Birini özlemeye alışkındı aslında.
Bildiği en iyi duygu buydu.
Kalbinde büyük bir umutsuzluk baş gösterdiğinde ise huysuzluk etmeyi seven bir çocuktan farksız olurdu.
Prens Daemon'un iki senedir süren yokluğuna alıştığını sanıyordu ama Kızıl Leydi Mhyris, yalnız hissettiği her an, kendisini onu düşünürken buluyordu. Artık bir önemi kaldığı konusunda tereddütleri vardı, bir yanı onu düşünmenin artık önemli olmadığını söylerken diğer bir yanı deli gibi genç adamı istiyordu yine. Kırık bir kalp ve kaybedilmiş bebek Mhyris'den çok şey almıştı. İki sene sadece mevsimleri değil, insanları da değiştirirdi. Mhyris değişmişti.
Daemon'a ait olmak istemiyordu.
Ama muhafıza da onu kurtarması için izin vermiyordu.
Ya da Edmund Baratheon'a bir şans sunmanın olasılığı bile aklında yer edinmemişti. Yakında onun karısı olacağı gerçeğine rağmen...
Hayat, Leydi Mhyris gibi kimsesiz olanlarla alay etmeyi severdi. Kız özgür kalmak istedikçe prangalar bileklerine dolanıyor, bir erkekten kurtulmak için başkasını kullanma riskini göze almaktan nefret ediyor ancak yine de yapıyordu. Özgürlük bunun neresinde diye soruyordu ve yanıtı, zihninde dolanan tanıdık bir kadının sesi veriyordu; kalbindeki ağırlık hafiflemedikçe uçamazsın. Annesi Iris'in onunla konuştuğunu hayal ederek geceleri ağlayan Kızıl Leydi, hayal ettiklerinden ne kadar da uzaklaşıyordu öyle! Bu yaşta bir bebeği çoktan olur diye düşünürdü daima. Daemon'un kolları arasında bir bebeği büyütmek isterdi ancak prens kollarını ondan çekerken bir bebeği de alıp gitmişti. Şimdi, Kızıl Leydi ikisinden de mahrumdu.
Atlatamıyordu.
Kaledeki bebek Aegon'un sesi yankı buldukça, Mhyris rahminden kayıp giden bebeği yeniden geri isterdi.
Ve bebek asla susmazdı.
Mhyris, bir bebek ağlıyor diye öfke duymaktan dolayı kendisini suçlu görüyordu. Kötü bir insandı belki de. Öyle olmalıydı. Septalar sadece kötü insanların bu dünyada da ceza çektiğini anlatıyordu ve sevdikleri teker teker giderken, Mhyris cezayı hak ettiğini düşünmeye başlamıştı zaman geçtikçe. Septaların ona pek hoş bakmayışı da bu düşüncesinde haklı olduğuna inanmasını sağlıyor ve Kral'ın onu istemediği bir adam ile evlendirmesinin manasından da emin oluyordu. Vakti gelmişti.
Kızıl Kale'de istenmiyordu.
Daemon'da onu hiç istememişti.
"Seni sevmiyordu ki." dedi Mhyris, kendi kendine. İkna olmak için ne gerekiyorsa yapıyordu. Yapmalıydı. Zihninde, kalbinde, ruhunda ve her ne kadar Criston'un dokunması için izin verse de bedeninin de hâlâ ait olduğu haydut prensi unutmalıydı. Ondan vazgeçmeli, önüne serilecek olan istemediği yolu yürümeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...