Westeros, geceleri bir ejderhanın ini kadar karanlık ve uğultulu oluyordu. Dar sokakları sürprizlerle dolu, insanı küfürbaz, kuytu köşelerde dillerinde olmadığı kadar ahlâksızlardı.
Mhyris geceleri seyahat ettiği zamanı hatırlıyordu. Ama o zamanlar babası ile olurdu, atının üzerinde ve onun ihtişamlı zırhına sarılarak güvenli bir yolculuk geçirirdi. Yapabildiği o şeyi düşünerek yeniden karanlık bir gece boyunca yol alıyordu.
Babasına ait olmadığını biliyordu sahip olduğu gücün. O bir şövalye, zengin bir ailenin en küçük oğluydu sadece. Annesini düşündü, yanından geçtiği tezgahları izlerken. Ona dair hiçbir şey net değildi. Babası Ron, Mhyris'in annesinin ölümünün ardından herkes gibi konuşmuştu sadece. Harika bir eş, şefkatli bir anne ve iyi kalpli bir kadın. Mhyris tüm bu palavraları inanıyor gibi dinlemişti. Ama kalbindeki acı çok derinden geliyordu. Keskindi. Etini kesen bir bıçakla oyuluyordu sanki. Derinde o ateş vardı ve annesi elleriyle oraya koymuştu kıvılcımı. Hissediyordu. Ama o kimdi? Gözlerine ait ateşin kaynağını merak ediyordu. Yoksa kendini yakıp kül edecekti, cevapsız kalmış soruları uğruna.
"Beni nereye götürüyorsun?" diye sordu, Leydi Mhyris. İlk kez Prens'in elini bu kadar uzun süre tutabilmişti.
Daemon pelerini altına sakladığı gözlerini yanında yürüyen Mhyris'e çevirdi. "Westeros'un en iyi şarabını içirmeye."
"En iyisinin saraydaki şarap olduğunu sanıyordum. Krallara layık değil mi yoksa?"
"Viserys pek zevk sahibi sayılmaz."
Mhyris gülüyordu. "Doğduğunuzdan beri kavga ediyor musunuz?"
"Aptallığı beni sinirlendiriyor."
Daemon, Kral'dan bahsederken bile hoşnutsuz görünürdü. Bu yüzden onun hakkında konuşmaya devam etmedi. Dar sokak boyunca, Mhyris'i yakınında tutarak yürümeye devam ediyordu. Mhyris, merakla etrafı izliyor ve tezgahlara yaklaşırken Daemon'u da kendisiyle beraber çekiyordu. Yüzlerini gizleyen pelerin rüzgarla birlikte açılmaya müsaitti. Ama Mhyris, önlerine fırlayıp ateş püskürten adamı izlerken bunu pek düşünmüyordu. Daemon elini bıraksa koşup daha çok sokağı keşfeder ve bilmediği yollarda kaybolurdu.
Yanlarından geçtikleri sarhoş adam, bir başka adamın onu itmesiyle yere kapaklanmış ve hemen önlerine düşmüştü. Bir de üzerine kusmaya başlamıştı. Daemon onu tekmelemek istemişti ama onun yerine etrafından dolaştılar. Mhyris yüzünü ekşiterek burnunu tıkadı. Önünden geçtikleri taverna, gürültülü bir erkek ordusuna hizmet veriyordu. Açık olan kapısı sayesinde içerideki şövalyeleri görmüş ve yollarını değiştirmişlerdi. Daha karanlık bir sokağa saptılar. Mhyris, elbisesinin eteğini yukarıya kaldırarak daha fazla kirlenmesini engellemeye çalıştı ancak gri kumaşın etek uçları çamura çoktan bulanmıştı.
Geçtikleri sokaktaki sesler daha derinden geliyordu. Işıklar azalmış, zırhlı askerlerin varlığı kaybolmuştu. Köşede kavga eden iki adam vardı, biri yerden kalkmaya çalışırken diğeri ona elindeki kadehle vurmaya devam ediyordu. Daemon, Mhyris'i biraz gerisine alarak başka bir sokağa döndü. Uğultular, kahkaha ve ritim seslerine karışıyordu. Mhyris, kapısı açık olan evlerden içeriye ister istemez bakıyordu. Çıplak kadınlar pencerelerin kenarında oturuyor, içeriye sarhoş erkekleri alıyorlardı. Mhyris, Daemon'a biraz daha yaklaştı ve gözlerini şahit olduğu dünyayı tanımak için kullandı. İnilti sesleri üst kattaki pencerelerden sızıyordu. Şarkı söyleyerek duvarın dibine işeyen bir adamı ve iki fahişeyle yürüyen bir diğerini geride bıraktılar. İnsanların gölgeleri, dar sokağı küçültüyordu sanki. Sesler gökyüzünü aşağıya çekiyor, yıldızlar parlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...