Doğuştan kötü olan bir kan var mıydı bilinmez ama bir çocuğun düşmanlığı ailesinden başlardı; bedeni ile birlikte büyür, kalbini karartarak onu inançlı bir müride çevirir ve akıttığı kandan başka bir şeye susamayan hırsları ile gerçekten yoksun bırakılmış bir aptal olarak hayata devam etmesine sebep olurdu.
Anne ve babalar her zaman doğruyu söylemezlerdi. Yetişkinlerin diyarına bakılacak olursa, onlar inançlarına ve arzularına boyun eğen zavallılardı bir bakıma. Onları da biri kandırmış, iyi ya da kötünün ne olduğunu öğretmiş ancak bunu kendi doğrusuna uygun yapmıştı. Kral olmak için akla ihtiyaç yoktu epey bir süredir. Kraliçe olmak için ise temiz bir kalbe... Bir akılsız ve bir kalpsiz yan yana gelince sarayları olurdu yılan yuvası. Ejderhalar hiçbir zaman yılanlarla iyi anlaşamamıştı.
Westeros'ta hiç kimse gerçek denilen efsanenin ne olduğunu veya var olup olmadığını bilmezdi. Düşman kimdi? Yüzyıllardır savaştıkları Dorne'lular mıydı gerçek düşman yoksa dostları gibi sırtlarını sıvazlayan hainler mi? Kral Viserys'e sorulacak olursa, elinde bir kılıç tutan kişi düşmandı. Kardeşi Prens Daemon'a göre ise asıl düşman, elinde bir silah tutmazdı. Silahı onun hırslarıydı. Yüzüne gülen bir insana daha az güvenirdi, ona tüküren başka bir insana oranla. Daemon Targaryen için kötülük herkesin içindeydi. Az ya da çok fazla, önemli değildi. Tahmin edilenden daha fazlaydı kalbi sarmış kötülük. İyi insan diye bir şey yoktu.
Bir gün yara aldığında, etine saplanan kılıcı ben çıkaracağım. Ama sen canın yandığı için düşmanını ben sanacaksın Viserys, demişti yıllar önce Daemon. Kötülüğe teslim olduğu zamanlardı ve hâlâ içindeydi, Daemon asla saklamaz ya da inkar etmezdi. O zamanlar Kral olan kardeşini inandırmaya çalışırdı ama artık bırakmıştı. Prens Daemon artık sadece kendi ailesini düşünürdü. Yılanların seslerini duyar, bulduğunu ezerdi kendi hükmüyle. Mhyris onları yakarken izlemeyi severdi. Kötülerdi. Ele ele tutuşan ve birbirleri için nefes alan kötü aşıklardı. Sevdiklerine zarar verenlere karşı birer şeytana dönüşen Mhyris'i, Prens'ine hayat veriyordu ve onlar her zaman kanlarındaki ateşte kavrulacak iki aşık ruh olacaklardı.
Günler, yaşayanlarla ölülerin aynı çatı altında bilmeden vakit geçirdikleri bir dönemde akıp gidiyordu. Kızıl Kale'de büyük inanç toplantısı öncesinde çok titiz bir hareketlilik vardı. Yeni seçilen Yüce Septon adına toplanacaktı diyar lordları ve vârisleri. İnanç ile arasını iyi tutan Kral Viserys Targaryen'in bu önemli olayı duyurması adına kalenin gecesi ve gündüzü, Büyük Salon'u dini kutlamaya hazırlamak ile geçiyordu. Diyarın dört bir yanından bu kutlama için Kral Toprakları'na akın eden tüm hanelerin temsilcileri yoldaydı. Gövde gösterisine döneceği belli olan ziyafet, yalakalıkla dolu ve muhtemelen Prens Daemon'un cinayet işlemeye bahane bulacağı bir toplantıya dönüşecekti. İnancı yöneten adam için Lannister hanesinin altınlarla süslü hediyelerini veya Tyrell hanesinin abartılı laflarını göreceklerdi. En kuzeyden büyük bir müfreze geliyordu, Lord Cregan Stark bizzat başkentte olmak istemişti. Tüm bu konuklara özel hükümdarın kasası yığınla harcama yapıyordu. Konseyde üyelerinin yarısının itirazına rağmen Kral Viserys çok cömert davranmıştı. Nitekim gümüş parçalar parlatılıyor, kaliteli ipekten elbiseler dikiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...