the targaryen | mothers always avenge their children

489 47 173
                                    

Küçük kızın o güne kadar siyah bir elbisesi olmamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Küçük kızın o güne kadar siyah bir elbisesi olmamıştı. Annesi ona hep en güzel renkleri seçmiş, Mhyris'in tanrıdan armağan olan güzelliğine yakışacak kumaşları satın almıştı yaşadığı sürece. Şimdi giyindiği de kötü bir elbise değildi. Hatta soylu kadınların, yas tutmaları boyunca üzerinde taşıdığı ipek kumaştan bir kıyafetti. Bileklerinde boncuklarla örülmüş detayları vardı. Göğsünde ejderhanın sembolünü taşıyordu ve Leydi Mhyris'in beyaz teninde fazla sırıtıyordu.

Siyah oluşu, yabancıya bir selamdı.

Ron Silverarmor'un cenazesi adına küçük kızı Mhyris'e giydirilmişti ve onu henüz büyümeden yas tutmayı öğrenmeye başlayan bir kız hâline getirmişti.

Gökyüzü kızla birlikte ağlıyordu.

Bulutlar hiç olmadığı kadar griydi.

Kızıl Kale'nin toprakları yağmurla ıslanıyor, cenazenin ağırlığı altında ezilen nöbetçilerin zırhlarından su damlaları akıyordu. Kale karanlıktı ve kasveti, üzgün kızın gözlerinden geliyordu. Büyük Salon'da insanlar toplanmıştı. Taziyelerini iletmekte, yitirdikleri şanlı şövalye adına tüm üzüntülerini sunmaktalardı. Leydi Mhyris onların hiçbirini görmüyor veyahut işitmiyordu. Ağzından tek kelime dahi çıkmamıştı günlerdir.

Suskunlukla yas tutuyordu.

Kehribar rengi gözleri ağlamaktan dolayı solmuştu. Dudakları, teniyle aynı beyazlığa ulaşmış ve bedenine ait bir güç kalmamıştı neredeyse.

Babası ona döneceğine dair bir söz vermişti. Mhyris hatırlıyordu. Ona gitmesini istemediğini, savaşları ve kavgaları yapacak başka adamların olduğunu söylemişti. Babası neden gidiyordu? Şövalyeler yetiştirmişti zaten. Onlar gidemez miydi? Ron'u daima güldürürdü kızının huysuzca itiraz edişleri. "Sadece iki aylığına, Mhyris." demişti. İki ay! Mhyris her günü özenle saymıştı. Babası savaşı hep yaptığı gibi kazanacak, yine hiç umulmadık bir anda dönecekti. Bu hep böyle olmuştu. Leydi Mhyris'in de güvendiği, babasının daima ona dönecek olmasıydı. Ron asla kızını yalnız bırakmayacağına dair yemin etmişti. Iris öldükten sonra Mhyris ondan yemin etmesini istemişti ve adam da şövalyelik onuru üzerine tatlı kızına söz vermişti. Onu Kızıl Kale'de yalnız bırakmayacaktı. Bir baba sözünü tutmalıydı, değil mi? Mhyris ona sonsuza kadar inanırdı. Büyük şövalyesi ona geri dönecekti.

Ama yanılmıştı.

Asla ona güvenmemeliydi.

Babası yine yalan söylemişti.

Annesinin kanlar içindeki bedenini hatırlıyordu küçük kız. Pentos'daki yatağında ölmüştü Asshai'li Iris ve kızı her anına şahitlik etmişti. Kızıl Leydi o günden beri taşıdığı suskun ruhunu, Targaryen ailesinin evinde bir köşede saklardı. Minnettar olup yeni hayatına devam ettiği için dua etmesi gerektiğini söylerlerdi kıza. Mhyris onları dinlemez, annesinin ölümü yüzünden içten içe kızgınlık duymaya devam ederdi. Şimdi ise korkuyordu. Yoksa babası Ron, sırf o bencilce düşündüğü için mi terk etmişti diyarı?

Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin