Dolu tarafı ters çevrilmiş bir kum saati gibi hızla akıp giden zaman, Kızıl Kale'yi yeni müjdelere ve kaybedilme riski taşıyan bir verasetin gölgesine hapsetmişti.
Eğer yüce ejderha Balerion hâlâ yaşıyor olsaydı, herkes onun geniş kanatlarını açıp Westeros'u baştan aşağıya dolaştığını sanırdı. Günler erkenden karanlığa teslim oluyor, geceler çok uzun sürüyordu. Kış mevsimi Kral'ın Toprakları'na ulaşmıştı. Rüzgarlar artık kalın elbiselerine sarılmış kadınları daha çabuk üşütüyordu. Gökyüzü ağlıyor gibi toprağı ıslatıyor, Rhaenyra camın kenarında yağmuru izlerken güzel gözleri sıkıntıyla doluyordu.
Kraliçe Alicent hamileydi.
Kral'ın düğününden bu yana geçip giden altı ay, Mhyris ve Rhaenyra için aslında normal hayatlarından çok daha farklı geçmişti. Kale duvarları arasında bulunan karanlık tüneller, iki kız kardeş için başka bir dünyaya açılan kapı gibiydi. Haftada bir gün, Mhyris'in odasına kapandıkları akşam üzeri, hızlıca kılık değiştirip gerçek kimliklerine kısa bir süreliğine veda ediyorlardı. Bu altı ay içinde, yıllardır yaşadıkları ama hiç çıkıp dolaşma şansı bulamadıkları şehri neredeyse ezberlemişlerdi.
Ne Mhyris ne de Rhaenyra artık sokakta ellerini yakalayacak herhangi bir falcıdan, tavernadan çıkan bir muhafızdan ya da kızgın bir tüccardan korkmuyordu. Kamufle olmayı, kaçmayı, kendilerini korumayı öğrenmişlerdi. Mhyris'in sahip olduğunu gibi bir hançer artık Rhaenyra'nın da pantolon ipinde duruyordu ve Prenses kesinlikle çok yaramazdı. Dışarıya her çıktıklarında mutlaka bir karışıklığa sebep oluyor, ikisinin de onları kovalayan adamdan kaçmalarını sağlıyordu. Erkekler gibi vakit geçirmekten hoşnutlardı. Saray onlara uslu olmayı zorunlu kılıyor ise sokaklar da bir o kadar taşkın halleri ile eğlenmelerine olanak sağlıyordu.
Ayrıca gece gezintilerinin bazılarında yine onlara Harwin Strong eşlik etmiş ve sokağa kadar taşmış bir taverna kavgasının ortasından Rhaenyra'yı çekip çıkartmıştı. Kavganın sebebi yine Prenses idi. Mhyris'in arkasını döndüğü bir anı fırsat bilmiş, tavernanın içine girmiş, Altın Pelerinli bir muhafızın sandalyesini altından çekmiş ve ortalığı kargaşaya boğmuştu. Her yerde onu arayan Mhyris, yaramaz kızı tavernadan can havliyle kaçarken görünce bunun son akşamları olduğunu bile düşünmüştü. Ama neyse ki Harwin Strong yine oradaydı ve Rhaenyra'yı, sarhoş ve kızgın adamlar başka yere gidene kadar uzun pelerininin altında saklamıştı. Rhaenyra tekrar güvende olana kadar Harwin Strong'un zırhını bırakmamış, iki sokak boyunca ona sarılarak yürümüştü. Mhyris'in dalga geçmesi bile Prenses'i adamdan ayıramamıştı. Kızlar ile Sör Harwin'in aralarındaki güven tohumunun ilki o gece atılmıştı. Harwin, onların kaçış yollarını bulamamıştı ama belki tekrar dışarıya çıkarlar diye her gece şehrin girişinde dolanıp durmuş ve onları hiçbir zaman ispiyonlamamıştı
Fakat Harwin Strong, onları sarayın içinde koruyamazdı. Süslü elbiselerini giyinip Kral'ın huzurunda vakit geçirdikleri zaman, geceden kalma tüm o heyecanlı anılar yerle bir olurdu. Rhaenyra, annesinin yerine konulan eski arkadaşını görmek zorunda kalır ve gündüzleri eğer yanında Mhyris yoksa asla konuşmaz, hatta babasına yemeklerde bile eşlik etmezdi. Elinde kitabıyla gezer, bir zamanlar Alicent ile okuduğu şeyleri artık tek başına öğrenirdi. Prenses üzgün olunca, tüm saray da kasvetli bir havaya sahip oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...