim.

"Bunları şimdi düşünme," tekrar yatağa yatarak beni göğsüne yasladı. Başıma minik bir öpücük kondurdu. Gülümsedim ve yüzümü göğsüne gömdüm. Kokusu mükemmeldi, bir süre kokusuyla mayışarak hiçbir şey düşünmedim. Yüzümü gömdüğüm yerden çıkardığım da uyumuş olduğunu fark ettim. Hiç uykum yoktu. Ellerimi sakallarına götürerek okşamaya başladım. Yeni yeni çıkmaya başlamıştı. Kıkırdayarak burnunu sıktım. Derin bir uykuda olduğu belliydi ve bundan güç alarak dudaklarını büzüyor, burnunu sıkıyor ve sakallarıyla oynuyordum. Bu gerçekten komikti.

Bir süre yüzünü inceledim. Uyuyorken fazla masum görünüyordu. Göz kapaklarım kapanıyordu ama hala keskin yüz hatlarına sahip Ömer'i izlemek bana zevk vermişti. Ona değişik bir yüz ifadesiyle bakıyordum. Çektiği acıları bilmek ve ona yardım etmek isterdim.

Onun yanında huzurluydum.

Onun yanında güvendeydim.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin