ben bu bölüm gecikmesi işini hiç sevmedim. n'oluyo eski rutinime aloo? kurşun döktüreceğim, az kaldı.
keyifli okumalar<3
•
Siyah Kraliçe bir oğul kaybetmişti.
Tatlı Lucerys'inin ona döneceğini ve yeniden kollarında, tüm endişelerini anlatırken, heyecanlı gözlerini iri iri açıp annesine mutluluk vereceğinin hayalini çok kurmuştu. Belirsiz, derin ve sonsuz bir boşlukta kaybolan tatlı oğlunu hâlâ bekliyordu. Gözleri uzak denizlere bu yüzden takılır, Rhaenyra dalgaların arasında Lucerys'i tekrar görebilmeyi umarak dalıp giderdi en ulaşılmaz ufuğa doğru.
Uykuları çok olmuştu onu terk edeli.
Ya da huzur artık kalbinde değildi.
Ejderhalar duygusuz derlerdi. Lakin anne olan bir ejderha, kaybettiği her bebeği için sıcak gözyaşları dökerdi. Rhaenyra Targaryen, Lucerys'i hain kardeşinin saldırısına kurban verdiği günden beridir gözyaşı döküyordu ve katran olmuş öfkesi, damarlarındaki kana karışıyordu. Rüyalarında Luke'u görür, şafak vakti gelmeden yatağında ağlayarak uyanırdı. Düşmek üzereydi. Güçsüz hissettiği bedeni üşür, zihnini sağlıklı tutmaya çalışırdı. Bir kayıp ile ölümü dilemek mümkündü. Ancak o bir kayıp, Rhaenyra'ya acıyla beraber hırsı da getirmişti. Lucerys'in nazikçe onu uyandıran sesi, savaşması için de güç verirdi annesine. Kalkmasını, bir hükümdar olmasını ve hakkını almak için baş kaldırmasını fısıldardı. Siyah Kraliçe, kaybettiği oğlunun desteğine sığınıyordu sağlıklı kalabilmek adına.
Lucerys hâlâ ona sarılıyordu.
Ve hâlâ annesini koruyordu.
Yeterince acı duymak, ejderhayı her öfkesinden kamçılardı. Bir kraliçeyi de ayakta tutan buydu; oğlu Lucerys için gereken intikamı almak. Bu amaç, tutunduğu bir dal gibiydi. Ağaca sarılı kalmasını, hayata tutunmasını sağlar ve ona nefes alırken pişmanlık duyan hislerini dinlememesini söylerdi. Öte yandan sevdiği bir kocası ve üç bebeği daha vardı. Onlar için pes etmiyordu. Rhaenyra pes etmeyi öğrenmemişti ve etmeyecekti. Annesi, babası ve ablası onu yıllarca korumuşken; amcası bile ikna olmuşken ve adına savaşan onca insan varken, Siyah Kraliçe düşmezdi.
Düşmek, atalarından yadigâr değildi. Onlara layık olmalıydı. Savaşmalı ve hakkı olanı, babasının ona bıraktığı koltuğu üvey kardeşinden almalıydı. Fakat büyük oğlu Jacaerys'in başına gelenleri, konseyi ile toplantı yaptığı sırada öğrendiğinde, dünya tekrar ve tekrar kez başına yıkılıvermişti.
Boğaz Savaşı'nın siyahlar tarafından kazanılmış olması bir zaferdi. Lys'lı amiralin kendisi öldürülmüş, filosu da Baharat Kasabası limanında tamamen yok edilmişti. Fakat Prens Jacaerys'in bir okla vurulması ve denize düşerek suya batmasından sonra geçen zaman tarif edilemeyecek bir kargaşa ile dolu sayılırdı. Ejderhaların nefesi galibiyet için yeterli iken, bulanık sulara batan yaralı prensi bulmak için fazla uzaktı deniz tanrısından. Vermax'ın denize düşerken duyurduğu kükremeleri ile Jacaerys'in sessiz batışı aynıydı. Kayıp ne kadar sessiz olursa, kulakları sağır edebilirdi beklenmediği kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...